ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!..

ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!..

Kaç defa yazdım aynı şeyi ama yineleyeceğim izninizle; ben bu AKP’li muhteremlere, yanaşmalara ve trol artıklarına bayılıyorum valla!..


Bu güne dek yüzümü hiç kara çıkarmadılar; ben yazıyorum, onlar yapıyor!.. Yazımın mürekkebi bile kurumadan sahne alıyor, marifetlerini sergiliyorlar... TBMM Başkanı muhteremin “laiklik anayasada yer almamalı, dindar anayasa yapılmalı” sözleri üzerine yazdığım “Üçüncü 31 Mart Vakası” temalı yazımda da aynen böyle oldu, İsmail Bey çığ gibi büyüyen tepkiler sonrası “kahramanca” bir açıklamayla deyim yerindeyse kıvırdı:


-Bu benim şahsi görüşüm. Laikliğin tanımının net bir şekilde yapılması gerektiğini vurguladım...


O halde, bizim televizyon kanallarında izlediğimiz, bastıra bastıra “laiklik kalkmalıdır” diye konuşan muhterem, Rize, Potemya taraflarından imam İsmail efendiydi!.. Bu arkadaşların genlerine işlemiş cingözlüğüdür bu; “bir adım at, tepki gelmezse devam et, tepki gelirse inkar et!.” Bu modeli en zirveden, ilçedeki çay ocağı görevlisine kadar tepe tepe kullanırlar!..


Millet daha “dur, ne oluyor?” demeden Osmanlı Ocakları 1453 Genel Başkanı Kadir Canpolat Twitter’dan destek mesajın sallayıverdi:


-TBMM Başkanı Kahraman onurumuzdur. Halkın diline tercüman olmuştur. İslam ilkesini zorla Batılılaştırdınız...


Canpolat isimli muhterem bununla da kalmadı, 27 Nisan’da Neşet Ertaş Kültür Merkezi’nde “Dindar nesil için dindar anayasa” paneli yapacaklarını duyurdu, afişini de paylaştı. Çok güzel bir girişim, kutluyoruz da, kardeşim ne zaman ayarladınız, ne zaman yer tuttunuz, konuşmacıları nereden buldunuz, bu ne sürat demeyeceğim; çünkü dün bu olacakları zaten anlatmıştım. Adamlar panel afişi yapıyor, konuşmacıların adı yok, iyi mi!..


-Kumpanya çalışıyor!..

 


Nereden geliyor değirmenin suyu?!.

 


Haa, bu arada Osmanlı Ocaklarını küçümsemeyin; girin sitelerine karşınıza şu slogan çıkıyor:


-Tayyip Erdoğan namusumuzdur!..


Sonracığıma, ziyaret etmedikleri, ziyaret edilmedikleri “en büyük Türk büyüğü” neredeyse kalmamış durumda... Hadi siyasilerden vaz geçtim, örneğin Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’i makamında ziyaret ediyorlar, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, bunları ocaklarında ziyaret ediyor!.. Binali yıldırım Trabzon Şubesi’nin açılışını yapıyor!.. Başkan Canpolat Saray’a bile giriyor... Bu bilgileri aylar önceki yazısından aldığım sevgili Soner Yalçın, haklı olarak şu soruyu soruyor:


-Erzurum Horasan Çayırdüzü köyünde yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğan Kadir Canpolat kısa sürede, neredeyse tüm ülkede bu derece örgütlenecek parayı nereden buldu/ buluyor?..


Soru can alıcı! Örgütlendikleri il ve ilçelerde de en pahalı yerleri kiralıyorlar. Soner o soruyu da soruyor: “Bu gizli işlerde ‘örtülü ödenek’ payı ne kadar?. MİT bu işin neresinde?” Doğal olarak bu sorulara yanıt gelmedi!.. Peki hangi amaç için destekleniyorlar?.. Soner, bu soruya yanıt yerine tarihten bir örnek veriyor:


-Cumhurbaşkanı seçilen III. Napolyon kurduğu ve ellerine cop-silah verdiği “10 Aralık Derneği” milisleri sayesinde, Cumhuriyeti yıkıp imparatorluğunu ilan etti!..


Rus Çarı’nın “Kara Yüzler”, Mussolini’nin “Kara gömlekliler”, Hitler’in “Kahverengi Gömlekliler” ini de anımsamakta fayda var tabii!..


-Osmanlı Ocakları’nın “beyaz kefenlilerine” pek benziyorlar!..

 


“Ne var bunda?”

 


Gelelim kumpanyanın “kullanışlı” diğer figüranlarına...


Kahraman nam muhteremin açıklamalarına tepkiler çığ gibi büyüyünce, önce biraz duraklayan kalemşor kılıklı muhteremler de kılıçlarını pardon kalemlerini çektiler tabii ki!.. Böylece “kumpanyanın” yandaş bölümü harekete geçmiş oldu... Saray’a yakınlığıyla bilinen Güneş isimli mevkute, manşetten destek verdi:


-Ne var bunda?


Meclis Başkanı korumaya yemin ettiği anayasayı bir cümlede alaşağı ediyor, neredeyse rejimi değiştireceklerini ilan ediyor, gazete “mağdur edebiyatı yapıyor” iyi mi!.. Kahraman’a bir büyük destek de, “Irak/Necef savunmasını Çanakkale Savaşı’ndan hayırlı ve şerefli gördüğünü” yazan Abdurrahman Dilipak’tan geldi. “Türkiye kurulduğunda laik değildi” diyen Dilipak, şu satırları karaladı:


-İstiklal Harbi, Hilafeti koruma adına veriliyordu ve bu savaşı verenler beynelmüslimin bir güçtü. O gücün adı da Kuvayı Milliye idi. Laiklik, tek parti ve darbe dönemlerindeki uygulamalarla Kuvayı Milliye’ye ihanetin adına dönüşmüştür...


Cehalet, kötü niyetle birleşince ortaya işte böyle abuk subuk, kendisinin de anladığından şüphe ettiğim karalamalara dönüşüyor!.. Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu isimli muhterem ise daha dürüst bir destek verdi:


-Laiklik ilkesi anayasada olsa ne yazar, olmasa ne yazar. Önemli olan uygulama!..


İşte bu kadar! Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi ise dün köşesinde ana amacın ne olduğunu gözümüze soktu!.. Hani o meşhur özdeyişte olduğu gibi:


-Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek, oyununu!..


Selvi’nin verdiği bilgiye göre, AKP’nin hazırladığı anayasa metninin kapsayıcı ve kuşatıcı bir başlangıç kısmı olacak. O nasıl olacak peki?. İslam dinine ve Allah inancına vurgu yapılacak! Türkçeye çevirirsek şöyle oluyor:


-Laiklik üzerine bir yığın gerginlik yaratıldıktan sonra, “bakın laiklik duruyor” denilerek asıl istedikleri bölümü anayasaya sokmuş olacaklar. Millet de “oh, laiklik kalkmadı ya” diyerek buna razı olacak... Sonra ne olacak?. İran’da, Malezya’da, Sudan’da, bir yığın teokratik diktatörlükte ne olduysa o olacak!.. yavaş yavaş çıkacaklar merdivenleri, anlayacağınız...