MİLLETİ TEHDİDE DEVAM EDİNİZ!..
Vatan-millet, ülke ya da toplumsal huzur, büyümek-kalkınmak, mürreffeh ülkeler gibi uygarlığa sarılmak ve hep ileri gitmek birilerinin hiç umurunda değil bu memlekette...
Hele Türkiye gibi 90 yıllık intikam dürtüsünün nihai hedefe odaklanmış karanlık tablosuna bakılırsa; varsa yoksa güç zehirlenmesi, tam egemenlik beklentisi, paranoyaklaşmış hegemonya, baskı, kuşatma ve de tam anlamıyla imparatorluk düşleri var kimi zihinlerde...
Adına ne dersiniz deyin artık; krallık, hilafet, “tek adam”lık ve de özlenen padişahlık beklentisi konuşturuyor kimilerini...
İşte bu yüzden o cenahta herkes çok pervasız, herkes acayip öfkeli, herkes derin kaygılı ve herkes sanki korkuyla pusuya yatmış gibi...
Yani bu ülkede, siyasetten bürokrasiye kadar, politik ranttan ne kadar nemalanan varsa hepsi çok büyük bir endişe içinde... Kimler yok ki aralarında;
Cumhurbaşkanı, başbakan, milletvekili...
Belediye başkanı, bürokrat, memur...
Gazeteci, yazar, yayıncı...
Savcı, hakim, avukat...
Siyasetçi, işadamı ve nihayet “mafya” babası...
Kaos ve kanla korkutanlar, aba altından sopa gösterenler ve hiç çekinmeden, hatta hiç utanmadan millete silah çekeceğini ilan eden gafiller!..
Yani siyaset ağaları, siyasetten beslenenler, yandaşlar... yandaşlar... yandaşlar...
BİR ULUS KIŞKIRTILIRKEN!..
Türkiye aylardır çok şaşkın, Türkiye haftalardır çok gergin... Ve Türkiye ne yazık ki gelecek kaygısında bocalayıp duruyor...
Çünkü ne 1960 öncesinde ne 12 Eylül 1980 sonrasında ne Turgut Özal ne Süleyman Demirel ne de
Tansu Çiller dönemlerinde yaşandı böylesine endişe verici ve de korkutucu bir manzara...
Neredeyse arıyor toplum o çalkantılı dönemleri... Neredeyse özlem duyuyor millet o eski cumhuriyetçi liderlere...
Çoğu bazen oy uğruna tarikatlara yüz verse de; Adnan Menderes dönemini saymazsanız, cumhuriyetle bu kadar kavgalı, laiklikle bu kadar çatışan ve Atatürk’e bu kadar öfke duyabilen bir dönemi pek anımsamıyor Türkiye...
Yani devletin siyasete, rantiyenin ise politikaya bu kadar teslim olduğu bir dönem hiç olmamıştı bu güzelim ülkede...
Son 15 yılın gerilimli sürecinin aktörleri halkı baskı altına almayı “ya başkanlık ya kaos” tehdidine kadar getirdiler ya, vah memleketin haline vah!..
İşte bu kaotik süreç var ya; bu süreç yalnızca tarikatçılarla cemaatçilerin karşı karşıya geldiği bir süreç değil artık... Ne yazık ki aynı zamanda milleti kışkırtma dönemidir de bu süreç!.. İşte en vahimi ve en tehlikelisi de bu olmalı...
BUMERANGIN LİMANI...
İşte bakınız; Devlet, hükümet, bürokrasi, asker, polis, istihbarat, ticaret, rant, para, güç yani milleti zapturapt altına almaya yarayacak ne kadar araç- gereç, alet- edavat ve enstrüman varsa hepsi bunların ellerinde!..
Bu güç var ya, yapamayacağı hiçbir şey yoktur bu ülkede...
İsteseler bir orduyu nihai hedefleri için aniden harekete geçirebilirler...
İsteseler polis ordusuyla halk üzerinde her şeyi deneyebilirler...
İsteseler yandaş istilasındaki devlet bürokrasisini milleti hizaya getirmek için kullanabilirler...
Yargı ellerinde ya; isteseler savcılar ve hakimler herkesi herhangi bir gerekçe ile tutuklayabilir...
Ve de iyice kontrolden çıkan kravatlı, rozetli mafyaların ortaya saçılmasına ne demeli?.. Siyasetten güç alıyor olmalılar ki, isteseler sokaklarda suikastlarla ve saldırılarla terör estirebilirler...
Tüm bunlar referandumda “hayır” korkusunun panikteki aktörleri ve şakşakçı yandaşlarının vahim söylemleri...
Devlet ellerindeyken; ve ne pervasızlık ve de ne gafletse, milleti her fırsatta korkmadan, çekinmeden tehdit ediyor bunlar...
Ve de dükkanda, fabrikada, okulda, takside, çarşıda, meydanda; vatandaşı “FETÖ’cü, PKK’lı, Kandilci, terörist, işbirlikçi” yani neredeye “vatan haini” diye suçlayanların kışkırtıcı ve çok tehlikeli söylemleri konuşuluyor Türkiye’de...
Ve ne acıdır ki, millet bu itici söylemlere öfke duymasına rağmen, medyanın bir kesimi ve muhalefet sert tepki göstermesine rağmen referandum tehditçileri kükremeye ve gözdağı vermeye devam ediyorlar...
YANDAŞA ÇAĞRI...
Evet; yaşananlardan, açıklamalardan, konuşulanlardan ve yazılanlardan anlaşıldı ki, demokrasinin ayaklar altına alındığı, faşizmin tüm pervasızlığıyla millet üzerinde terör estirdiği ülkelerde, siyaset, bürokrasi, yargı-mafya ilişkilerinin yapamayacağı kanunsuzluk yoktur...
Yani bu ülkede; ürkütücü uyarılar, kan kokan yazılar, öfke kokan konuşmalar, kışkırtan demeçler, gözdağı, korku, kaos ve panik tüccarlığı sıradandır artık kimileri için...
Ancak kimse sakın ola unutmasın ki, burası Türkiye...
Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele karşı savaşmış, emperyalizme meydan okumuş, yokluk ve yoksulluktan yaratılmış bir Türkiye’dir burası...
O yüzden siyasetçiden gazeteciye, yargı mensuplarından mafya babalarına kadar “ya başkanlık ya kaos” tüccarlarının “hayır” diyenleri “PKK’lı, FETÖ”cü yani “terörist” olarak yaftalamasının hiç ama hiç değeri yoktur bu ülkede...
Velhasıl, siyasetten beslenen “danışman” kılığındaki İlnur Çevik gibilerin “Hayır” diyenleri, “7 Haziran sonrası Türkiye’deki kaos ve istikrarsızlığı mumla ararsınız” diye tehdit etmesinin de zerre kadar önemi yoktur...
Hatta demokratik haklarını kullanarak referandumda “hayır” demeye hazırlanan yurttaşları haftalardır tehditle baskı altına almaya çalışan, rozetli rozetsiz, silahlı silahsız, yetkili yetkisiz, kalemli kalemsiz tüm militan yandaşlara çağrımız da vardır; Milleti tehdit etmeye devam ediniz!..
Nasılsa terör estirmenin, külhanbeyliğin, kabadayılığın, pervasız yandaşlığın, tetikçi kalemşörlüğün, delice öfkenin, sınırsız tehdidin, kangrenleşmiş korkunun, baskının, yani faşizmin bumerangının dönüp dolaşacağı ve nihayetinde yanaşacağı limanın adresi bellidir!..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac