Pes doğrusu, yazdıklarımın daha mürekkebi kurumadan gerçekleşmesine alışığım ama bu bir ilk oldu!..
Dünkü “Korkunun ecele faydası yok” yazımda aynen şöyle demiştim:
“Ancak belli ki Bahçeli ve şürekası “her ahval ve şerait altında dahi” yönetimi bırakmamak için her yolu denemeye hatta “şeytanla” bile el sıkışmaya hazır!.. Anlaşılan muhalifleri de birbirine düşürecek, ihraç mekanizmasını da içeren bir plan gündemde...”
Yazımı bitirdim, gazeteye yolladım, bir kahve yapıp “yeni bir şey var mı?” diye haber sitelerini açtım; karşımda Koray Aydın!.. Yememiş içmemiş, hemen bir Tv kanalına kapağı atıp, MHP Genel Merkez’inin yüreğinin yağlarını eritecek “şahane” bir açıklama yapmış!.. Önce “biz böyle anlaşmamıştık. Artık yollarımız ayrıldı” mealinde “yol döşedikten” sonra bombayı şöyle patlatmış:
-Bu işin muhatabı (cemaatin desteklediği) olarak bir arkadaşımız ortaya çıkıyor. Bu manada bütün illerde, o illerde yaşayan cemaat mensubu insanların bu tek adayın üzerinde birleşmesi ve bütün mitinglerine ve toplantılarına yoğun organizasyonlar yapması ve bu tür bir algının Meral Hanım üzerinde yoğunlaşması ortadadır...
Şimdi burada, “E, birader madem biliyordun niçin birlikte oldun, daha önce bu müthiş bilgiyi açıklamadın” demek var ama inanın değmez!.. Bu açıklamaya en büyük “aferin” Bahçeli’den geldi; dün grup toplantısı çıkışı muhterem rakibini öve öve bitiremedi:
-Koray Aydın Bey ülkü ocaklarından yetişmiş değerli bir dava adamıdır. Partimizin bir çok kademesinde görev yapmış adaylar arasında tek ülkücü kendisidir. Yanlışı görmüş, gerekli uyarıları yapmıştır, kendisini tebrik ediyorum.
Siz de bu müsamere tadındaki sahne performansını izledikten sonra “pes” dediniz mi bilemiyorum; ancak bu ilan-ı aşk sonrasında söylenebilecek tek şey var:
-Alın, hayrını görün!..
4 icracı bakanlık!..
Gördüğünüz gibi benim dünkü yazımdaki öngörülerimin ilk kısmı yarım saatte hayata geçiverdi!..
Muhalifleri parçalama harekatında ilk “mevta” teslim alındı. Koray Aydın, AKP öncesi üçlü koalisyonda “Bayındırlık Bakanı” olarak görev yapmış, 1999 büyük depremi sonrasında “görevini kötüye kullanmak” suçlamasıyla Yüce Divan’da yargılanmıştı. Cumhuriyet gazetesindeki köşemde yazdığım “Adam!” başlıklı yazım nedeniyle de hakkımda davacı olmuş, beraat etmiştim. Ve ben hep “bir insan adının bile geçmediği bir köşe yazısı nedeniyle niçin davacı olur” diye merak etmiş, bir türlü işin içinden çıkamamıştım... Şimdi anladım!..
Öngörülerimin ikinci kısmının da gerçekleşme yoluna girip girmeyeceğini çok yakında göreceğiz, zaten adaylar hakkında soruşturma mekanizması devreye sokulmuştu; bakalım nasıl bir sonuca gidecek, derken koalisyon bombası patlayıverdi!..
Ankara kulislerinde yayılan habere göre 6 Mayıs’ta Saray, Bahçeli ile gizli bir görüşme yapmıştı ve kurmaylar işin geri kalan kısmını gayet gizli bir şekilde yürütüyordu... MHP 4 icracı bakanlık karşılığında Saray’a “Başkanlık” yolunu açacaktı!.. Peki millet nasıl uyutulacaktı?. Çok kolay; “Terörle Mücadele ve Suriye” bazında bir milli birliktelik yutturmacasıyla!.. 1970’li yılları yaşayanlar hemen “3. Milliyetçi Cephe” diye adlandırabilirler ama benim yakıştırdığım sıfat biraz farklı:
-Savaş Kabinesi!..
Ülkücü kesim, bu durumu “MHP’yi Saray’ın emellerine teslim etmek” olarak görür mü bilemem... “Yok canım bu kadarı da olmaz” diyenler çıkabilir, onu da bilemem... Ancak bildiğim bir şey var; Star gazetesi başyazarı Ahmet Taşgetiren’in
şu kendinden çok emin iddiası:
-Başkanlık sistemi ile ilgili anayasa değişikliği Meclis’e gelecek, orada “bir şekilde” MHP’nin desteği alınacak, Meclis’ten 330 üzeri bir sayı ile geçecek...
Allah, Allah, nasıl “bir şekilde” geçecek acaba? Yukarıda yazdığım gibi “koalisyon” dışında Bahçeli ve şürekasını tatmin edecek “bir şekilde” ne olabilir ki?.. Eğer “Yargıtay kararı” diyecekseniz, “hayır” derim, o yalnızca leblebi çekirdek sayılır!.. Zaten Bahçeli, Genelkurmay Başkanı’nın düğünde şahit olmasıyla ilgili büyük tepkilere karşı, “Son derece insani bir durum, eleştiriler haksız” diyerek nereye demirlemeyi düşündüğünü açık etti bile... Ancak Tarih Baba’nın bize öğrettiği bir şey var, gözden kaçmasın:
-Kağıt üzerinde mükemmel gibi görünen şeylerin çok sıklıkla tarihin çöp sepetine gittiği gerçeği!..
Kurt ile kuzu!..
Başlıkta sözünü ettiğim “Kurt” kesinlikle MHP değil, o burada “Kuzu” rolünde!..
Saray ve hükümete yakın yanaşma takımının sürekli işlediği “AKP-MHP” yakınlaşmasından anladığı şu.
-MHP kaçınılmaz bir bölünme sürecine girdi. 5. Bir partinin ayak sesleri duyuluyor. Meral Akşener kongre yoluyla bir sonuç alamaz veya ihraç gibi bir durumla karşılaşırsa yeni bir parti kurabilir. Bu durumda MHP’nin kan kaybetmesi de kaçınılmaz olur. MHP’nin bugünkü yönetiminden “Partili Cumhurbaşkanı” desteğini koparan Saray, vakit geçirmeksizin erken seçime gider, MHP ve HDP baraj altında kalır. AKP ve CHP’den oluşan iki partili Meclis tablosu ortaya çıkar. AKP, anayasayı istediği gibi çıkaracağı çoğunluğa sahip olur..
Nasıl, daha kötüsü “Şam’da kayısı” değil mi?!. İşte Bahçeli partisini böylesine bir “gayya kuyusuna” tıkmanın hazırlığını yapıyor. Ülkücüler “börklerini” önlerine koyup düşünecekleri çok kısa bir sürece giriyor anlayacağınız:
-Ya dağı delecekler, ya kuyuya tıkılacaklar, üçüncü alternatif yok maalesef!..