PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBALAR!..
Ekmekten suya, insandan doğaya kadar her şeyin günümüzde olduğu kadar kirlenmediği dönemin o masum çocukluğu nerede acaba?..
Çelik çomak oynayan, cam misketlerin peşinden umutla koşan, çamurdan yaptığı arabalara özlemlerini yükleyen, yamalı pantolonları, delik çorapları, yırtık ayakkabılarıyla neşelerinden hiçbir şey kaybetmeyen çocuklar nereye kayboldu?..
Yırtık defterleri naylon torbalarla okula taşıyan, ağarmış önlüklerin cebinde 25 kuruş harçlıkla dolaşan, yırtık yakalarına rağmen yaşama karşı dik duran, çoğu yoksul çocukların o büyük umutları nerede şimdi?..
Yoksulluğun cirit attığı, sefaletin diz boyu olduğu köylerden kırsal mahallelere, ilçe merkezlerinden kentlerin varoşlarına kadar (bir avuç varlıklı ailenin çocukları dışında kalan) ve toplumun, ülkenin, siyasetin hatta insanlığın henüz kirlenmediği 1960'larda, 70'lerde, 80'lerde özlem dolu anılarını bugün kendi çocuklarına anlatan o eski çocuklara ne oldu da, yaşamın bütün kirliliği içerisinde ilk hedef olmaktan kurtulamadılar?..
Türkiye'nin umudu darbeleniyor...
Evet; "Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler" demiş ya şair, toplumun içerisinde kötülüklerden, yanlışlardan, yokluklardan, sefaletlerden ve umutsuzluklardan en büyük darbeyi de çocuklar aldı...
Sadece ülkemizi değil, dünyayı da saran o zalim yaşam kavgası; ahlaktan dürüstlüğe, onurdan itibara kadar insanı zedeleyen, insan ilişkilerini kirleten, yaşamın bütün cenderelerindeki demir ağları paslandıran o zincirleme tükeniş en çok çocukları vurdu...
Ve işte bu yüzden yaşı 60'ın üzerindeki her insanın anısında kaldı çocukların o güzel dönemi, çocukluğun o coşkulu günleri...
Peki; çocukluğun saflığını unutmamış herkesin anılarında, bazen tozlu, bazen yıpranmış, bazen hüzünlü ve çoğu kez mutlu sayfaları niçin mi anımsattık?..
Dün "20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü"ydü...
Yokluk, sefalet ve umutsuzluk kıskacının toplumu açlığa mahkûm ettiği bir dönemde; yani insanlara halen dört çocuk yapın diye baskı kuran siyaset anlayışının hâkim olduğu Türkiye'de, sadece işçiler, emekliler, işsizler, yoksullar, köylüler ve kadınlar ezilmedi...
Ülkenin vahim gidişatından, ekonominin çöküşünden, sosyal bunalımların darbelerinden ve her alanda büyüyen ahlaksızlıktan en büyük darbeyi de, toplumun geleceği açısından umut olması gereken çocuklar aldı...
Erkek çocukların tarikat yurtlarında ve şeyh, molla, hoca kılıklı sapıkların kucağında kirletildiği bir ülkede, Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle medyaya yansıyan ya da uzmanların açıklamalarına odaklanan tüm bilgiler kahrediciydi...
Çocuk hakları gününde acı tablo...
İdeolojik ahlaksızlığın, din sömürüsünün, emek hırsızlığının kıskacında en güvencesiz, en korunmasız olmaları yetmezmiş gibi, bir yandan utanç verici biçimde sömürülürken, aynı zamanda şiddete en çok uğrayan kesimi de oluşturuyor çocuklar...
Baksanıza;
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla yayımladığı raporda, AKP iktidarında en az 787 çocuğun iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini duyurmuş... 2021'in ilk 10 ayında ise 51 çocuk iş kazalarında yaşamını yitirmiş...
Çünkü TÜİK'e göre Türkiye'de 720 bin, sivil toplum kuruluşları hesaplamalarına göre ise 2 milyon çocuk işçi var...
Sömürü, ahlaksızlık, baskı, şiddet; eğitimsizliğin darbesi, aile içindeki baskılar, sokaklarda, parklarda ve okullardaki tehditler yetmezmiş gibi, bir de suça teşvik edilen, korumasız, sahipsiz bırakıldıkları için suç çetelerinin elinde oyuncak olan, bilgisizlik, cehalet ve çaresizlik yüzünden suça bulaşan çocuklar var ki, bu konudaki veriler de kahredici...
İşte 31 Ekim 2021 itibarıyla Türkiye hapishanelerinde bin 347 çocuk tutukluymuş...
Hükümlü 566 çocuğun cezaları ise Kovid-19 izniyle hapishane dışında infaz ediliyormuş...
Çünkü çocuklar okula da gönderilmiyor bu ülkede.
Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre 440 bin çocuk okula gitmek yerine sömürü düzeninin çarkında çalıştırılıyormuş...
Çocukları saran tehdit bunlarla da sınırlı değil... Son 16 yılda 440 bin çocuk doğum yapmış!..
Ve cinsel suçların yüzde 46'sı çocuklara karşı işlenmiş...
Peki; şiddet içeren televizyon dizilerinin de mafyanın kucağına attığı çocuklara, PKK'nın son on yılda "her evden bir militan" kampanyasıyla, beş binden fazla çocuğu dağlara kaçırmasına ne demeli?..
Ve tabii ki ortaokulların önüne kadar tezgah kuran uyuşturucu mafyasının, çocukların zihnine yerleştirdiği "pimi çekilmiş bombalar"ın, gelecek için nasıl bir tehdit oluşturacağı sorusunu kim yanıtlayacak?..
Evet; dün "20 Kasım Dünya Çocuk Hakları" günüydü...
Şimdi söyler misiniz; yukarıda anlatılan vahim tablonun içerisinde, çocukların hangi hakkından söz ediliyor ve bu çocuklar Türkiye'nin geleceği için nasıl "umut" olacaklar acaba?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac