ÖNERİ
MİLLİ PİYANGO'da TEK KATEGORİ TEK FİYAT SİSTEMİNE GEÇİLSİN
Milli Piyango çekilişleri güven vermiyor.
Hile yapıldığı kuşkusu bir yana, uygulamaları ile de hakkaniyete uyulmuyor.
Sonunda Sayıştay da bu yönde bir açıklama yaparak Milli Piyango çekilişlerinin şüphe yarattığını raporuna koydu.
Sadece 12 yıl sonra yılbaşı piyangosunun kazanma ihtimali çok düşük olan tam bilete çıkması bile kuşku bulutlarını koyulaştırıyor.
(Sahi 70 milyon talihlisi ikramiyesini aldı mı? Yoksa ikramiye, satılmamış bilete mi çıktı?)
Yıllardır üç kategoride yapılan Milli Piyango çekişilişlerinin adaletsiz olduğunu yazıyordum.
Bu konuda bana çok destek veren okurlarımdan Abdullah Cenkçiler de bu konunun takipçisi.
Daha öncekileri olduğu gibi son çekilişi de şaibeli bulan Cenkçiler, üç kategori, üç fiyat sisteminden vazgeçilmesi gerektiğini belirterek Milli Piyango'ya bir öneri mektubu gönderdi.
Bu mektubun ilgili bölümlerini sizlerle paylaşmak istiyorum;
Bilindiği üzere idarenizce yıllardır Milli Piyango biletleri tam, yarım ve çeyrek fiyatta olmak üzere değişik sayılarda basılıp piyasaya sürülmekte ve bu paralelde kazançlı bilet sahiplerine aynı oranda dağıtılmaktadır.
Ancak özellikle yılbaşı çekilişlerinde her kategoriye eşit sayıda numara dağıtılması gerektiği halde bu kurala uyulmamaktadır.
Yılbaşı çekilişinde rakamlar 7 hanelidir.
Bu durumda 10 milyon farklı numara vardır.
Yılbaşı çekilişinde 7 haneli 10 milyon farklı numara içeren biletin 500.000'i tam, 700.000'i yarım ve 8.800.000'i çeyrek olarak basılmıştır.
Buna göre, ikramiyelerin tam biletlerden birine çıkma olasılığı yüzde 5, yarım biletlere yüzde 7 ve nihayetinde çeyrek biletlere ise yüzde 88 olmaktadır.
Diğer taraftan 1 tam bilet yerine aynı parayı vererek 4 adet çeyrek bilet alınarak, 4 ayrı numarayla çekilişe katılıp tam bilete nazaran aynı parayla ikramiye kazanma şansı 4 kat arttırılmış olur.
SONUÇ VE İSTEM: Hak ve hukukun tecellisi için geriye dönük bir uygulama yapılmasının anlamsızlığı ortadadır. Ancak benim gibi zaman zaman bilet satın alıp çekilişe katılan ve daha başlangıçta eşitlik ilkelerine aykırılık nedeniyle mağduriyete uğrayan milyonlarca vatandaşın bundan böyle aynı haksız ve adaletsiz durumla karşılaşmamaları için:
Bu tür şans oyunları düzenleyen diğer ülkelerde olduğu gibi, tek birim fiyat uygulamasına geçilebilmesi için farklı birim fiyatla bilet basım ve satışlarına olanak veren ilgili idari kuralların iptalini;
Olumlu sonuç alamadığım takdirde yargıya başvuracağımın bilinmesini arz ederim. 04.01.2019 Abdullah Cenkçiler
BENİM NOTUM: Abdullah Cenkçiler'e sonuna kadar katılıyorum. Tek fiyat uygulaması ile elbette büyük ikramiye miktarı düşecektir. Büyük ikramiye örneğin 20 milyon lira olacaktır. Ama hiç olmazsa millet kandırılmamış olacaktır.
BUNU YAZMAK GEREK
SANATÇILAR VİCDANSIZLIĞA ORTAK TEPKİ VERMELİ
Yaşları 70'i geçen iki dev sanatçı sırf sarayın hoşuna gitmeyen şeyler söyledikleri için cezalandırılıyor.
Aslına bakarsanız Metin Akpınar'ın da Müjdat Gezen'in de söylediklerinde asla suç yok.
Ama yargı ne yapsın, emir tepeden gelmiş.
Ellerindeki belge ve delillere göre, aslında dava açılması bile olanaksız. Bu nedenle tutuklama yapamadılar, buna karşı iki sanatçı adli takipte olacak.
Üstüne bir de “yurtdışı yasağı” koydular.
Müjdat Gezen kızının Paris'te kanser tedavisi gördüğünü bu nedenle yurtdışı yasağının kaldırılmasını istedi.
Mahkeme bunu reddetti.
Bu vicdansızlıktır.
Bu karara imza atan hakimlerin hangi duygular içinde olduklarını çok merak ediyorum.
Bu arada iki sanatçı ayda bir kere karakola giderek imza veriyor ve böylelikle “kaçmadıklarını” kanıtlıyorlar.
Sanatçılara bir çağrı yapmak istiyorum.
Hukuksuzluğun ötesinde vicdansızlıkla da burunları sürtülmek istenen iki dev sanatçıya tüm sanatçılar destek vermeli.
Bu nedenle imza atma günlerinde Metin Akpınar ve Müjdat Gezen karakola çok sayıda sanatçı ile birlikte gitmelidir.
Biliyorum, bu önerim sanatçıları çok korkutacak.
Ama hepsi şunu bilmeli sanatçısı korkak olan bir ülkenin şah damarı da kesilmiş gibidir.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'in MERKEZİ OLDUK
Cümleyi okurlarımdan biri göndermiş.
Çok hoşuma giden cümle aynen şöyle;
“İstanbul' da bir alışveriş merkezinde, gezmeye gelen Endonezya Kara Kuvvetleri Komutanı'nı, biri Cezayirli diğeri Polonya uyruklu iki kişinin kafede otururken soyduğu haberi vardı.
Soyguncuları Türk polisi yakalamış. İstanbul, Birleşmiş Milletler' in yeni genel merkezi haline gelmiş görünüyor.”
Gerçekten de artık İstanbul eskilerin deyimiyle “72 milletin uğradığı bir yer” haline geldi.
Göçmenler, sığınmacılar, kaçaklar İstanbul'u mesken edinirken ne yazık ki kendi ülkemizin nitelikli ve bazı varlıklı insanları başka ülkelere gidiyor.
FIKRA GİBİ
TURİZM BAKANI BİR ANDA FAZIL SAY'cı OLUVERDİ
Otelleri, uçak şirketi, turizm acenteleri olan Turizm Bakanı Mehmet Ersoy'un bir konuşmasını okuyunca çok şaşırdım.
Çünkü kaçak otelleri için “imar barışından!” yararlanan ve bunun için de “Benim de hakkım değil mi tabii ki yararlanacağım” diyen bakanın, kültür ve sanatla ilgili bir şey söyleyeceğini pek düşünmemiştim.
Şöyle demiş Turizm Bakanı; “Fazıl Say'ın bir dahaki konserini iple çekiyorum. Ben kamplaştırılmış bir Türkiye'ye karşıyım. Yönetimde, kimse Türkiye'yi kamplaştırmak istemiyor. Ben kendi bildiğim doğrularımla hareket ediyorum. Fazıl Say konseri olursa giderim. İlkini kaçırdım.”
Niye kaçırdığını anlamadım, daha önemli ne işi varmış acaba?
Yine de cümleyi bitirince kendi kendime kızarak “Bazen çok önyargılı oluyorsun, adam kaçak otel binası falan dikiyor ama sanata karşı duyarlı, hakkını yememek gerek” dedim içimden.
Ama yazının devamını okuyunca gerçeği anladım.
Çünkü Bakan Bey lafı hemen Erdoğan'a getirmiş ve “Sayın Cumhurbaşkanımız kültürle ilgili konularda çok hassas. Sanat ve sanatçı konusunda çok hassas. Sanatın gelişmesi için sanatçıların sayısını artıracaksınız” demiş.
Ersoy sonra da Erdoğan'ın Fazıl Say'ın sarayda bir konser vereceğini hatırlatmış.
Bu adamlar böyle işte.
Eğer Erdoğan Fazıl Say'ı sarayda dinlemek istediğini söylemese, acaba bu Turizm Bakanı'nın aklına bırakın Fazıl Say'ı, piyano gelir miydi?
https://twitter.com/can_atakli_