PKK’yı ANLAMAK İSTEMEYENLERE

PKK’yı ANLAMAK İSTEMEYENLERE

Bu yazıda, saldırının analizini, varsa istihbarat/emniyet zafiyetini, bölgesel gelişmeleri ve saldırıyla bağlantılı yansımalarını yazmayacağım. Sadece milletten tamamen kopmuş, kendi dar çevrelerinde entellektüelizm oynayan, nicelik olarak küçük ancak bulundukları yerler açısından etkileri büyük bir kesimin bakış açısının, Türkiye’yi hangi duruma getirdiğini kendimce fotoğrafını çekmeye çalışacağım.

Ankara’da PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen son iki saldırı sonrası, IŞİD veya DAEŞ (ismi her neyse) terör örgütlerinin yaptığı saldırılara tepki gösteren HDP’liler sessiz kalırken, kendilerini “Türk” değil “Türkiye Solu” olarak tanımlayan bir kesim ise saldırıyı gerçekleştiren PKK’ya karşı garip bir aklama çabası içine girdiler. Aklama çabalarına türlü gerekçeler ürettiler. “Hükümeti devirsinler de gerekirse emperyalistler, işbirlikçileri, teröristler devirsin” mantığıyla hareket eden bu kesim bu alçaklığı dolaylı olarak savunma yolunu seçti.

Nasreddin Hoca misali “Ya arkadaş hırsızın hiç mi suçu yok” diyesi geliyor insanın ama bu durum Hoca’nın söylediği olay kadar masumane değil.

Sağcı, solcu, apolitik, Türk, Kürt, zengin, fakir, Alevi, Sünni vs. canlarımız gitti saldırılarda.

Sultanahmet’te, Paris’te aynı kültürü paylaşmadığımız bir sürü can gitti bu saldırılarda.

Aynen yıllardır Irak’ta, Suriye’de, Nijerya’da, Sudan’da giden canlar gibiydi.

Bizim için kimisi vatandaşımız, kandaşımız, kimisi misafirimiz, kimisi ise insan.

Suruç’a da gözyaşı döktük, Ankara Garı’na da, Sultanahmet’e de, Paris’e de…

Türk’e de ağladık, Kürt’e de, Alman’a da, Fransız’a da…

Alevi de, Sünni de, Hıristiyan da, Ezidi de, yaktı canımızı…

Ama bu sözünü ettiğim sözüm ona “ilerici, demokrat” kesim ayrım yaptı.

PKK’lı ölünce ağladı, bildiri yayımladı, hamile eşiyle Pazar alışverişine çıkan Astsubay şehit edilince sessiz kaldı.

Kürtlere de silah sıkan HPG’liye operasyon olunca feryat etti “Barış, barış” diyerek, evlerinde uyuyan iki polis memuru şehit edilince “ama”lı bir açıklama bile yapma gereği duymadı.

Bodrumda mahsur kalan terör örgütü üyeleri için “Yardım çağrıları” yaparken, Yüksekova’da sadece ve sadece birlikleri için alışverişe çıktıklarında şehit edilen halk çocuğu 3 Mehmetçik  için kılını bile kıpırdatmadı.

Yapılan birçok saldırıyı “Devlet yapmıştır” dedi, PKK’nın yaptığı ortaya çıkınca o sesleri bir anda kısıldı.

IŞİD Suruç’ta, Ankara’da, Paris’te vurunca ağladı, PKK Ankara’da, Diyarbakır’da, Gaziantep’te vurunca “bolca Ama” dediler.

Şimdi de “sorumlu 7 Haziran sonrası politikalar” diye bir söylem tutturulmuş durumda.

Bu söyledikleri, dün yaşanan patlamanın sadece ve sadece yüzde 10’udur.

Yüzde 90 oranındaki ABD etkisini, PKK’nın Ortadoğu’daki stratejik piyonluğunu göremiyorlar.

Peki bu yorumu yapanlara soruyorum: PKK’nın silah yığması, 7 Haziran’dan sonra mıydı?

Hendekler 7 Haziran sonrasında mı kazıldı?

PKK 7 Haziran sonrası kuruldu da bizim haberimiz mi yok?

Başbağlar, Pınarcık, Gaziantep, Diyarbakır ve adını sayamayacağımız onlarca katliamı PKK yapmadı mı?

Yüzlerine tükürsek yağmur yağacağını zanneden bu kesime sorarım: Ya allah aşkına Türkiye’nin, solun değerli aydını Onat Kutlar’ı, Yasemin Cebenoyan’ı katleden bombayı hangi örgüt patlattı? Bir söyleyin de bilelim.

Türkiyemizin gerçek soluna, emekçilere, tüm halklara, milletimize düşman olarak siz varken Amerikan emperyalizmine gerek yok.

Bunu bilesiniz istedim.

NOT: Ankara Kızılay’da hayatını kaybeden, polis, emekçi, memur, öğrenci, genç, yaşlı, Türk, Kürt, Alevi, Sünni vs. tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet dilerim. Işıklar içinde uyusunlar…