MİLLİ TARIM
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen ve TMMOB İstanbul İKK Sekreteri Cevahir Efe Akçelik’in yönettiği, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Abdullah Aysu, Ekoder Başkanı Arca Atay, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık konuşmacı olarak katıldığı “Gıda Egemenliği” konulu panel düzenlendi.
Özellikle ‘Milli Tarım’ın gündeme getirildiği şu günlerde, ülkemizin tarımı hakkında detaylı bilgiler aldığımız bir panel oldu. Panelde “Gıda Egemenliği“ katılımcı uzmanlar tarafından anlatıldı.
Panelde, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık, Türkiye tarımının 1923’den günümüze adım adım yaşadığı gelişmeleri anlattı. Sizlere Ahmet Atalık tarafından sunulan bilgileri tarihi sıralamasıyla sunuyorum.
1923’de
Yeşilköy Zirai Araştırma Enstitüsü, Tohum ıslah çalışmalarının temeli atıldı.
Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü kuruldu.
Teknisyen seviyesinde eleman yetiştirmek hedeflendi.
Bölgelerin zirai yapıları ve özellikleri konusunda incelemeler yapılması planlandı.
1925’de
682 sayılı Yasa ile
Her tür tohum ve fidanların bedelsiz dağıtımı,
Devlet yönetiminde fidanlık kurulması,
Çiftçinin eğitimi,
Verimin artırılması hedeflendi.
Tohum Islah ve Üretme İstasyonları kurulmaya başladı.
Köy çeşitleri üzerinde seleksiyon ve adaptasyon çalışmalarına başlandı.
Tahıllara ait tohumlar geliştirildi.
1926’da
Umumi Ziraat Laboratuvarı kuruldu.
Önceleri bitki ıslahı ağırlıklı çalıştı.
Daha sonra çiftçilere aktarılacak pratik yöntemleri de araştırma görevini üstlendi.
Çeşitli tarihlerde ismi değiştirildi. Son olarak Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü adını aldı.
1937’de
Zirai Kombinalar İdaresi kuruldu.
Görevi;
Islah edilmiş tohum üretmek ve köylüye dağıtmak.
Islah edilmiş tohum ve modern tarım araçları kullanarak buğdayın üretim maliyetini düşürmek.
Köylünün elindeki tohumların ıslah edilerek üretimin arttırılması amacıyla çeşitli tarihlerde pek çok kanunlar çıkarıldı.
1923 – 1940 yılları arasında
Buğday üretimi %274
Pamuk üretimi %45
Tütün üretimi %51 arttı.
1950’de
Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğü kuruldu.
Yüksek verimli tohumluk üretmek,
Çiftçilere modern tarımı öğretmek amaçlarıyla kuruldu.
Çeşit geliştirme, tohumluk üretim ve dağıtım programları daha iyi organize edildi.
Ankara Üni. Ziraat Fak. Bitki Yetiştirme ve Islahı kürsüsü
1953 yılında Tarım Bakanlığı adına tahıl tohumluklarının kontrol ve sertifikasyonuna başladı.
Bu görevini 1959 yılına kadar sürdürdü.
Türkiye 1963 yılında Uluslararası Tohum Test Birliği’ne üye oldu.
Ülkemizde çeşit geliştirme ve tohumculuk çalışmalarında uluslararası kurallar uygulanmaya başlandı.
1963’de
308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun çıkarıldı.
Tarım Bakanlığı tohumculuk konusunda yetkilendirildi; tohumluk yetiştiren, dağıtan, satan, ithal ve ihraç eden özel ve tüzel kişiler Bakanlığın teftiş ve denetimine tabi oldu.
Kısaca;
1980’lere kadar tohumculuk sektörü kamunun elinde kaldı,
Fiyatlar devlet tarafından belirlendi.
1980 'de Tohumculukta kamu esasından, özel sektör esasına geçildi.
1983'de özel sektöre ürettiği tohumun fiyatını belirleme yetkisi verildi.
1984 'de dünya bankasının baskısı ile tohum ithaline izin verildi ve tohum ithal edilmesi için destek verildi.
“Tohum üretmek için ne uğraşacağım, parasını verir yurt dışından satın alırım." ANAP'lı Tarım bakanı Hüsnü Doğan
1985'de çıkarılan bir KARARNAME ile özel tohumculuk şirketlerinin sayısı hızla arttı.
1988'de tohum ithaline gümrük muafiyeti getirildi.
2006'da çıkarılan tohumculuk yasası ile çiftçinin kendi ürününden ürettiği tohumu satması yasaklandı. Sadece takas etme hakkı verildi. Bu kanuna tepki olarak tohum takas şenlikleri düzenlenmektedir.
1990'da tohumculuk özel şirketlerin eline geçti, 2006 da çıkarılan kanunla da tohumculuk yabancıların eline geçti.
2009 Yılı
Tarım Bakanlığı’nın resmi olmayan verilerine göre ülkemizde
Hibrit mısır tohumluğunun %75’ini 5 yabancı şirket sağladı.
Ayçiçeğinde 3 yabancı şirketin payı %70’tir.
Pamukta 3 yabancı şirketin payı %50’dir.
(Çok Uluslu Şirketler) ÇUŞ’lerin küresel tohum piyasasına hakim olmalarını sağlayan bir unsur 1961 yılında kurulan Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliğidir (UPOV).
Tohum endüstrisinin gelişimi için kurulmuş bir sistemdir.
IMF, DB ve DTÖ gibi kuruluşlar ile gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeleri UPOV’a girmeye zorlamışlardır. Türkiye 2007 yılında 65. üye olarak birliğe katıldı.
UPOV faaliyete geçtiği 1970’lerden itibaren yaklaşık 30 yıl içinde pek çok bitki çeşidi yok oldu.
Özel sektöre göre 4 şirket pazarın %40'a sahipse tehlikeli tekel vardır Tohumda 3 şirket piyasanın %55'e hakimdir.
2014’de yönetmelik değişikliği yapılarak % 0,9 oranda GDO kalıntısının "BULAŞMA" olarak kabul edildi ve kullanımına izin verildi.
Türkiye son 15 yılda Belçika yüz ölçümüne yakın tarım arazisini kullanamaz oldu, ürün çeşitliliği kayboldu
Son 13 yılda 2,4 milyon hektar tarım arazisinin kaybedildi.
Son 10 yılda Türkiye günde 8 futbol sahası büyüklüğünde tarım toprağı kaybediyor!
3 kıta iklimine sahip, dünyada tarımda kendi kendine yeten birkaç ülke iken son on yılda tüm tarım ürünlerinde net alıcı olduk.
Fındığın %80'ini biz üretirken ülkemiz 2.5 milyar $ girdi sağlarken, yabancı şirket 13 milyar Euro ciro yapıyor.
Son on yılda buğday ithali 5 kat, mercimek ithali 200 kat, tüm tarım ürünlerinde ithal 4 kat arttı.
Türkiye sonunda bunu da yaptı SAMAN ithal etti.
Sadece Konya kadar yüz ölçüme sahip Hollanda'nın yıllık tarım ihraç rakamı 100 Milyar dolar.
Sonuçta tarımda kendi kendine yetebilme özelliğini kaybettik. Tarım topraklarımız hızla yok oluyor, halkımız tarımdan koparılıyor. Tarımda ithal artıyor. Yerli tohumun satışı yasaklandı. Tohumculuk 1980’de özelleşti, 2000 yıllardan sonra yabancıların eline geçti.
İşte Milli tarımın dile getirildiği şu günlerde tarımımızın gidişatı bu yöndedir.
https://twitter.com/nasuhbektas
https://www.facebook.com/bektasnasuh