ORANTISIZ GÜÇ, ORANTISIZ GÜVEN…

ORANTISIZ GÜÇ, ORANTISIZ GÜVEN…
 

Göle maya çalar gibi kötülük tohumları ekenler, delil yaratarak insanları içeriye tıkanlar keşke birazda güzellik ve kardeşlik tohumları ekse, biraz da bu konularla ilgilenseler bazı şeyler değişir belki.  Hayatımızın son yıllarının enlerine bakınca eleştirme, yaftalama, saldırma, sözle- bakışla dövme, linç etme, yüklenme ey diyerek, sen kimsin diyerek küçümseme,  yerden yere vurma vb artık siyaset ve basın dilinin şifreleri oldu sanki…
 

Birini beğenmezse ötekini, birinden vazgeçerse başka birini devreye sokanların, dün beğendiklerini bugün yerden yere vuranların hep kazandığı ülkemizde, gerçeğin peşinden gittikleri için ne uzayıp ne kısalanları, hatta hiç uzamadan durmadan kısalanları nereye koyacağız desem, soruyu kime göre sorusuyla yanıtlamam gerekir ki altından kalkamam deyip vazgeçiyorum!
 

Bu yazının konusu olmasa da başka yazının konusu olacak diğer konulara gelince!
 

Ülkemizde yapılan aile boyu atamalara insan şaşırmıyor ama üzülüyor doğrusu! Örneğin küçük kardeş aile ve sosyal politikalar bakanı, abla Türkiye’nin Kuveyt büyükelçisi. Ne güzel ve ne iyi…
 

Damatlara, protokol töreniyle karşılanan oğullara, yüce makamlara yerleşen bakan yakınlarına girersek liste uzar gider, iyisi mi ne güzel ve ne iyi deyip esas mevzua dönelim.
 

Beton yığınlarına dönüşen, adım başı AVMlerle ve gökdelenlerle kuşatılmış kentlerde kirli havayı soluyarak, fahiş fiyatlı gıdaları satın alarak, satın almak zorunda kalarak trafikte saatlerce çile çekerek ömür tüketenlere şimdilik kara ve hava görünmüyor demek isterim...
 

Koşullar bu iken insan ve doğa ile dost bir toplumda, güven ortamının olduğu daha adil ülkelerde yaşamak isteyenlere, değil dil uzatmak kaşının üstünde gözün var demek bile artık tutuklanma bahanesi sayılıyorsa işimiz zor, çok zor, ama gerçekten çok zor demek isterim…
 

Her söze bir kulp bulunduğu, kırbaç gibi sözlerin durmadan indiği, neden açıldığı belli ama nasıl açıldığı muamma olan soruşturmaların hesaba kitaba uydurulduğu bir ortamda yol uzun demek isterim…
 

Yalın bir soru ile bu bölümü noktalarsak eğer; yukarıda sıralananlara yanıtınız kocaman bir “haklısınız, doğru ve evetse” korkan, tırsan, göz yuman, üç maymunu oynayanların çokluğunu dikkate alın ve bir kez daha düşünün, bu yol hem uzun, hem dik, hem de tehlikelerle dolu demek isterim… 
 

Dikkat çekmek istediğim başka bir konu daha var!
 

Yakında müsteşarlık kalkacak, bakan yardımcılıkları güçlendirilecekmiş. Böylece CB sözleşmeli bürokratlar ordusu kurabilecekmiş. Ağzını açtığı anda bağıranlar, sık sık yüksek tonla konuşanlar, kahramanlık şiirleri okuyarak kitleleri coşturanlar acep yoksulluk sınırının 5 bin lirayı aştığını, açlık sınırının 1544 liraya dayandığını biliyor mu?  Sayıları 36 olan danışmanlar herhalde duyuruyordur ekonomide olup biteni! Ve onlarda herkes gibi, hepimiz gibi üzülüyordur ülkenin geldiği yere. Adı ister demokrasi olsun, ister ileri demokrasi olsun! Ülkenin yüzde ellisi, konuya ilgi duyan batılı meslektaşların yüzde yüzü, böylesi bir yönetim şeklinin adını hem merak ediyor, hem isim arayışına gidiyor, hem de bunu hangi tip demokrasiyle açıklıyorsunuz sorusunu sorunca da;
 

Susup kalıyoruz demek isterim…