MÜSTAHAK DEĞİLİZ!..

MÜSTAHAK DEĞİLİZ!..

Bugün 1 Ocak 2022… Bir “yazık yıl” daha geride kaldı…

Akıl almaz bir hızla, anlaşılması zor bir iştahla “toplum” olmaktan, “kabileler topluluğu” olmaya savruluşumuza tanıklık eden bir eskimiş yılı daha geçmişe gömdük… Tıpkı, doymak bilmez bir iştah, görülmemiş bir vicdansızlık ve duyarsızlıkla kendi geçmişimizi gömdüğümüz gibi…

Hem de anılarımızın, kavgalarımızın, aşklarımızın bir daha dönmemecesine yitip gideceğini, geleceğe ait umutlarımızın ise bir haysiyetsizlik ve erdemsizlik çukurunda ve de gözlerimizin önünde can çekişerek yok olacağını bilerek gömdüğümüz gibi…

Koca bir yılı daha korkularımızla, korkaklıklarımızla sarıp sarmalayıp arkamızda bıraktık!

Nasıl bir ülkede yaşadığımızı, nasıl bir “topluluğa” dönüştüğümüzü, hangi acılar, hangi korkularla yeni yıla adım attığımızı görmek için çok çaba göstermemize de gerek yok; son bir kaç günün haberlerine, en büyük Türk büyüklerinin demeçlerine bakmak yeterli…

Tasarlanmış yeni ülkenin ya da moda deyimle “İleri Demokrasi”nin İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan muhterem zat, yeni yıla girmemizin eşiğinde, kimlerin teröre katkı sağlayabileceğini, kimlerin “terörist” sayılabileceğini o kadar açık seçik anlattı ki; yeni yılda  “ihtimallerin de kelepçeye vurulabileceği” gayet net şekilde anlaşılmış oldu:

Terör örgütü her alanda faaliyet gösteriyor.. Psikolojik terör var, bilimsel terör var, terörü besleyen arka bahçe var. Bir başka ifadeyle terör propagandası var… Birileri saptırarak, makulleştirerek teröre destek veriyor. Neyiyle veriyor, belki resim yaparak tuvale yansıtıyor, şiir yazarak şiirine yansıtıyor, günlük makale, fıkra yazıyor…

İçişleri Bakanı büyük bir inanç ve ciddiyetle bu açıklamaları yaparken, Ankara’da sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, TBMM Başkanı’na şu soruyu yönelttiler:
Görüşlerimizi söylersek başımıza bir iş gelir mi?!..

“Cezaevlerimiz İsveç’ten bile iyi!..”

Meclis Başkanı ile görüşen KESK yöneticileri ise hangi güvenceyi talep ettiler biliyor musunuz:

Demokratik bir anayasa ile ilgili söyledikleri sözlerden dolayı yarın gözaltına alınmayacaklarına dair garanti vermesini istediler…

Aynı gün, gazetelerde şu haber vardı:

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, devletin kendisine başvuran kadınların yüzde 73’ünü koruyamadığını, 160 kadının korunmadığı için katledildiğini açıkladı.. Ayrıca her yıl ortalama 4500 kişinin bireysel silahlanma yüzünden yaşamını yitirdiği belirlendi..

Hemen ertesi gün, bu defa  ileri demokrasinin Adalet Bakanı, cezaevleri konusunda Danimarka’dan, Hollanda’dan, hatta İsveç’ten bile iyi noktada olduğumuzu açıkladı!. Türkiye’deki tutuklu ve hükümlü sayısının cezaevi kapasitesini çoktan geride bıraktığı gerçeğini ise nedense atladı!

Aynı zaman dilimi içinde Kahraman Maraş katliamını anmak isteyen Alevi yurttaşların tıpkı Sivas’ta olduğu gibi şehre bile sokulmadığı, biber gazı ve copla ağırlandığı(!) bir kaç onurlu yayın kuruluşu dışında bahse değer bile bulunmadı!..

Koyu bir sessizlik içinde yitti, gitti!..

Bu millet karanlığı gömecek!

Yılın son günlerinde Tuna Kiremitçi’nin “Selanik’te Sonbahar” kitabını okuyorum.. Tuna, kurgu romanında, Mustafa Kemal’in bir suikasta hedef olması sonucu Kurtuluş Savaşı’nın gerçekleşmediği, Cumhuriyet’in kurulamadığı, Osmanlı’nın ABD mandasına girdiği ve kanlı bir iç savaşın yaşandığı süreci anlatıyor… İçim burkularak okurken zaman zaman “acaba?”
dedim…

Acaba böyle mi olmalıydı?. Müstahak olunan bu muydu?..

Nasıl, beğendiniz mi yeni yılı karşılayan, eskisini gömen “yeni yıl” yazımı?..
Bu yazı tam 10 yıl önce 2011 yılı biterken yazıldı!.. Ben yalnızca zamanın “Türk büyüklerinin” isimlerini çıkarıp, ufak tefek bazı değişiklikler yaptım o kadar!..

Bir kez daha dikkatlice okuyun lütfen; göreceksiniz ki, art arda yaşadığımız bu ağır ve karanlık yılların her biri, bir öncekini mumla aratmış!.. Bu çilekeş halkın çektiği acılar, yaşadığı korkular, içine düştüğü umutsuzluk, çocukları ve geleceğiyle ilgili kaygılar eksilmek bir yana katlanarak artmış!..

Ancak çook önemli bir fark var; bu, insanları yoksulluk ve açlığa, korku ve karanlığa mahkum eden rejimin sonuna geldiği gerçeği!

Yeni bir yıla 2022’ye, insanları birbirine karşı iyice ötekileştirecek, düşmanlıkları, kavgaları, Tanrı göstermesin boğazlaşmaları bile körükleyecek kumpaslarla, taktiklerle, karanlık stratejilerle giriyoruz…

Ne olursa olsun, ben bu halkın sağduyusuna, çocuklarını ve geleceğini koruma kararlılığına, baskı, tehdit ve şantaja karşı direnme cesaretine inanıyorum…

Bu millet asla Ortaçağ karanlığında yaşamaya müstahak olmadı, yine olmayacaktır!..

Birlikte, kol kola, omuz omuza ayağa kalkan bir halkın karşısında hiçbir şeyin duramayacağını tarih tüm çıplaklığıyla anlatıyor!

Her şey bu yıl içinde yaşanacak! Yaşanacak ve bu asil millet anasının ak sütü gibi hak ettiği güneşli günlere ulaşacak, yeni yılımız kutlu olsun…

https://twitter.com/umit_zileli