PARA BASMANIN MATEMATİĞİ ve SONUÇLARI

PARA BASMANIN MATEMATİĞİ ve SONUÇLARI

Para basmanın tek çare olduğunu söyledik. Ama şu soruların cevabını da vermek gerekir. Aksi halde durum tam anlaşılmaz. Peki, para basmanın hukuki ve mali çerçevesi nedir? Basılacak para piyasaya nasıl girecek? Merkez Bankası ne kadar para basabilir? Yetkisi ne? Şu anda piyasada dolaşan para miktarı nedir? Piyasaya girecek paranın gelir ve fiyat düzeyine etkisi ne olur?

Cevapları verelim.

Para miktarındaki değişmenin gelir ve fiyat düzeyine etkisini klasik iktisatçılar gelir düzeyinin etkilenmeyeceğini, fiyatların değişeceğini ileri sürmüşler.

Keynes fiyata etkisini değil gelir düzeyini değiştireceği tezini ortaya atmış.

Irvin Fisher ve çağdaş iktisatçılar para miktarındaki değişimin hem gelir hem de fiyat düzeyini değiştireceğini savundular.

Bu görüşlerin iktisadi tekniğine girmeden bu kadar ile yetinelim.

Para miktarı (para arzı)bir ülkede tanımlanmış şekilleriyle piyasada bulunan parayı gösterir.

Dar ve geniş anlamda para arzı tanımlanmıştır. Bu tanımları kolaylıkla anlaşılacağı için formülle göstermekte fayda var.

M1 olarak gösterilen para arzı şudur:

M1= Kişilerde, şirketlerde bulunan para (dolaşımdaki para) + Vadesiz TL ve dövizli mevduat (resmi kurum ve kuruluşların mevduatı hariç)

M2= M1 + Vadeli TL mevduat + Vadeli döviz mevduatı (resmi kurum ve kuruluşların mevduatları hariç)

M3= M2 + Resmi kuruluşlar mevduatı + Merkez Bankası'ndaki diğer mevduat

Para teorisi ve para politikalarında genellikle M1 ve M2 kullanılır.

Bu formülleri bilince biraz sonra vereceğimiz rakamların anlamlandırmak daha kolay olacak.

TCMB’nin ilan ettiği verilere göre Şubat 2020 itibarıyla para arzı tutarları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

M1(milyon TL)

  • Bankalar dışındaki para: 148.637
  • TL vadesiz mevduat: 262.494
  • Döviz vadesiz mevduat: 148.637

Toplam M1: 789.680

Bu rakamları açıklarsak piyasada sizin, benim, şirketlerin kasasında, cebimizde 149 milyar lira var. Bankalarda vadesiz mevduat tutarı da 641 milyar lira.

M2(Milyon TL)

  • Vadeli TL mevduatı: 913.536
  • Vadeli döviz mevduatı: 893.694

Toplam vadeli mevduat: 1.767.230

Toplam M2: 2.556.911

Bize lazım olan M2 yaklaşık 2.5 trilyon lira. Yani para hacmimiz bu. Bu rakam yaklaşık 400 milyar dolar demek. Çok mu? Hayır. GSYH’mızın yarısı.

Bankalardaki mevduatlar krediye dönüştüğü için bu para miktarına karşı ne kadar kredi hacminin olduğunu da bilmekte yarar var.

BDDK verilerine göre 31 Mart 2020 itibariyle tüm bankacılık sisteminin verdiği kredi tutarı milyon TL olarak şöyledir.

  • Verilen TL krediler: 1.799.244
  • Verilen dövizli krediler: 992.743

Toplam: 2.896.685

Yani bankacılık sektörü toplam 2.9 trilyon TL kredi vermiştir.

Görüldüğü gibi banka kredilerinin tutarı M2 para arzı arasındaki fark bankacılık sektörünün mevduattan daha fazla kredi verdiği ve bunu borçlanma ile karşıladığını gösterir.

Piyasaya 200-300 milyar liranın sürüldüğünü düşünelim.

Bu durumda yukarıdaki para arzımız ister cepte, ister şirket kasasında ister bankalara mevduat olarak yatırılsın bu tutar kadar artacaktır.

Şimdi bu paranın ekonomide dolaşımına bakalım:

Mevcut duruma göre M2’nin yüzde 6’sı bankalar dışında dolaşımda oluyor. Bunu 300 milyar lira ile çarparsak demek ki yaklaşık 18 milyar lirası nakit olarak cepten cebe, şirketten şirkete dolaşacak. Bunun anlamı bu para ile mal ve hizmet satın alınacak ve borç ödenecek. Mal ve hizmete talep artacak demektir.

Geri kalan vadesiz ve vadeli olarak bankaya yatırılacak. Nakit çekilmeden hesap virmanları, EFT ve çek verme suretiyle mal ve hizmet alımları ile borç ödemelerinde kullanılacak.

Bankalara yatırılan bu mevduatların da karşılığında bankalar kredi verebilecekler. Bu mevduat tutarının iki katı krediye dönüşümü olsa 600 milyar lira kredi alanlar bu parayı mal ve hizmet alımında ve borç ödemede kullanacaklar.

Bakın 300 milyar liranın, -koronavirüsün yarattığı olağanüstü şartlarda ve kaynak ihtiyacımızın had safhada olduğu bir dönemde- piyasaya girmesi şu olumlu sonuçları yaratıyor:

1- Piyasanın nakit akışına destek oluyor. Çünkü piyasada nakit az.

2- Birkaç aylık gelir eksikliğinde kişi ve işletmelere işletme sermayesi haline geliyor. (Elden ele dolaşarak yüzlerce işletme sermayesine dönüşüyor.)

3- Bankaların kredi verebileceği yeni bir kaynağa dönüşüyor.

Bir de şunu ekleyelim; bu 300 milyar lira toplam 2.9 trilyon büyüklükteki para arzımız yanında bir sorun oluşturmaz.

Mal ve hizmetlere talep artacağı için üretim aratacak ve stoklar eriyecek. Bunun anlamı satışların (cironun) artacağıdır.

Borcunu ödeyen ve rahatlayan işletme sahibi ile krediye ihtiyacı olup kredi alabilecek yatırımcı darboğazdan az da olsa çıkacak ve satışlara odaklanacak.

Mal ve hizmet talebini artıracağı için talep artışının fiyatları etkilediği şeklindeki iktisadi ilke gereği talep enflasyonu olabilir.

Eğer bu talep üretimi artıracak mal ve hizmetlere olursa enflasyon hiper olmaz. Ama gereksiz tüketime gider ve savurganca davranılırsa hiper enflasyon olur.

O zaman da faizleri yükseltmek gerekebilecek.

Hükümet korona salgını nedeniyle bizce iktidar döneminin en zor sürecini yaşıyor. Tabi ki olağanüstü zamanlarda en isabetli kararları vermede zorluk çekilmesi doğal. Alınan tedbirler ve paketler yetersiz de olsa büyük bir çabanın olduğunu da gözden uzak tutmuyoruz.

Bizler de öneri ve yapıcı eleştirilerimizle bu çabalara katkı sunmaya çalışıyoruz. Çünkü çok ağır bir dönemden geçerken sorumlulukların paylaşılmasının şart olduğuna inanıyoruz. Ancak Hükümetin de tüm önerilere ve eleştirilere açık olması gerekiyor.

Bizim düşündüklerimizi elbette bizi yönetenler ve kıymetli teknisyenler de düşünüyor. Ama uygulamada tercihler ve siyasi gerekçeler farklı adımlar atılmasına yol açıyor.

Bu nedenle diyoruz ki bazı ekonomik tedbirleri radikal biçimde almaktan korkmayın ve karar süreçlerinde sorumluluğu paylaşın.

Son sözümüz şu olsun: Zaten para basılıyor, çil çil banknotlar piyasada; korkmayın basın. Önemli olan paranın piyasaya sürülmesi değil; bu paranın üretim değerine dönüşmesini sağlamaktır.

https://twitter.com/MPamukoglu
https://www.facebook.com/mustafa.pamukoglu.90