Sosyo ekonomik bunalımın siyasal kuşatmayla iyice derinleştiği kaotik bir süreç yaşıyoruz... Herkes ülkenin içinde bulunduğu karanlığın katmerleştiğinin farkında...
Yolsuzluk, rüşvet, gerici kadrolaşma ve terörün yanı sıra tecavüz gibi rezaletlerin örtbas edilmesi ülkeyi kumpasta tutarken, siyasal bunalım da giderek büyüyor... Türkiye ne yazık ki gelecek endişesi yaşıyor...
AKP’nin “yeni Anayasa” ile birlikte “başkanlık” hevesinde dayatması da kitlelerde umutsuzluk yaratıyor... Yoksullaştır-köleleştir zihniyetinden beslenen siyaset ise giderek pervasızlaşıyor... Türkiye 1919’un 100. yılına AKP iktidarıyla giderse vah bu memleketin haline!..
İşe bu sarsıcı süreçte siyasetçilere, yani muhalefete büyük iş düşüyor... Ve köklerine bağlı siyasetin yol göstericiliği de, gericilik-bölücülük dayatmasına karşı tam da bu dönemde büyük önem kazanıyor...
Geçen hafta Halk TV’de, Uğur Dündar’ın konuğu CHP Yalova milletvekili Muharrem İnce’ydi... İnce’nin, toplumu saran üslubuyla yaptığı konuşma, adeta Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlıktan çıkış reçetesine de işaret ediyordu...
İşte İnce’nin, siyasal kaostan kurtulmak için özellikle CHP’nin köklerinden gelen ışığa da dikkat çektiği konuşmasının özeti;
“Bu karanlıktan nasıl kurtulacağız?.. Paylaşarak, örgütlenerek ve direnerek kurtulacağız... 1919 ruhuyla kurtulacağız... Devrimciliğimizle kurtulacağız, Kuva-yi Milliye ruhuyla kurtulacağız...”
Muharrem İnce yukarıdaki sözleriyle, yalnızca son dönemde CHP’de özlenen bir üslubu dışa vurmadı...
İnce aynı zamanda kurtuluşun, kurucu iradenin bağrında olduğuna da işaret ederek, ülkenin AKP’ye karşı etkili muhalefet ve direnç kaynakları konusunda umutsuz olmadığını da gösterdi...
Defalarca vurguladığımız gibi bir kez daha unutmayınız, CHP ancak Atatürk’ün çizdiği yolda, Altıok’a bağlı kalarak ve de köklerinden güç alarak büyüyebilir...
Velhasıl Türkiye’yi AKP’den kurtaracak ruh da reçete de kadrolar da cumhuriyeti kuran partinin köklerindedir...
İnce’nin ısrarla kurucu iradenin aydınlanmacı çizgisine dikkat çekmesi yalnızca muhalefetin değil, ülkenin geleceği açısından da umut vericidir...
Nusaybin!..
Batıdaki yurttaşlar pek farkında değil ama Güneydoğu’daki kaos bir türlü bitmiyor... Her gün çatışma, her gün şehit haberleri ve giderek büyüyen bir yıkımın yarattığı sarsıntı ne yazık ki büyüyor...
Her ay PKK tarafından kuşatılan yeni bir ilçeye operasyon yapılıyor ve yerleşim birimleri savaş alanına dönüyor... Ve Türkiye, terörün bölgeyi nasıl kuşattığını ancak şehit haberlerinden anlayabiliyor...
Mardin’in Nusaybin ilçesinde de 14 Mart’tan bu yana PKK’ya karşı operasyon yürütülüyor... Mardin Valiliği’nin dün açıkladığı operasyon bilançosu tıpkı Güneydoğu’nun diğer ilçelerinden yansıdığı gibi çok ürkütücü;
“3 terörist yakalandı, 203 örgüt mensubu etkisiz hale getirildi, 156 barikat kaldırıldı ve 470 el yapımı patlayıcı imha edildi. Operasyonlarda 38 güvenlik görevlisi şehit oldu... Sokağa çıkma yasağı sürüyor...”
Terörün yarattığı kayıp ve yıkım tablosu bölgeyi sosyo ekonomik açıdan tüketmeye devam ediyor...
Nusaybin’de de on binlerce yurttaş terör yüzünden sosyo-ekonomik olarak çıkmaza girdi...
Tüneller, barikatlar, tuzaklar, bombalar, hendekler nedeniyle artık orası da Sur ya da Cizre gibi delik deşik... Orada da enkaz giderek büyüyor ve bölge ne yazık ki yaşanmaz hale geliyor...
Bölgede sosyal yaşam neredeyse tamamen durmuş, turizm çökmüş ve göç giderek hızlanıyor... Şiddet yorgunu Nusaybin de terör kumpasındaki diğer ilçeler gibi ekonomik açıdan iyice çıkmaza giriyor...
Sakın ola kimse PKK’nın nasıl olur da ilçe merkezlerine bu kadar rahat ve yaygın olarak yerleşebildiğini sorgulamasın...
Asıl soru şudur; karayollarında hayali radarlarla adeta sürücülere tuzak kurarak trafik cezası kesmekten başka işe yaramayan devlet, terör unsurlarına neden ve nasıl olur da bu kadar göz yumdu?.. Onlarca ilçe nasıl kuşatılabildi ve devlet bunu nasıl göz ardı etti?.. Kimlerin nasıl bir çıkarı vardı bu işten?..
Bu yaşamsal sorular tarihin her döneminde gaflet ve dalalet odaklarından yanıt bekleyecektir...
Urfa’nın kurtuluşu!..
Dün Urfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 96. yıldönümüydü... Urfalılar “11 Nisan”ı yine bayram havasında yaşadılar...
Mezopotamya’nın tarih ve kültür topraklarında dünyaya gelmiş bir yurttaş olarak, tarihte iz bırakan bir kurtuluş destanıyla kenti bugünlere getiren şehitleri saygıyla anıyoruz...
Ancak Urfa, efsanevi mücadelesinin karşılığını çok geç alabildi... Emperyalizme karşı direnişte kendi kendini kurtaran ender şehirlerden biri olan Urfa’ya ancak 1984’te “Şanlı” unvanı verilebildi...
Urfa dün de, kurtuluşundan tam 96 yıl sonra TBMM’deki partilerin ortak kararıyla “İstiklal Madalyası”na kavuşabildi...
Bakanlar Kurulu’nu orada toplayacak kadar kente önem verdiğini göstermeye çalışan AKP iktidarının siyasetteki derin çelişkisi ise Urfa’yı yaralamaktan öteye gitmedi...
Söyler misiniz; 11 Nisan için Urfa’ya İstiklal Madalyası veren iktidar, kent stadyumunun üzerindeki “11 Nisan” adını neden “arena” olarak değiştirdi acaba?..
Urfa Kurtuluş Savaşı’nın tarihini stadyumlardan silen zihniyet, İstiklal Madalyası’yla yalnızca ikiyüzlülüğün göstermedi, vatan toprağı için can veren şehitlerin kemiklerini de sızlattı?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac