PARÇA PARÇA TÜRKİYE!

PARÇA PARÇA TÜRKİYE!

Avrupa Parlamentosu’nun Yunan milletvekili Georgios Karatzaferis Parlamento Başkanlığı’na sormuş:

- Türkiye, Avrupa Birliği’ne parça parça alınamaz mı?

Ne kadar ufku geniş bir soru, değil mi?!! Yunan milletvekilinin gerekçesi ve AB’ye ilk etapta alınmasını önerdiği yer de son derece ilginç, onu da okuyalım.

- Türkiye’nin Avrupa’daki toprakları Anadolu’ya oranla daha gelişmiştir. Kriterler yerine getirilirse pilot proje olarak önce İstanbul ve Avrupa kıtasında bulunan bölümü üye yapma fikrine nasıl bakarsınız?

Nasıl fikir ama?!. Karatzaferis’in, İstanbul’un yanına “Avrupa’daki topraklar” diye eklediği bölüm de, 1922’de “sopa zoruyla” kovuldukları Trakya!!! Adam kendi mantığında sonuna dek haklı tabii; bir daha böylesine bir acz, böylesine bir zillet içinde Türkiye’yi nerede bulacak? Üstelik biliyor ki; Türkiye’nin üzerine bir karabasan gibi çökmüş işbirlikçi “kirli ruhlar” böylesine bir olasılık karşısında zil takıp oynarlar!!! Hem de Türkiye’nin “kalbinin sökülüp alınması” anlamına gelen böylesine bir işgali “başımıza konan talih kuşu” diye allayıp pullayıp Türk ulusuna satmak için kolları sıvarlar...

- Üstelik yine biliyor ki; Avrupa Parlamentosu Başkanı da tamamen aynı fikirde!..

Kent devletlerinden oluşan bir Türkiye!..                                                

Nereden mi biliyorum?

Yazdım da ondan!.. “AB’nin ‘Kürt Devleti’ Rüyası” başlıklı yazımdan o bölümü okuyalım:

“AP Başkanı İstanbul’dan ayrılmadan önce aynen şöyle dedi:

- İstanbul’u tek başına düşündüğümüzde, çok rahatlıkla AB üyesi olabilecek bir ülke olurdu.

Başkanın bu sözleri bana yıllar önce sevgili Hasan Pulur’un köşesinde yer alan Japon tarihçi Yuzo Nagata’nın, kendi deyimiyle “acı ve çarpıcı İstanbul anısını” anımsattı. Nagata’nın ağzından dinleyelim:

- Amerikalı bir Türkologla Galata köprüsünden geçiyorduk, durdum ve “İstanbul’a bak, ne kadar güzel” dedim. Amerikalı da “evet, bir de Türklerin olmasa” dedi.

Bu sütunda yıllardır yazdığımız ‘Türklerin olmayan bir İstanbul’u, sonra İzmir’i, Antalya’yı AB’ye alırlar. Tabii kent devletleri olarak, amaç budur’  tezimizi Borrell bir cümleyle doğrulamış oldu, sağ olsun!”

Yaa, işte böyle!.. Bitmedi; okurlar anımsayacaktır, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Nezih Erverdi’nin “Türkiye ve Dünya Analizi” başlıklı incelemesini “ABD’nin Anadolu Hedefi” başlığıyla sütunuma taşımıştım. Orada ABD’nin hedefleri gayet net biçimde sıralanıyordu. Onları da anımsayalım:

ABD’nin Türkiye topraklarının da içinde bulunduğu bölge için üçü temel, üçü de mümkünse ulaşılabilir nitelikte hedefleri bulunmaktadır. Temel hedefler:

a) Büyük İsrail’in oluşturulması b) Büyük Ermenistan’ın oluşturulması c) Büyük Kürdistan’ın kurulmasıdır.

Mümkünse ulaşılabilir hedefler ise: a) İstanbul merkezli Ortodoks devletinin kurulması b) Pontus Rum ve Ege Yunan devletlerinin kurulması c) Konya merkezli hilafet devleti kurulmasıdır.”

Şu tesadüf zincirine bakın! ABD’nin temel hedefleri ile AP Başkanı ve Yunan milletvekilinin tatlı düşleri nasıl da cuk oturuyor! Dilerseniz, “Türk kimliği” taşıyan iki “köşeyazarı”nın yıllar önce hiç sıkılmadan sarf ettiği şu sözcükleri de yukarıdaki emellerin üzerine ekleyebilirsiniz,  tam anlamıyla dört başı mamur olur:

- Türkiye, yalnızca Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir!!!

Hedef de amaç da bir!..

Tarihten acı bir yaprak…

Tam da Ortadoğu bataklığına sürüklendiğimiz, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da Büyük Ortadoğu Proje’si gereği fiziki ve siyasi  düzenlemelerin yapıldığı şu süreçte, Türkiye üzerine neler düşünüldüğü, neler tasarlandığıyla ilgili “kulaklara küpe” bir örnek!..

Batı’nın “Türkler” için bin yılı aşkın süredir enine boyuna tasarladığı, yüz yıl önce punduna getirip başarmak üzereyken bir dahi, bir büyük devrimcinin sayesinde kurtarılan vatan toprakları için beslediği “çarpıcı son!” ile ilgili ders niteliğinde bir örnek üstelik…

Ve yıllardır söylediğimiz, uyardığımız üzere, “asla vazgeçmeyecekler, Ortadoğu’dan sonra sıra bizde”  diye haykırdığımız gibi hem de!..

Önünü görmekten aciz, günlük politikalarla koca bir devleti idare etmeye çalışan kafa sayesinde koşa koşa “kasabın bıçağına” yanaşan koyun misali kaderine boyun eğmiş bir millet…

-Çok mu kötümser oldu?.. Bir düşünün bakalım!..

https://twitter.com/umit_zileli