Bizim Cumhuriyetimizin bir diğer adı da "Mucize" dir!..
Hem de akıl almaz, inanılması olanaksız bir mucize... Düşünsenize; Payitaht İstanbul dahil, yurdun dört bir yanı "Düvel-i muazzama" adı verilen zamanın emperyalist ülkeleri tarafından işgal edilmiş, Osmanlı ordusu terhis edilmiş, İzmir Yunan insafına terk edilmiş, Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı kapatılmış, ülkenin önde gelen aydınları, askerleri Malta'ya sürgün edilmiş, Padişah Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit ve Hürriyet İtilaf Hükümeti işgalciler karşısında diz çökmüş, haysiyetini ayaklar altına almış, vatana ihanet etmiş, halk umutsuz, ufuksuz, bitap düşmüş...
İşte uzun yıllar "hasta adam" diye anılan Osmanlı'nın can çekiştiği, daha 1. Dünya Savaşı'ndan önce gizli anlaşmalarla paylaşıldığı ve son darbe olarak da Sevr Antlaşması'nın dikte edildiği böylesine bir tablodan yaklaşık 4 yıl süren "göze göz, dişe diş" bir Kurtuluş Savaşı sonunda "Misak-ı Milli" sınırları içinde, tam bağımsız, özgür bir Türkiye Cumhuriyeti, adeta yaratıldı...
-Bu savaş, emperyalizme başkaldıran ve kazanan ilk "mazlum millet" savaşıydı ve özgürlüğün peşinden koşan tüm mazlum milletlere örnek oldu...
***
Cumhuriyeti Kuran bir avuç kahraman da "Mucize insanlardı" tabii...
İngiltere Başbakanı Lloyd George'un "yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu" dediği kişi Mustafa Kemal Atatürk'tü... Bitti, yok oldu denilen Türk milletini inanılmayacak denli kısa sürede ayağa kaldıracak, örgütleyecek, düzenli orduyu yaratacak ve savaşı kazanarak Cumhuriyeti kuracaktı... Ve yapacaklarını daha 1919'un Haziran ayında, savaş boyunca yanında olan Mazhar Müfit Kansu'ya yazdıracaktı!.. Hem de yapacağı devrimler dahil olmak üzere...
-5 maddelik notun ilk maddesi "zaferden sonra hükümet biçimi cumhuriyet olacaktır" şeklindeydi!..
Büyük devrimci Mustafa Kemal'in yol arkadaşları da kurtuluş için canlarını ortaya koyan, övgü ve saygıyı sonuna dek hak etmiş kahramanlardı; Kazım Karabekir, İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Fevzi Çakmak, Mahmut Esat Bozkurt, Mustafa Necati ve bu yola baş koymuş niceleri...
-Cumhuriyet ve devrimler sırasında ortaya çıkan görüş ayrılıkları ve yol ayrımları bu gerçeği değiştirmez...
***
Türk halkı "büyük mucizeye" ve onu gerçekleştirecek olan "mucize adamlara" inandı... Sonuna dek arkalarında durdu. Mustafa Kemal'in adeta bir "altın tepsi" içinde sunduğu devrimleri benimsedi. 600 yıllık kulluktan sonra, yurttaş olmanın, özgür ve bağımsız olmanın erdemini keşfetti. Cumhuriyetin ilanından yalnızca 10 yıl sonra bestelenen "o marş" sıfırdan nerelere gelindiğini, Türk insanının hangi mucizeleri yarattığını anlatıyordu..
-Cumhuriyet Tarihi boyunca bir daha öyle bir marş bestelenemedi!..
***
Peki neden?. Mucize niçin devam etmedi, edemedi?.
Çok basit, Büyük Devrimcinin, "Aydınlanma Devrimi" tamamına erdirilemedi de ondan!.. İkinci Dünya Savaşı, ardından emperyalizmin el değiştirmesi, büyük efendilerin Türkiye'yi Sovyetlere karşı "en doğu uçtaki kalkan" olarak tespit etmesi, Türkiye'yi yürüdüğü yoldan tamamen ayırdı da ondan!..
1950 Demokrat Parti iktidarı "uzun bir sürecin", cumhuriyetin yozlaşması serüveninin başlangıcıydı.. Menderes'in Türk askerini, sırf NATO'ya üye olabilmek uğruna, hiç ait olmadığımız bir savaş için binlerce kilometre uzaktaki Kore'ye göndermesi, Türk ordusunun NATO ordusu olmasının yolunu açtı..
73 yıl, bir kaç kesinti dışında "Ahrar" ve "Hürriyet ve İtilaf" partisinin ardıllarının yönetimi altında geçti.. 12 Eylül 1980 karşı devrimi ise ülkenin, cumhuriyetin karanlığa kayışının tescillenmesiydi.. 22 yıl sonra ise cumhuriyet ortaçağ kafasına teslim edildi..
Hatalar, günahlar, emperyalizmin kucağında geçmişe ihanetler... Tümü tamam da, bir soru çok önemli:
-Cumhuriyet bize ne verdi?.
Değeri ölçülemeyecek bir şans verdi; bağımsız, çağdaş ve onurlu bir yurttaşlar topluluğu, başı dik bir millet olma olanağını sundu!.. Biz son 73 yılda bu olanağı kullanamadık.. Sonuç ortada!.
Son 12 yılda cumhuriyetin gözlerimizin önünde, elimizden kayıp gittiğini, koca bir milletin ortaçağ karanlığına mahkûm edilmek istendiğini gördük, yaşadık.. Şimdi bir şansımız daha var; büyük efendilerin küçük uşaklarını tarihin çöplüğüne süpürmek.. Aydınlanma devrimini tamamlamak....Cumhuriyeti elbirliğiyle yeniden inşa etmek...
-Türk mucizesini sürdürmek!..