PERŞEMBENİN GELİŞİ

PERŞEMBENİN GELİŞİ

“Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez kurumlarıdır”.

“Özgür basın, demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Giderek yasama, yürütme ve yargıyla beraber demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak öne çıkar”.

Bu kısa ve özlü tanımlar, siyasi tarihte kabul görmüştür. Yıllardan beri de dünyanın her yerinde geçerliliği kanıtlanmıştır. Ne var ki, Cumhur İttifakı’nın iki kanadından gelen iki çıkış, daha ilk günden ülkemizin gündemine oturdu. Gerek siyasi partilerde, gerekse basında öfke ve tedirginlik yarattı. Toplumda zaten var olan ayrışmayı tetikledi, endişeleri artırdı.

Şöyle ki, iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 24 Haziran Genel Seçimleri sonrasında, gazetelere verdiği ironik bir teşekkür ilanı ile basına gözdağı verip, tehditler savururken, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da muhalefet partilerinin ipini çekti adeta. Devlet Bahçeli; köşe yazarlarını, kamuoyu araştırmacılarını, akademisyenleri tehdit yollu bir açıklama ile unutmayacağını söylerken, İçişleri Bakanı Soylu “Talimat verdim. CHP temsilcileri şehit cenazelerine alınmayacaklar” dedi. Ayrıca, HDP Eş Başkanı Pervin Buldan’ı telefonla arayarak, “Sizi yaşatmayacağız” dedi, diyebildi. Son derece tehdit edici beyanlar, ülkemizin günü ve geleceği adına…

Öncelikle şu slogan cümle unutulmamalıdır: Oy demek, iktidar demek değildir. İktidar olmanın hukuki ve ahlaki açıdan da geçerli olması, kabul edilebilir olması gerekir. Zira dünya tarihi ve bizim siyasi geçmişimiz büyük oy çokluğuyla iktidar olmuş bazı partilerin dramatik sonlarının hikâyesi ile doludur.

Basın, toplumun aynasıdır. Sevabı günahından daima fazladır. Demokrasilerde tartışmasız dördüncü kuvvettir. Toplumun hayat damarıdır. En çok da siyasi partilerin ihtiyacı vardır basın organlarına. Dahası anketler, araştırma şirketleri, akademisyenler toplumdaki değişimi, gelişimi izler, değerlendirir, tüm kurumların çalışmalarına ışık tutarlar. En çok da siyasi partilerin saygılı olması gerekir bu kurumlara ve kişilere. Yandaş basın, yalaka basın, besleme basın güvenilirliğini yitirmiş iktidarların tutundukları çürük dallardır.

İçişleri Bakanı’nın talimatı ve telefon konuşması son derece tehlikelidir. Bu pervasızca çıkışların, partisince de tasvip edilmeyeceğini umarız. Kaldı ki cenaze törenleri, aynı zamanda bir barışma ortamıdır Anadolu’da. Yüz yıllık düşmanlıklar o acının paylaşımı ile yakınlaşmaya ve barışa dönüşür çoğu kez. 24 Haziran Genel Seçimlerinde barajı aşarak TBMM’nin üçüncü partisi olmuş bir siyasal partiye “Sizi yaşatmayacağız” demek, yakınlaşmaya ve barışa hizmet etmez. Tersine, yaralar. İçişleri Bakanı’nın bu sözleri, yeni kabinede koltuğu koruma çabasıyla, kraldan çok kralcı olma gayretkeşliğini akla getiriyor.

24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinin kesin sonuçları, henüz Yüksek Seçim Kurulu tarafından açıklanmadan, Cumhur İttifakı’nın iki kanadından gelen, basını ve siyasi partileri hedef alan bu dehşetengiz açıklamalar, bir yığın şüphe ve bir yığın endişe yaratmıştır toplumda. Gelişmeleri ve sonuçlarını merakla beklemekteyiz.