REZİL DÖNEMİN “KULLANILMIŞ APTALLARI!..”
Özellikle 2008-2012 yıllarının “yıldız” gazetesiydi...
Attığı her manşet olaydı... Her verdiği haber sonrası birçok aydının, yurtseverin, askerin, gazetecinin, bilim insanının Silivri’ye postalanması kaçınılmazdı... Bir çok şerefli insan, yapılan en bayağı, en aşağılık haberler nedeniyle kahrından öldü, onulmaz hastalıklara yakalandı, intihar etti...
Şimdilerde, ahını aldığı yüzlerce, binlerce insanın yattığı Silivri’de tutuklu bulunan “gazetecinin”, şu sıralar yurtdışına tüymüş“savcıya” götürdüğü sözde delillerle dolu kocaman “bavul”, o gazetenin manşetinde yedirildi kamuoyuna.. O gazete kılıklı mevkuteyi hepiniz gayet iyi biliyorsunuz:
-Taraf gazetesi!..
İşte bu gazetenin o zaman diliminde bir yazı işleri müdürü ve yayın koordinatörü sıfatlı bir çalışanı vardı: Yıldıray Oğur... Bu arkadaş, tüm kumpas davalarını cansiperane bir şekilde savundu... Savunmak ne kelime; delillerin doğruluğu üzerine dizi yazılar bile kaleme aldı. Atılan her manşette, yapılan her haberde genel yayın yönetmeni Ahmet Altan, Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar, “bavulcu” lakaplıMehmet Baransu kadar hisseye sahipti!..
Arşivleri açıp bakın, davaların kumpas olduğunu, tamamen “düzmece” delillerle iddianame hazırlandığını haykıran insanlarla alay eden bir yığın “köşe yazısını” bulursunuz muhteremin... Sonra bir gün çark ediverdi!.. Önce gazeteden ayrılıp, iktidarın dümen suyunda bir başka gazeteye transfer oldu. Sonra, yadsınması olanaksız emeklerinin bulunduğu kumpas davalarının “yalan olduğunu”, kendilerinin de bu yalanlara, yapılan kumpasa alet olduklarını itiraf etti ve ekledi:
-Kullanışlı aptallarmışız!..
İtiraflar zamanı!..
Ve birbirlerine girdiler!..
Yıldıray Oğur, eski gazetesine 1 milyon TL civarında alacak davası açtı ve kazandı... Ve tabii “büyük kavga” başladı!.. Taraf, dünkü sürmanşetine Oğur’u konuk etti. Hem de yenilip yutulması pek kolay olmayan bir ifadeyle:
-Yedek Bavulcu!..
Kesip, panoya asacağım ibretlik haberde Taraf, bir zamanlar “işaret fişeğini” ateşlediği, adeta şehvetle savunduğu davalara “kumpas haber” diyor, iyi mi?. Yalnızca bu bile “şeref ve haysiyet” açısından yeterli!.. Haa bir de tüm sorumluluğu Yıldıray Oğur’a yüklüyor; “Bavulcu” Baransu askerdeyken “yedek bavulculuğu” onun üstlendiğini iddia ediyor.
-İtirafa ve de iffet yoksunluğuna bakar mısınız?!.
Yahu, o zamanki patron, bugünün de patronu değil mi?. 2012’de koskoslanarak verdiği röportajda, “Taraf olmasaydı bu ülkede Ergenekon’un ortaya çıkması, askeri vesayetin bitmesi bu kadar kolay olur muydu?” diyen Başar Arslan isimli bu muhterem değil miydi?.. İnsanın midesi bulanıyor... Sevgili İlhan Selçuk sağ olsaydı, bu tiplerin topu için tek sözcüğü yeterli bulurdu:
-Herif-i naşerif!!!
NOT: Odatv Davasında da tüm delillerin sahte olduğu bilirkişi raporuyla sabitlendi. Avukat Hüseyin Ersöz, “bu andan itibaren bu dava cinayet davasına dönüşmüştür” dedi. O davanın sanığı Kaşif Kozinoğlu, Silivri’de hayatını kaybetmişti. Taraf gazetesi, o manşetleri atanlar ve tüm yanaşmalar bu “cinayetin” birinci derece sorumlusudur...
Nefret suçu!..
Genç bir kadın...
Sosyal medyaya koyduğu fotoğrafına bakılırsa alımlı, makyajı yerinde bir hanım... Üstelik siyasetin içinde, önemli bir görevde; AKP Eyüp Kadın Kolları Tanıtım ve Medya Birim Başkanı... O mahallede pek alışık olmadığımız bir isme de sahip; İrem Aktaş... Sonradan mı tesettüre girdi yoksa hep mi öyleydi, o fotoğraftan çıkaramadım, ama söyledikleri ırkçılığın, ayrımcılığın, bir başka din mensubuna düşmanlığın ve bu örnekte zirveye vuran “antisemitizm” in en açık, en barbarca örneği... Cumartesi günü İstiklal Caddesi’nde 4 kişinin ölümüne, 36 insanın ölümüne neden olan canlı bomba katliamından sonra, şöyle bir tweet attı:
-Beter olsun İsrail vatandaşları. Keşke yaralanmayıp hepsi ölseydi...
Katliamda yaşamını yitirenlerden üçü İsrail vatandaşıydı. Yaralılardan bir bölümü de öyle. İşte bu kadın, yaralananlara da lanet okuyor, “keşke hepsi ölseydi” diyebiliyordu... Bu mesaj haliyle infial uyandırdı tabii... İlçe yönetiminden bir yetkili, durumu hafifletmek için “özrü kabahatinden büyük” bir açıklama yaptı:
-Kardeşi patlama sırasında yakınlarda bir yerdeymiş. O infialle mesajı atmış...
Olayı bilmeyen de bombayı bir İsrail vatandaşı attı sanır!.. Yalanın da bir ölçüsü vardır; buz gibi düşmanlıktır, antisemitizmdir bunun adı...
Şimdii, bu hanıma ve onun kafasındaki her “insan sıfatı” taşıyana bir çit lafım var:
-Nerede doğacağını, hangi dine mensup olacağını bilerek, seçerek gelmiyorsun bu dünyaya!.. Maazallah, şu anda yaşadığın Eyüp’ten yalnızca 400-500 kilometre Batıda doğmuş olsaydın, bir Ortodoks olarak dünyaya gelebilirdin!.. Ya da, İstanbul’da, İzmir’de, ya da herhangi bir kentte Musevi bir anneden dünyaya da gelebilir, bugün ölmesini dilediğin masum insanların dinine mensup bir insan olabilirdin... Böylesine bir nefretin, böylesine bir düşmanlığın hangi dinde yeri var?.. Orada Türk yurttaşları, Müslüman insanlar, 2.5 yaşında minicik bir kız çocuğu da ağır yaralandı. O dünyadan habersiz bebek de İsrail yurttaşı olsaydı, senin lanetine muhatap mı olacaktı?..
Gerçi, boşuna konuşuyormuşum gibi bir hisse kapılıyorum ama olsun; hiç olmazsa bir kaç kişiyi düşündürebilsem o bile kutlu bir kazanç olur benim için...
-Nefrete batmış, batırılmış bir ülkede az şey mi bu?..