OVAL OFİSTE BAŞLAYAN KUMPAS: ERGENEKON!..

OVAL OFİSTE BAŞLAYAN KUMPAS: ERGENEKON!..

Taa başından beri hep aynı şey söylendi, ama yanlıştı:


-Asrın kumpası olarak tarihe geçen Ergenekon, Ümraniye’de değil, Beyaz Saray’daki Oval Ofis’te başladı!..


Evet, 12 haziran 2007 tarihinde Ümraniye’de bir gecekonduda ihbar üzerine 27 adet el bombası bulunmuş, Mehmet Demirtaş ve Gazi Astsubay Oktay Yıldırım gözaltına alınmışlardı. Bu iki isim Ergenekon kumpasında en uzun süre tutuklu kalan sanıklar olacaktı!..


Ancak bu yapılanlar bir nevi ön hazırlık bölümüydü. “Kabataş yalancılarından” Hürriyet yazarı İsmet BerkanAbdullah Gül’ün nasıl yana yakıla “bana bir savcı bulun” diye dört döndüğünü, sonunda “o savcının bulunduğunu” sütununda yazmıştı:


-Zekeriya Öz!


Ama Ergenekon’un düğmesine asıl 5 Kasım 2007 günü Washington’da dönemin ABD Başkanı George W. Bush tarafından basıldı!.. Karşısında Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, aynı zamanda BOP Eş başkanı olan Tayyip Erdoğan oturuyordu!.. Amaç, Büyük Ortadoğu Projesi’ne ve tabii “Çözüm” adı verilen Kürdistan planına karşı çıkması muhtemel herkesin tasfiye edilmesiydi, tabii en başta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin!..


Biz bunu nereden biliyoruz peki?.. Fehmi Koru isimli muhteremin 1 Şubat 2008 tarihli Yeni Şafak gazetesindeki köşesinden!.. Bu tespit yıllarca en ufak bir yalanlama görmedi. Ta ki 2015 yılında bir televizyon programında bu olayı anlattığımda programa telefonla bağlanan zamanın Hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik tarafından reddedilinceye kadar!.. ben de bunun üzerine şöyle söylemiştim:


-Tam yedi sene yalnızca benim en az 70 defa yazdığım, söylediğim konuyu hiç yalanlamayacaksınız, sonra işinize gelmediği bugün reddedeceksiniz... Ben de bunu reddediyorum!..


Hüseyin Bey, kargaları bile güldürecek şekilde, “yeni duydum” demişti!..

 


Bir hukuk cinayeti!..

 


Oval Ofis’te karar alındıktan sonra her şey büyük bir hızla yürütüldü...


Ülkenin yüz akı gazeteciler, akademisyenler, rektörler, siyasetçiler, hukuk adamları, yüksek rütbeli subaylar birbiri ardına gözaltına alındı, tutuklandı. Örneğin Cumhuriyet Gazetesi yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk 21 Mart 2008 günü sabah 04.30 sıralarında evinden alınıp iki gün gözaltında tutuldu. Uyutulmadan, ilaçlarını alamadan... İşte o anlarda Selçuk, davanın savcılarına şöyle diyecekti:


-İş döner, dava çuvallar, bu yük sizi yaşam boyu ezer!..


Sevgili İlhan Abi, daha sonra hastaneye yattı.. Açık kalp ameliyatı oldu ancak iyi olamadı ve aramızdan ayrıldı. Ama büyük bilgenin söyledikleri harfi harfine gerçekleşti!.. Bu kumpasta parmağı olanların önemli bölümü iflah olmadı... Darısı geriye kalanların başına!..


20 Ekim 2008’de başlayan Ergenekon Davası’nda 23 iddianame birleştirildi. Zekeriya Öz’ün “Osman’ım” diye seslendiği alçak kullanılarak, Danıştay Davası da Ergenekon’a dahil edildi. Çünkü çoğu birbirini bile tanımayan, hayatta bir kez dahi karşılaşmamış kişilerden bir “silahlı örgüt” yaratılması gerekiyordu!..


Dava o kadar çuvallamaya başlamış, o denli komik durumlar yaşanmaya başlamıştı ki, hemen “gizli tanık” kozu ortaya atıldı. Bu arada TSK’nın 28. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da terör örgütü kurmak, yönetmek suçlamasıyla tutuklanmıştı. Gizli tanıklarda biri ise “Deniz” kod adıyla davada dinlendi. O sırada gizli tanık kimliğini ifşa etti. Kimdi anımsıyor musunuz?


-PKK’nın üst düzey yöneticisi Şemdin Sakık!..

                                                


Keser döner sap döner...

 


Aradan koca bir 9 yıl geçti...


Hukuk acımasızca katledilerek sürdürülen “Çadır Tiyatrosu” kılıklı mahkemede sanıklara müebbet hapis cezaları yağdırıldı... Zaten beraat kararı bile çıksa, sanıkların çoğu “mahkemeye hakaretten” yine uzun yıllar yatacak cezalara mahkum edilmişlerdi, kumpasa bakın!.. Örneğin Doğu Perinçek’in bu şekilde aldığı cezaların toplamı 20 yıla varıyordu ve daha sırada bir yığın “hakaret davası” bekliyordu!..


Sonra devran dönmeye başladı!.. Yapılan hukuksuzluklar, yalanlar, düzmece belgeler ortalığa döküldü. Anayasa Mahkemesi, sanıklarla ilgili “hak ihlali” kararları almaya başlayınca yurtseverler Silivri zindanından tahliye edildiler. Ama onların istedikleri bu değil, gerçeklerin tamamen ortaya çıkması ve sorumluların cezalandırılmasıydı..


Oraya da sıra gelecekti, doğal olarak... Ve bunu o kumpasları hayata geçiren soysuz savcı, hakim ve polis artıkları da biliyorlardı. Başta, birilerinin “kahraman savcı” diye alkışladığı, zamanın Başbakanı’nın altına zırhlı Mercedes çektiği Zekeriya öz olmak üzere çoğu birer ikişer yurtdışına tüydü.. En ufak bir utanma, sıkılma, vicdan azabı duymadan kaçtılar. Haysiyetlerini, namuslarını, arkada bırakıp fareler gibi gemiyi terk ettiler!..


Kaçanı, kaçamayanı, gözden kaybolanı, kumpas davalarında görev alan 54 hakim ve savcı hakkında ise FETÖ’nün yargı ayağına yönelik hazırlanan iddianamede ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi...


Ve dün, Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “örgüt yok, deliller hukuka aykırı” diyerek Ergenekon davasını hem usul hem de esas yönünden bozdu!.. Duruşma hakiminin, Danıştay Cinayeti sorumlusu, Zekeriya Öz alçağının “Osman’ım” diye seslendiği kişini hem tanık, hem gizli tanık hem sanık olması konusunda “bir kuzudan üç post çıkarılmaya çalışılmış” sözleri de tarihe geçti!..


Böylece 9 yıl süren, 18 kişinin yaşamını yitirmesine, bir çok kahramanın onulmaz hastalıklara yakalanmasına neden olan Ergenekon kumpası sona erdi...