PATRONLARIN VAZGEÇEMEDİĞİ KADIN
Onu siz köşe yazarı olarak tanıyorsunuz. Doğrudur, köşelerin sultanıdır.
Çünkü bu Aydın Doğan da dahil, ülkeye hükmeden basın patronları tarafından hep el üstünde tutulmuştur.
Son durağı ise Haber Türk…
Kendisi, Fethullahçıların medyaya hükmettiği bir dönemde piyasaya sürüldü. Ona, AKP iktidarlarını destekleme görevi ve FETÖ operasyonlarını aklama görevi verilmişti.
Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu bu kadınlara biz “Fethullah’ın Gelinleri” diyorduk.
Fethullah’ın Gelinleri sadece gazete köşelerinde değil edebiyat dünyasında da örgütün desteği ile parlatılmaktaydılar.
Bunlara, örgütsel evlilikler de yaptırılıyordu.
Patronların pek tuttuğu Nagehal Alçı’nın birden bire medya bülbülü yapılan Rasim Ozan Kütahyalı ile evlendirilmesini de öyle görmekteyim. Karı kocanın basında üstlendikleri işlere ve tutumlarına bakınca bu birleştirme Fethullah Gülen Hocaefendi’nin(!) isteği ile yapılmış kutsal (!) bir evlilik gibi geliyor bana.
AHMET ALTAN’IN ADAMLARINDAN…
Nagehan’ın evlendirildiği Rasim, sarı çizmeli Memed ağa iken, FETÖ operasyonlarının kara propagandasını yapması için Kasım 2007’de kurulan Taraf Gazetesi üstünden piyasaya sürüldü. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Mustafa Kemal’in ideolojik düşmanı Ahmet Altan’ın bir elemanı olarak… (Şu sıralarda Ahmet Altan’ı mağdur göstermeye kalkışan bazı gazeteci arkadaşların da yanaklarından öperim!) Ve elbette ki Kütahyalı-Alçı çifti, Altan kardeşler gibi Amerikancı AKP’li olduklarından sırayla holding patronlarının medya organlarında gezdirildiler. Bir yerde yıprandıklarında başka bir büyük patrona yerleştirildiler.
Ve FETÖ’nün en vahşi saldırılarını, en ahlaksız kumpaslarını bunlar hem köşelerinde hem TV’lerde savundular.
Öyle ki Rasim, FETÖ’nün baş polis müdürlerinden Ali Fuat Yılmazer ile bu kumpaslar üstüne özel telefon konuşmaları yaptığı halde kılına dokunulmadı, hiçbir savcı ona, “Gel bakalım buraya! Sen bu terörist polis şefi ile nasıl bunları konuşabildin?” diyemedi.
Karısı Nagehan, şimdi FETÖ’den müebbet hapis cezası alan Nazlı Ilıcak ile yol ve fikir arkadaşı olarak programlar yapıp hapishanelerdeki yurtseverlere iftiralar atmışken… Ve FEÖ bankasından milyonlarca lira kredi çekip yalı almışken… Savcılar kör ve sağır rolüne soyundular.
Yetmiyor… Şimdi bu kadın, Haber Türk’te patronu Turgay Ciner’e sırtını dayamış, Türkiye Cumhuriyeti’ne katil devlet diyor.
Şu garipliğe bakınız ki o Turgay Ciner de bu katil devlet(!)le işbirliği halinde fabrikalar kuruyor, maden sahaları işletiyor.
KORUMASI ÇOK BÜYÜK
Nagehan Alçı gibi bir devlet düşmanını Turgay Ciner mi koruyor?
-Hayır!
Medya patronları, korkularından, bu tipleri yüksek maaşlarla çalıştırıyorlar. Hepsine, AKP tepesinden işaretler yollanıyor. Onlar da AKP propagandası yapmak için yetiştirilmiş bu tipleri besliyorlar.
İyi biliyorum ki Nagehan Alçı gibilerini gazetelerde, TV’lerde kimse istemiyor. Bunları AKP’lilerin okuduklarını-dinlediklerini sanmıyorum.
Şaşırdığım durum şu: Bu devlet katil devlet ise, bunun başında bulunan Tayyip Erdoğan neci oluyor? Bu sorunun cevabı da Sayın Erdoğan’ı ilgilendirir ve umarım ki besleyip büyüttüğü, koruyup zengin ettiği bu tiplerin günü gelince kendisine de benzer sıfatlarla saldıracaklarını anlar.
***
Kendilerini eleştirdiğim için bir ara, adımı vermeden beni “Ankara’daki çok yüksek birileri!” ile tehdit eden Nagehan ile benzerlerine şunu söyleyeyim: Bu katil devlet var ya bu katil devlet; gün gelecek sizin gibi FETÖ propagandacıları o katil devletin ayak sularını içeceksiniz…
Tıpkı Fethullah’ın ayak sularını içenler gibi…
Mahkemeye verme tehdidine gelince…
Eleştirenleri susturmak için “Katil Devlet(!)”in mahkemesine baş vurmak en büyük yüzsüzlük olmaz mı?
Ama buyurun, eskisi gibi sizi ayakta karşılayacak bir savcı bulur iseniz belki soruşturma açtırırsınız…
GÜLE GÜLE SONER POLAT
Bazı insanlar vardır ki “ot gibi biter, ot gibi yiterler”.
Soner Polat ise bu dünyaya bir çizik atanlardandı.
O, NATO paşası değil Kemalist paşa idi.
İktidarın Balyoz’unu yemiş olsa bile bilgi ile dirilmişti.
Aydınlık’taki köşe arkadaşlığımız bir karşılıklı etkileşim oldu.
Benim ayrıldığımı öğrenince hasta yatağından aramış, çok üzüldüğünü söylemişti.
Ben ise kalplerimizin ve düşüncelerimizin hep yoldaş kalacağını söylemiştim.
Şimdi o da ayrıldı…
Vardı Uçmak’a…
Güle güle değerli kardeşim, güle güle…
“Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil…”
https://twitter.com/r_zelyut