NECASETTEN TAHARET

Bu yazının ana fikri “necasetten taharet”, yani “kirlerinden arınma” kavramının yorumudur. Bu kavramın yanlış yorumlanmasının yaratabileceği dramatik tablodur.

Bu yazıyı aslında önceden kendi medikal internet sitemde paylaşmıştım.

( https://tayfunbudak.com.tr/ilginc-vakalar-serisi-1/ )

Tabii kabul etmek gerekir ki orası genellikle branşım gereği ürolojik rahatsızlığı olan hastaların takip ettikleri bir mecra. Oysa bu konu tüm toplumu ilgilendiriyor. Bu nedenle yazıyı bir makale olarak haberhabere sitemizde de paylaşmaya karar verdim. İlginç bir vaka. Okumanızı dilerim.

29 yaşında bir erkek hasta

Bu yazının ana fikri “necasetten taharet”, yani “kirlerinden arınma” kavramının yorumudur. Bu kavramın yanlış yorumlanmasının yaratabileceği dramatik tablodur. Birazdan ne demek istediğimi ve bu yazıyı neden yazdığımı anlayacaksınız. Anlatmak istediğim bu vaka 10 yıl kadar önce muayeneye gelen 29 yaşındaki bir erkek hastam. Genç hastam atletik yapılı ve orta boyluydu, boynunda kollarında çapa vs. gibi dövmeleri vardı.

Biz hekimler hastayı değerlendirmeye kapımızdan girdikleri andan itibaren gözlemleyerek başlarız. Ten rengi sarımtırak ve soluksa kansızlık mı var, aksayarak yürüyorsa nörolojik veya ortopedik bir sıkıntısı mı var gibi ipuçlarını değerlendiririz önce. Kapıdan girdiği anda kaslı yapısından ötürü ben de hastam için ya ağır spor yapıyor ya da ağır bir işte çalışıyor diye düşünmüştüm.

Kendisini tanıyabilmek için ilk anda kısa kısa birkaç soru sordum. Uzak yol gemilerinde 5 yıldır tayfa olarak çalıştığını ve ağır bir işi olduğunu belirtti.

Uzun süren ve zayıf akımlı işeme

Hastamın sorunu çok ince ve zorlanarak idrar yapabilmesi, işemesinin çok uzun sürmesiydi. Bekârdı ve düzenli bir ilişkisi yoktu. Zaman zaman yanaştıkları limanlarda hayat kadınlarıyla ilişkisi oluyordu. Bu ilişkilerin de o kadar sık olmadığını, yılda sadece birkaç kere olduğunu ifade etti. Asla aşırıya kaçmadığını söylüyordu. Anlattığına göre hiçbir zaman cinsel yolla bulaşan bir hastalığı da olmamıştı.

Tuvalette çok uzun süre kalıyordu. Gemide beraber çalıştığı arkadaşları ondaki bu sıkıntıyı, rahatsızlığını fark etmişlerdi. O da bu derdini bazı arkadaşlarıyla paylaşmıştı. Onlar da kendisine mutlaka bir doktora görünmesi gerektiğini söylemişlerdi.

Birçok doktor muayenesi

Hastam bu süre içerisinde Türkiye’ye her geldiğinde bir üroloğa başvurmuş ve çokça tahlil yaptırmıştı. İdrar ve kan tahlilleri hep temiz çıkmıştı. Yapılan üroflovmetri testlerinde ise (işeme hızının ölçülmesi testi) hep zayıf akış hızı tespit edilmişti. Bazı meslektaşlarımız kendisine ilaç tedavisini uygun görmüşlerdi. Bunlar işeme hızını artıran, prostat hastalarına verdiğimiz ve alfa blokör tabir ettiğimiz ilaçlardı. Ancak hasta bu ilaçlarla hiçbir zaman rahatlamamıştı. Bazı meslektaşlarımız da kendisine anestezi altında sistoskopi yapmayı (ışıklı optik bir cihazla dış idrar deliğinden girilerek mesaneye kadar bütün idrar yolunun görülerek değerlendirilmesi) önermişler ancak hasta da buna yanaşmamıştı.

Kendime kızdığım ama sonuca ulaşabildiğim muayenem

Ben de diğer meslektaşlarım gibi önce bir idrar tahlili yaptırdım. Temizdi. Sonra üroflovmetri testi yaptım. Gerçekten çok ince bir akış hızı ve çok uzun bir işeme süresi vardı.

Aslında öncelikle hastayı soyup genital muayenesini yapmam gerekirdi. Ama ben nasılsa eninde sonunda mutlaka bu testleri yapacağım, önce testleri tamamlayayım sonra muayene ederim diye düşünerek idrar tahlili ve üroflovmetriye öncelik vermiştim.

Testlerden sonra sıra muayeneye geldiğinde gördüğüm manzara karşısında, sonuç değişmeyecek de olsa kendime çok kızdım. Neden ilk iş olarak muayene işini halletmemiştim ki!

Hastamın penisinin glans dediğimiz kafa bölgesinde, dış idrar deliğinin hemen etrafını çepeçevre (360 derece çevreleyen) saran ve 1 cm’ye yakın yarıçapı olan çok sert, soluk, beyaza yakın açık renkli bir doku vardı. Bu doku dış idrar deliğini adeta kapatacak kadar daraltmış, çok sert, nasır gibi, kıkırdak gibi bir dokuydu. İdrar deliğinin hemen içindeki dış yüzey olan mukoza dediğimiz cilt katmanıyla onun altındaki tabakaları etkilemiş, 3-4 mm derinlikte bir sertlik dokusuydu. İdrar yapmada zorluk yaratan bu darlığa biz “üretral mea darlığı” adını veriyoruz.

Kitaplarda yazan bir tablo değildi. Kafam karışmıştı. Sebebini anlamak için hastama türlü türlü sorular sordum.

Neden?

Önce travma hikayesini araştırdım. Fermuara mı sıkıştırdın? Kaza falan mı geçirdin? Aşırı sıcak veya aşırı soğuk bir cisim temasıyla yanık falan mı oldu diye sordum? Cinsel ilişki sırasında ısırılma, tırnakla yaralanma falan mı oldu? Vs. vs. tüm sorularımın yanıtı “hayır” olarak döndü bana.

Penisine zevk için veya sair bir sebeple hiç yabancı bir cisim soktun mu diye sorunca aldığım yanıttan sonra nihayet problem çözüldü. Sebep “necasetten taharet” uğruna kullanılan pamuklu kürdandı.

Tarikat! Necasetten Taharet! Yanlış Eğitim!

Hastam mutaassıp bir ailede büyümüştü. Ailesi tarafından küçük yaşında bir tarikata gönderilerek eğitime tabi tutulmuş ve ayrıldığı son 7-8 sene öncesine kadar uzun yıllar da o mensubiyetini sürdürmüştü.

İşte sonunda bulmuştum. Tuvalet temizliği için tarikatında aldığı eğitim onun bu hastalığının sebebiydi. Daha eğitiminin ilk başlarında kendisine öğretilen bir konuydu “necasetten taharet” yani “kirlerinden arınma”. Şahsın ibadet için gerekli olan abdesti almaya hazır olabilmesi için abdest almasına engel olacak pisliklerin temizlenmesi anlamına geliyordu. Vücudunda, giydiği elbisede veya namaz kılacağı yerde bir pislik varsa onu temizlemesi için kullanılan bir tabirdi.

Bilindiği üzere idrar yapılıp bitirildikten sonra tedbiren tuvalette biraz daha beklenmezse son bir-iki damla idrar, idrar borusu içinde süzülerek akmak suretiyle çamaşırı ıslatabilir.  Hatta bunun için eskiler idrar yapıldıktan sonra idrar borusu içinde kalan son bir-iki damlanın da çıkarılabilmesi ve tam temizlik sağlanabilmesi için “40 adım atmak gerekir” diye bir icat geliştirmişlerdir. Neden icat diyorum, çünkü 40 adım, 41 kere, 7’si, 52’si gibi rakamların ne bilimsel ne de gerçekten dînî hiçbir zemini yoktur. Ancak bu konuda gerçekten kısa bir bekleme ve tuvalet kâğıdı ile kurulama sonrasında son kalan bir-iki damlanın da temizlenmesi mümkündür.

Kürdana pamuk dolamak mı?

Gelelim hastama. Mensubu olduğu tarikatta hastama idrarını yapıp bitirdikten sonra bir kibrit çöpü veya kürdana dolanmış küçük bir miktar pamuğu idrar deliğine sokarak orada oluşturacağı fitille arkadan gelebilecek damlaları engelleyebileceği öğretilmişti. Böylece abdesti bozulmayacaktı. Her idrar yapışından sonra bunu tekrar etmeliydi.

Düşünün, günde 5 kere idrara çıksanız ve her seferinde kürdan-pamuklu temizlik yapsanız bir yılda 5×365=1825 kere ve eğer bu yolda on yıllık bir geçmişiniz varsa da 10×1825=18250 kere penisinize pamuklu kürdan sokmuş olacaksınız. İşte hastamın penis ucunda gelişen ve aşırı darlığa yol açan o sert dokunun sebebi: Necasetten taharet, ama maalesef yanlış yorumlanarak…

Tedavi

Tedavide önce lokal anestezi altında bazı bujilerle idrar deliğini genişletmeye çalıştım. Günde 2-3 kere süreceği bazı kremlerle de o dokuyu yumuşatmayı denedim. Bir süre böyle geçti. Olmadı. Ameliyatla sert dokuyu çıkartmaya karar verdim.

Zor bir ameliyattı. O sert dokuyu oradan çıkarıp sağlam olan alt dokuyu bulduktan sonra olabildiğince estetik bir şekilde sahayı kapatarak ameliyatı tamamladım. Ameliyat sonrası işeme kalitesi normale döndü ancak estetik olarak penisin görüntüsü uç tarafındaki eğrilikler yüzünden hiçbir zaman doğal-orijinal formunda olamadı maalesef ki başka türlüsü de mümkün değildi. Netice itibarıyla işemesini düzeltmiş, işeme bozukluğu yüzünden mesanesi ve böbreklerinde gelişebilecek herhangi bir komplike hastalığı da engellemiş oldum.

Bu yazının sonunu “din işleri yüksek kurulu”nun konuyla ilgili almış olduğu kararı okuyanlarıma ileterek bağlamayı uygun buluyorum. Asla kürdan veya kibrit çöpü gibi bir cisme pamuk sararak idrar deliğinizi tıkamak suretiyle abdestinizi sağlama almaya çalışmayın. Çünkü kendinize zarar verirsiniz. Bilirsiniz ki bile bile kendine zarar vermek de hiç hoş bir şey değildir.

Din işleri yüksek kurulu kararı

İdrarını yapan bir kimse abdest almadan önce bir miktar beklemeli midir?

İstibrâ; abdest bozduktan sonra idrarın tamamen kesildiğini anlamak için bir süre beklemeyi ve bu amaçla bazı davranışlarda bulunmayı ifade eder. İdrar yapıldıktan sonra idrar yollarında kalabilecek damla ve sızıntıların temizlenmesine özen gösterilmesi gerekir. Bu şekilde idrar yollarında tam kurulanma sağlanmışsa abdest alınabilir. Ancak bazen şahsa, şartlara ve yaşa bağlı olarak idrardan sonra idrar kanalında az veya çok sızıntı kalabilir. Bu sızıntıların kesildiğinden emin olunması için bir süre beklemek uygun olur (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 1/344).

İdrar yaptıktan sonra istibrâya dikkat etmeden abdest alan kişiden abdestten sonra akıntı gelirse abdesti bozulur ve yeniden abdest alması gerekir (Merğinânî, el-Hidâye, 1/17-18).

Ayrıca temizlik iyi yapılmadığı takdirde geriye kalan idrar sızıntısı elbiseye bulaşacak ve belli bir orana ulaşacak olursa (avuç ayası kadar bir alanı kaplarsa) namazın sıhhatine engel olur (Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/31).

İdrarın ardından tuvalette temizliğini yaptıktan sonra sızıntısı olmayan kişilerin, beklemeden hemen abdest almalarında bir sakınca yoktur. İstibrâ ve temizlik konusunda gerekli hassasiyeti gösteren kişinin, yersiz düşünce ve vesveseye itibar etmemesi gerekir.

Kaynak: https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/42/idrarini-yapan-bir-kimse-abdest-almadan-once-bir-miktar-beklemeli-midir

Din İşleri Yüksek Kurulu / 12.07.2017