"PEMBE"nin DAYANAĞI, "KURTLAR"ın ŞİDDETİ!..
Televizyonları bir dönem esir alan ve halen etkinliğini sürdüren iki dizinin gelgitleri arasında ne yazık ki sürekli kan da saçıldı bu ülkede...
Hele de Güneydoğu'nun 1990'lı yıllarında, şiddeti hâkim kılan güçler yalnızca PKK, Hizbullah, El Kaide, kontgerilla ve mafya değildi...
O dönemde adına "töre" denilen feodal baskının cellatları da iş başındaydı... Sokaklarda kadınlar öldürülüyordu 1990'larda... Hem de vahşice!..
Urfa'da olduğu gibi, boğazı kesilen kızlardan mı söz etsek, Adıyaman'da canlı canlı toprağa gömülenlerden mi yoksa "intihar" süsü verilen cinayetlerden mi?..
Yalnız oralarda değil, Güneydoğu'nun diğer kentlerinde ve Doğu'nun her şehrinden varoşların oluştuğu İstanbul'un tam ortasında da "töre" vahşetleri toplumu çok sarsmıştı... Ve nice kurbanlar almıştı "töre"nin cellatları!..
Sinemaya gittiği için öldürülen, radyoların istek programlarında adı anons edildiği için vahşice ölüme sürüklenen, zorla evlendirilmeye karşı çıktığı için katledilen ve "berdel"e isyan ettiği için ölüme atılan kızlar da vardı kurbanlar arasında!..
İnternet, töre, cinayet!..
"Töre" kurbanlarının öykülerini çok yazdık oralardan; "Töre Kıskacında Kadın"da, "Söyleyin Anama Ağlamasın"da ve "Yağmur Bekleyen Kadınlar"da vahşet öyküleri vardı...
Sırça köşklerde sözde "feminizm"e sarılanlar töre vahşetinin Güneydoğu'yu kaosa sürüklediği dönemde, kadın haklarını gerçekten savunanlar kadar şiddete ses çıkartamazken; oralarda feodaliteye direnerek, katledilen kızların faillerinin peşine düşülmüştü o kitaplarda...
O öykülerin her birinde, faillerin çoğu "tetikçi" olmaya zorlanan küçük çocuklar ve onları ablalarını öldürmeye zorlayan sözde "aşiret meclisleri"ydi...
Tüm bu cinayetlerin, Türkiye'yi 1990'ın başından itibaren televizyon ekranlarına kilitleyen "pembe dizi"lerin egemen olduğu süreçte yaşanması gerçekten dikkat çekiciydi...
O dizilerdeki renkli-"dejenere" yaşamlara özenmekle ve geleneklerden uzaklaşmakla suçlanan kızlar, feodalitenin çizdiği "çember"in dışına çıktıkları gerekçesiyle sokaklarda acımasızca katlediliyorlardı...
Sonra "internet" girdi devreye... Batman, Diyarbakır, Mardin ve Urfa'da internet kafelerin yaygınlaşmasının "töre" vahşetinin zincirleme olaylarını "tetikledi"ği iddiası da dikkat çekici bir sosyolojik çıkmazdı...
Ne ilginçtir değil mi; bir yandan Amerika'dan, Meksika'dan çuvalla ithal edilen pembe diziler, diğer yandan da teknolojinin dünyayı dönüştürmeye çalışırken kullandığı bilgisayar ve onunla uygarlığa açılan internetin sosyal yaşamı altüst eden sınırsız gücü de töreyi kışkırtıyordu!!!
Çünkü bazen internet kullanıcısı kızlar da "aile meclisleri"nin dayattığı cinayetlere kurban gidiyordu...
Dizi film, sinema ve internetin feodaliteyi kışkırtmakta dayanak gösterilmesi sosyolojik araştırmalara muhtaç bir derin çıkmaz da, peki 2000'li yıllardan itibaren kadına yönelik şiddetin perde gerisinde başka ne gerekçeler vardı acaba?.. İşte asıl mesele...
Silahlanma, bağnazlık, cehalet!..
1990'lardaki "pembe dizi"ler unutuldu ama 2000'li yıllardan itibaren "kurtlar vadisi" temalı yapımlar şiddeti neredeyse özendirir halde toplumu kıskacı alırken, hedefte en çok kadınlar vardı...
Şaşırtıcıdır ki, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana Türkiye'de terör nasıl ciddi bir devinim kazandıysa kadına yönelik şiddet de şaşırtıcı ve ürkütücü biçimde arttı...
Toplumu karanlık bir çembere almaya çalışan ve sosyal yaşamı kısıtlayan "kırmızı çizgi" siyaseti bağnazlığın sosyal yaşam üzerindeki hâkimiyetini artırdı...
Kadınlar işte bu dönemde, namluların, bıçakların ve pompalı silahların önüne atıldı...
CHP Giresun Milletvekili Necati Tığlı'nın kadın cinayetleriyle ilgili çarpıcı raporu da, aslında pembe diziden kurtlar vadisi pervasızlığına giden süreçte, kadına yönelik şiddetin bilançosunu gözler önüne sermiş...
Tığlı, 2016-2018 yılları arasında kadına yönelik şiddeti tüm boyutlarıyla ele almış... Üç yıl içinde ne yazık ki 1117 kadın öldürülmüş Türkiye'de...
Tığlı'ya göre, AKP iktidarının ilk yılında 83, 2018'de ise 439 kadın katledilmiş... 15 yıldaki artışın neredeyse yüzde 430 olduğuna dikkat çeken Tığlı şunları söylemiş;
"Türkiye'de kadınlara yönelik şiddetin son üç yılındaki artış, tüyler ürperticidir... Eğer Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun etkin bir şekilde uygulansaydı bu veriler böyle yükselmezdi..."
Evet; Türkiye'de kadın cinayetlerinde ne yazık ki dehşet verici bir artış yaşanırken, kadına yönelik şiddetin gerekçeleri de, "özendirme" dayanakları açısından çarpıcı bir sosyolojik değişim geçiriyor...
Ancak "pembe dizi", "internet" ya da cinayete gerekçe gösterilen başka özendirme kaynaklarına artık gerek kalmıyor... Çünkü konu "kadın" olunca, ne yazık ki Türkiye'de her yer "kurtlar vadisi!.."
Bireysel silahlanmanın pervasız cehaletle büyüdüğü bir ülkede, kadını kolay hedef haline getiren bağnazlık ve destekçileri utansın...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac