PAZARTESİ KLASİĞİ DEĞİŞMEDİ

ANALİZ

Pazartesi klasiği değişmedi

Artık iyice alıştık.

Erdoğan, her pazartesi günü bakanlarını topluyor.

Topluyor da aynı salonda değiller elbette.

Erdoğan ve yanındaki birkaç mutemet adamı İstanbul Huber Köşkü’nde oturuyorlar.

Bakanlar ise toplantıya video konferans yöntemiyle ekranlardan katılıyor.

Bu toplantıda öncelikle korona ile ilgili kararlar alınıyor.

Varsa başka konulara da bakılıyor.

Sonra Erdoğan, kameranın karşısına geçiyor.

Tabii ki neredeyse bütün televizyonlar da canlı yayına geçiyor.

Erdoğan’ın, “icraatın içinden” kıvamında yaptığı konuşmalar iki bölümden oluşuyor.

Birinci bölümde, “birlik ve beraberlik” edebiyatı yapılıyor.

Burada korona ile ilgili yapılan yardımlar, sayısal verilere dayanılarak anlatılıyor.

Sonra ikinci bölüme geçiliyor ve muhalefete ama özellikle CHP’ye ağır hakaretler başlıyor.

Benim “pazartesi klasiği” olarak adlandırdığım bu durum, önceki gün de değişmedi.

Erdoğan konuşmasında yine “83 milyon birlik ve beraberlik ruhu içinde koronaya karşı büyük bir mücadele veriyoruz” dedi.

Ardından ekledi; “Sağlıkla ilgili hassasiyetlerimizden asla taviz vermeden milletimizi ve ülkemizi geliştirmeye, kalkındırmaya, büyütmeye, güçlendirmeye devam etmekte kararlıyız.”

Bunu ayrıca Twitter hesabından da sürdürüyor AKP Genel Başkanı.

Konuşmanın ikinci bölümünde muhalefete saydırma başlıyor.

“Türkiye’nin 7 yıldır tarihinin en kritik istiklal ve istikbal mücadelesini yürütürken, ellerini ovuşturarak, ülkemizin dizlerinin üstüne çökmesini ve böylece sıranın kendilerine gelmesini bekleyenlere aradıkları fırsatı vermeyeceğiz” diyor örneğin.

Neden 7 yıl?

Nedir bu “tarihimizin en kritik istikbal ve istiklal mücadelesi” anlayan var mı?

Sonra yine darbe vurgusu geliyor; “Demokrasi ve hukuk içinde, milletimizden aradıkları desteği bulamayanların, darbeden dış müdahaleye kadar her türlü faşist yönteme sarılmaları beyhudedir. Milli iradeden yetki alarak meşruiyet kazanmak varken, 70 yıldır defalarca denedikleri şekilde kaostan, terörden, krizden, darbeden, cuntadan, müdahaleden medet umanlara boşuna beklediklerini bir kez daha göstereceğiz.”

Ve bunun arkasından, bugüne kadar pek duymadığımız bir “seçim göndermesi” geldi bu pazartesi günü.

Erdoğan, “2023 seçimlerinde milli iradenin arkasından dolanmaya çalışanlar bir kez daha milletimizden hak ettikleri cevabı alacaklardır” dedi.

Nereden çıktı şimdi bu seçim lafı? Hangi iktidar 3 yıl öncesinden “Seçimde görüşeceğiz sizinle” der ki?

Kim bilir belki de bir baskın seçimin dışa vurmuş halidir bu.

İktidarın, muhalefeti seçimle tehdit ettiği elbette görülmemiş bir şey değil ama eğer bu üç yıl öncesinden yapılıyorsa, ortada normal olmayan bir şey vardır.

Bence Erdoğan, durumun giderek kötüleştiğini görüyor.

Her ne kadar o konuşmasında “Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş 10 ülkesinden biri haline getirme hedefimize ulaşmakta kararlıyız. Koronavirüs salgını sonrası yeniden oluşacak küresel yönetim sisteminde, Türkiye inşallah hak ettiği yeri alacaktır” dese bile, sadece son bir haftadaki dış gelişmeler sonunda, bunun pek mümkün olmadığını biliyordur mutlaka.

O zaman can havliyle seçime sarılması çok şaşırtıcı olmaz…

ŞAŞIRDIM

Aleme verir talkını, kendi yutar salkımı

Kendi sesinden uyarılarını dikkatle dinlemesem, bu fotoğrafın bir anlamı olmazdı benim için.

AKP Genel Başkanı, pazartesi günü yaptığı Bakanlar Kurulu toplantısından sonra koronaya karşı “gevşetilmiş yeni önlemleri” açıkladı.

Yeni kararlarla hayatımız bir parça daha kolaylaşırken Erdoğan, “Aman dikkat, rehavete kapılırsak sonu bir felaket olur” demeyi ihmal etmediği gibi, bunun altını defalarca çizdi.

Erdoğan’ın üzerinde en çok durduğu konu maske idi.

“Maskesiz kapıdan dışarı adım atmayın” diye seslendi herkese.

Şimdi gelin şu fotoğrafa bir bakın.

Erdoğan, yanında damadı ile birlikte inşa edilmekte olan bir hastaneyi teftiş ediyor.

Sağlık Bakanı rehberlik yapıyor.

Yanında başka ilgililer de var.

Herkeste maske var.

Ve fakat herkese “Maskesiz dışarı adım atmayın” diyen AKP Genel Başkanı ve damadında maske yok.

Neden?

Erdoğan maske takılmasının çok da önemli olmadığına mı inanıyor ya da “Ben ülkenin cumhurbaşkanıyım, korona, morona bana komaz” düşüncesinde mi?

Tabii bir şık daha var.

Ne bileyim, belki Erdoğan’a “maske kodu” gelmemiştir, eczaneye gidip maskesini alamamıştır, haliyle takamamıştır.

İyi de polis sokakta maskesiz gezenlere ceza yazıyor.

Şimdi Erdoğan’ın gıyabında “maskesiz dolaştığı için” ceza yazılırsa yanlış mı olur?

OKURDAN MESAJ

Adım adım yeşil alanlar böyle katlediliyor

Şile yolunda oturan bir okurumdan aldığım mesajı sizlerle paylaşmak istedim.

Okurum, bölgedeki en önemli yeşil alanın da imara açıldığını büyük üzüntü ile aktarmış.

Bakın ne diyor?

Can Bey merhabalar öncelikle, içim yanıyor adeta. Size yolladığım görselde, arazinin konumunu net olarak görebilirsiniz. Google haritalarda da yerini net olarak bulabilirsiniz (Faaliyetini durdurmuş olsa da “FIAT ARY Otomotiv Çekmeköy/Taşdelen” diye aratırsanız çıkıyor haritalarda. Hemen karşısı)

Şile yolunda Taşdelen Tüneli vardır. Tünele girmez sola Taşdelen’in içine doğru girerseniz, hemen girişte sol taraftaki arazi. Oldukça da büyük bir arazidir.

Biz buraya 90’ların ortasında geldik. O zamanlar asker, bu araziyi “şoför er eğitim alanı” olarak kullanıyordu, tabelası vardı ve giriş yasaktı.

Son birkaç senedir arazi, askeriye tarafından da kullanılmıyordu ve sonunda TOKİ ve DAP YAPI adlı firmalar tabelasını dikti.

İçeride yemyeşil koca koca ağaçlar var ve iş makineleri çalışmaya başladı. Her sabah işime giderken kullandığım yol üzerinde ve her sabah gördüğümde içimin nasıl yandığını bir ben bilirim.

Bölgenin konuta değil, parka ihtiyacı olduğunu, bölgede yaşayan, iktidarı desteklesin desteklemesin konuştuğum, dile getirdiğim her bir birey kabul ediyor olsa da kimsenin kılını kıpırdatmamasını anlayamıyorum ve üzülüyorum.

Aklıma siz geldiniz, umarım ki dile getirir yetkililerin ve bölge halkının dikkatini çekmeyi başarabiliriz.

NOT: Bölgenin imara açılmasıyla belediyenin ilgisi yok. Bu tür büyük işleri bizzat saray talimatı ile TOKİ hallediyor. TOKİ bu konularda büyükşehir belediyelerinin de üstünde bir kurum durumunda.

HEP BÖYLE BAŞLIYOR:

Görüldüğü gibi Taşdelen’deki yeşil alan büyük bir blok. Ancak kenarından içeri giriliyor. Hep böyle başlıyor biliyorsunuz, ucundan bir giriliyor sonrası malum. Bu arada sol alttaki işaretli bölge şimdilik, kurban döneminde hayvan pazarı olarak kullanılıyormuş ancak tüm çevresi konutlarla dolu. Buranın da gözden çıkarıldığı yolunda bilgiler varmış.

AÇIKLAMA

CHP’li Uşak milletvekili: Doğa katliamına asla izin vermeyiz

Bu köşede Uşak’ın Sivaslı ilçesindeki bir öğretmenin mesajını paylaşmıştım.

Yapılacak hastanenin, orman alanı girişine inşa edileceğini, bunun da ormanın imara açılmasına neden olacağını belirtiyordu bu öğretmen.

Aynı mesajda, Sivaslının çöplerinin de çevreyi ciddi biçimde kirlettiği gibi, içme suyunu da etkilediğini belirtiliyordu.

Yazım üzerine dün CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım aradı.

Mesajı gönderen “Zehra öğretmeni” yakından tanıdığını belirten Yalım, “Öğretmenimizin bu konulardaki hassasiyetini çok iyi biliyoruz ama hiç endişe etmesin. Hastane Sivaslı için çok gerekli, yapıldığı yerin hemen yanı mesire yerimiz. O bölgenin imara açılması asla mümkün değil, gönlünü ferah tutsun” dedi.

Özkan Yalım, çöplük konusunun da ciddi bir sorun olduğunu, çöpten elek-trik üretmek için bir şirketle anlaşma yapıldığını, en geç üç ay içinde tesisin biteceğini ve çöp sorunun da tamamen ortadan kalkacağını söyledi.

Bİ SORALIM BAKALIM

Korona testleri nasıl yapılıyor?

Televizyonda birkaç kere sordum ama bir türlü cevap gelmiyor.

Herkes genel rakamlara odaklanınca, merak eden de pek çıkmıyor galiba.

Sağlık Bakanı her gün istitastiki bilgiler veriyor.

Kaç test yapıldı, kaç vaka ortaya çıktı, kaç ölüm var, kaç kişi iyileşti gibi bilgiler hepimizin önünde.

Dikkatimi çeken nokta şu; Neredeyse hemen her gün eşit sayıda test yapılıyor.

Sokağa çıkma yasağı olduğu günlerde bile bu pek şaşmıyor.

Peki testler nasıl yapılıyor?

İnsanlar nasıl başvuruyor?

Hastaneye gidip “Korona testi yapılmasını istiyorum” diyenlere mi bu test uygulanıyor yoksa hastalık şikayetiyle gelen, ateşi ve öksürüğü olanlara mı yapılıyor bu test?

Bir sorum da şu; “Test kitleri sınırlı mı?”

Eğer sınırlıysa test için başvuru sayısının da verilmesi gerek.

Yani bakanlık, “Bugün şu kadar vatandaşımız hastanelere başvurdu ancak bunlardan ancak şu kadarına test uygulayabildik” bilgisini de vermeli.

Şunu bilmiyoruz. Belki test için her gün 60 bin kişi başvuruyor ama bunlardan ancak 32 binine test yapılıyor. Bu durumda her gün açıklanan rakamlar sağlıklı bir sonuç vermeyecektir.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Davamın duruşması 7 Ekim’de yapılacak

Dünkü yazımda hakkımda türbanla ilgili dava açıldığını belirtmiştim.

Okurların “Ne oluyor, yeni bir şey mi, hapse mi gidiyorsunuz?” türü sorularına karşılık bu yazıyı kaleme almıştım.

Avukatlar dün iddianameyi ve mahkeme celbini gönderdiler.

Hakkımdaki iddianame tek sayfadan oluşuyor.

Dava günü olarak da 7 Ekim belirlenmiş.

Hayırlısı artık.

Merak edenlere duyurmak istedim.

https://twitter.com/can_atakli_