ANALİZ
NOTA BİLE VERMİYORUZ
Lafa gelince “ey Amerika” diye bağırmaktan çok hoşlanıyoruz.
Toplumun yarıya yakını ilk kez AKP iktidarı döneminde ve bizzat Erdoğan'ın Amerika'ya karşı dik durduğunu zannediyor.
Medyasıyla üniversiteleriyle kanaat önderleriyle bu iddia adeta beyinlere çakılıyor.
Toplumun beynini yıkayanların hiçbirinin aklına “Amerika'ya karşı dik duruş” konusunda bir kanıt göstermek gelmiyor.
Çünkü nasıl olsa “Aya otoyol yapılıyor” sözüne bile inanan ciddi bir kitle yaratıldı.
Aylardır hem yazılarımda hem tv konuşmalarımda ısrarla bir soru soruyorum.
Diyorum ki “Bana şu ana kadar Amerika'nın isteklerine aykırı yaptığımız bir tek şey söyleyin, Amerika'nın hangi oyununu nerede bozduğumuzu gösterin.”
Şu ana kadar kimse cevap vermedi.
Troller bile hareket etmiyor.
“Hain, alçak, terörist” gibi yakıştırmaları yapıyorlar ama cevap yok.
Nasıl versinler, ne desinler ki?
Şu anda herhalde dünya üzerinde hiçbir ülke Amerika'nın her istediğini bu kadar yerine getirmiyordur.
Ama lafta üstümüze yok.
Örneğin sanki çok şikâyetçiymişiz gibi iki günde bir PYD-YPG konusunu gündeme getiriyorlar.
Erdoğan yeni havaalanındaki konuşmasında yine konuya değindi ve Amerika'nın YPG'ye 19 bin TIR silah gönderdiğini söyledi.
İyi de buna karşı ne yapıyorlar peki?
Haydi geçtik müdahale etmeyi, İncirlik'i boşaltmayı falan, diplomatik bir nota bile göndermek de aklımıza gelmiyor.
Oysa hiç olmazsa nota verilse Amerika'nın terör örgütlerine yardım ettiğine ve bizim de bundan rahatsız olduğumuza dair diplomatik alanda elimizde bir kanıt olur.
Boşuna afra tafranın aslında iç politikaya yönelik olduğunu söylemiyorum ki.
Sonuç ortada işte.
ŞAŞIRDIM
“CUMHURBAŞKANI ODUR, AMAN KARIŞTIRILMASIN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan damadına düzenlettirdiği ve henüz bitmemiş havaalanını ve pistlerini açtırmak dahil hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığı Teknoloji Festivaline “hava kuvvetleri pilotu” üniformasıyla katıldı.
Erdoğan'ı taşıyan uçağa 6 adet F-16 savaş uçağı eskortluk yaptı.
Cumartesi günü Beylerbeyi sahilinde bu muhteşem manzarayı büyük bir gururla izledim.
Vatandaş anlamadığı için kriz olduğunu zannederken! “itibardan asla tasarruf edilmeyeceğini” söyleyen Cumhurbaşkanı adeta “düşman çatlatırcasına” milyonlarca liralık masrafı milyonlarca İstanbulluya mutluluk içinde gösteriyordu.
Yalnız, uçak inip de Erdoğan üniformasıyla gözükünce biraz şaşırmadım desem yalan olur.
Başındaki şapkada “Cumhurbaşkanı” yazıyordu.
Sağ ve sol omuzlarında Cumhurbaşkanlığı forsu vardı.
Aynı forstan bir de tam göğsünün üstüne işlenmişti.
Bu da yetmemiş olacak ki kalbinin üzerine denk gelecek şekilde de Recep Tayyip Erdoğan yazısı okunuyordu koca bir isim tabelası gibi.
Cumhurbaşkanı herkes tarafından tanınan biri.
Ama bu üniformayı her kim hazırladıysa galiba “Maazallah üniformalı çok olur orada sayın başkanımız karıştırılmasın” diye düşünmüşler.
Sanki birileri Erdoğan'ı “kötü durumda göstermek istemişler” gibi geldi bana.
BUNU YAZMAK GEREK
BAHÇELİ YAZISINDA EKSİK KALAN NOKTA
MHP genel başkanı Devlet Bahçeli'nin yerel seçimlerde Erdoğan'ın göstereceği adayları destekleme kararı yandaş kesimde büyük sevinç ve ferahlık yarattı.
Yandaş yazarlar artık CHP'nin tamamen batacağına inandıklarını belirten yazılar yazıyorlar.
Gerçi Bahçeli'nin Adana ve Mersin adaylarını açıklaması bazı “münafık!” AKP'lileri şaşırttı ama o kadar kayıkçı kavgası da olacak artık.
Bahçeli ne kadar övünse azdır herhalde.
Bugüne kadar kendi partisini kendi eliyle gömen bir lider herhalde hiç görmemiştik.
Cumartesi günü Bahçeli'nin kararını eleştirerek “MHP bundan önceki seçimleri kazanacağına inanarak mı girmişti?” diye sormuştum.
Ama o yazıda bir nokta eksik kalmış.
Bir siyasetçi dostum uyardı.
Dedi ki “Bahçeli'nin aday çıkarmaması kendi partisine ihanettir. Çünkü yerel seçimde sadece başkan adayları yarışmıyor. Belediye meclisleri de belirleniyor. Partiler tıpkı genel seçimde olduğu gibi yerel yönetimlerde de güçleri oranında temsil edilirler. Bahçeli bu fırsatı da kullanmayarak partisini tamamen gömüyor.”
Sonra soluklanıp ekledi; “Bu ayrıca bir demokrasi ayıbı. MHP'ye gönül veren onlarca insanın belediye meclislerine girmesine bu yolda siyaset yapmasına da yasak getirmiş oluyor.”
Yanlış mı?
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
İNTİHAR OLAYI ÜZERİNDEKİ “KEPAZE SPEKÜLASYONLAR” DEVAM EDİYOR
Artık gerçekten anlamıyorum.
İktidara biat etmiş çevreler insanlığı da, vicdanı da toplumsal ahlakı da tamamen unuttu.
Hereke'de çocuğuna pantolon alamayan ve bunalıma girerek intihar eden İsmail Devrim adlı vatandaşımızı yerden vere vurma operasyonu devam ediyor.
Bunların tek derdi şu; Bu intihar olayı nedeniyle AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir zarar görmesin.
Çünkü Erdoğan “Kriz mıriz yok, bunlar spekülasyon” dedi.
Oysa bu intihar olayı “kriz olduğu” şeklinde algılanabilir toplumda.
Bu nedenle topyekûn hiçbir ahlaki ve hatta “dini” kuralı bile takmadan saldırıyorlar.
Önce Kocaeli valiliği gece yarısı açıklama yaptı “Bu vatandaşın psikolojik sorunları vardı, yoksa kriz nedeniyle intihar etmedi” dedi.
Ardından adına gazeteci denilen bir takım kişiler “Valilik açıklama yaptı, daha ne istiyorsunuz, vatan hainleri hükümeti düşürmek istiyor” diye yazılar yazdılar.
Dün de iktidarın okullardaki sendikası Eğitim Bir-Sen'in Başkanı Ali Yalçın katılmış koroya.
Bir öğretmen olması nedeniyle sözlerini okurken utancımdan yerin dibine geçtim.
Şöyle diyor bu sözde öğretmen ve “dini bütün” sendikacı; “Velinin trafik kazası geçirip, psikolojik sorunlar yaşamasından kaynaklı bir bunalım sonucu olmuş bir hadise. Okulla ilgisi yok. Bir kepazelikle karşı karşıyayız. Böyle bir şeyi asla kabul edemeyiz. Dolayısıyla da böyle bir çarpıtmaya asla sessiz kalınmamalı”
Tepki gösterin sözde sendikacılar öğretmenler.
Ki saraydaki sizi daha çok sevsin daha çok bağrına bassın.
https://twitter.com/can_atakli_