ÖYLE ALÇAKTINIZ Kİ!
Öyle Alçaktınız ki,
Türkiye’yi bucak bucak dolaşıp insanlara sağlık dağıtmış...
Sağlık dağıtmakla yetinmemiş, insanların eğitim alması için çırpınmış...
Kız çocukların okula gitmesi için çalışmalar yürütmüş olan Türkan Saylan'a sadece EĞİTİM'e düşman olduğunuz için dava açtınız.
Dava açmakla kalmadınız, içinizdeki pisliği kustunuz adeta, burs verilen kızları teğmenlerle aralarını bulmak gibi pis bir iddia attınız ortaya...
O kadar alçaktınız ki,
Binlerce kilometre uzakta görev yapan TSK mensuplarını terörist diye geri çağırdınız. Ülkemiz açısından ne acı tabloydu, yurtdışına gönderdiğimiz askeri ateşleri terör örgütüne üye oldukları iddiası ile yabancı ülkelerden geri çağırdık.
Öyle Alçaktınız ki,
70 yaşında, hasta insanı kaçma şüphesi var diye hapse attınız… Prof.Dr. Erol Manisalı Türkiye’nin AB ve Kıbrıs konusunda ulusal haklarını dile getirdiği için bu davaya dahil edildi. Hastalığı ilerleyince serbest bırakıldı. Kuddusi Okkır, parmak ucunu dahi oynatamayacak düzeyde hasta yatarken kaçma şüphesi var diye tutuklandı. Bunlar hep alçakça planların bir gereğiydi.
Öyle alçaktınız ki,
İstanbul Barosu aramasında kazma, kürek, çimento, kum bulduk diye arama belgesini İstanbul Barosu dava dosyasına koydunuz sonra sehven dediniz ama sehven dediğiniz evrakla numarası ile dava dosya numarası tutuyordu… Hep alçakça planlar vardı akıllarında, İstanbul Barosu davayı hukuken savunmayacağını anladığı için tünel kazıp, suçluları kurtaracak algısı yaratma amacı vardı. Zaten tüm dava yalan üzerine ve halkı bu yalanlara inandırmak üzerine kurulmamış mıydı?
Öyle alçaktınız ki,
Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin emniyet müdürlüğü emanetinde bulanan telefonuna polisler terör örgütünü üyesinin rehberini yükledi ve sehven dediler. Mahkeme emniyete sordu ve emniyet resmi cevabında evet polisler yanlışlıkla (sehven) telefonuna yükleme yapmışlar dedi ama yine de tutuklandı. Çünkü algı operasyonu yapılıyordu, en ufak çatlak yalanlarını ortaya çıkarırdı, o yüzden herkes tutuklanıp, halka azılı suçlu diye gösterilmesi planın ana hedefiydi. Yani sizin güvendiğiniz TSK suçluların barındığı kurumdur demek ana planlarıydı.
Öyle alçaktınız ki,
Odatv davasında daha gözaltındayken Odatv avukatları müvekkillerinin suçsuzluklarını ispat ettikleri halde 2 yıl boş yere hapis yatırdınız insanları. Dedik ya insanlar zaten suçsuzdu ama bir suçları vardı doğruyu yazmak ve söylemek. Doğrular mevcut hükümetin hoşuna gitmiyordu.
Öyle alçaktınız ki,
Davaların hepsi çakma belgelerle hazırlandığı için davaları, insanlardan, basından kaçırdınız.
Davayı izlemeye gelenlere bilinçli şekilde saldırdınız. Davalar hakkında kimse bir şey duyup görmediği için yüzlerce kanalda, yüzlerce maaşlı yandaşlar aylarca tekrarladıkları yalanlarla halkı gerçek olmayan bilgilere inandırdılar.
Sonuçta bu davalar çöktü ama yalanları ile bazı insanları ülkesine, ordusuna düşman ettiler. Kendileri gibi düşünmeyen insanlara düşman etiketi vurdular.
Bu davalar toplumsal kutuplaşmanın da aracı olarak kullanıldı.
AKP ve Cemaat bu davalarda ortaktı. Daha vahimi bu davalarda PKK’lıları tanık olarak kullandılar. Bugün İlker Başbuğ’unda temyiz davasında da söylediği gibi ABD bu projede ortaktı.
Her planın bir sonu var ve Kumpas planı da işlevini tamamlayınca son buldu ama bu ortaklık halen devam ediyor.
Bu ortaklığının halen yeni kumpas kurma gücü yerinde ve halen ülkeye zarar verici planlarına aynen devam ediyorlar başka sahalarda.
Kumpas davaları çöktü her şey düzeldi demek doğru yaklaşım değil.
Tehlike olduğu yerde durmaktadır.