RİYAD'ın VAHŞETİ, İSTANBUL'un YAĞMASI!!!
Soğukkanlı cellatların kurbanı tuzağa düşürdükten sonra, kaçırma-uyuşturma- katletme pazarlığı yaptığı o vahşet geçtiğimiz aylarda tüm dünyayı sarsarken, İstanbul-Riyad hattında büyük bir çekişmeye de neden oldu...
Ve Birleşmiş Milletler'in (BM) aylardır sürdürdüğü araştırma sonunda, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın katledilmesinden Riyad hükümeti sorumlu tutuldu, fail olarak da Veliaht Prense dikkat çekildi...
Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda tuzağa düşürülen Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmeden önce cellatları ile görüşmesinin ses kayıtlarının da yeraldığı raporda insanın kanını donduran vahim detaylar var...
"İlk defa yerde bir insanı keseceğim" diyen bir cellat, "parçaları plastik çantalar koyalım" diyen yardımcıları, kurbana "seni uyuşturup bayıltacağız" diye tehditler savuran katiller ve kavga seslerinin sonrasındaki vahşet!!!
Bu vahşet öylesine sarstı ki insanlığı, asitle eritilen kurbanın hücrelerinin kanalizasyonlara akıtılması kadar ağır travmalar da bıraktı geriye...
Yani o iğrenç vahşet aynı zamanda insanlığın zihnine utanç verici bir şoku da enjekte etmiş oldu!!!
2 Ekim 2018'de yaşanan vahşetle ilgili raporu tamamlayan Birleşmiş Milletler özel soruşturma komisyonu, 17 kişilik Suudili cinayet ekibi, azmettirici Suudi Devleti ile cinayetin ardındaki Veliaht Prens ile ilgili uluslararası bir "ceza" soruşturması açılmasını da talep etti...
Kaşıkçı cinayetinin tüm detaylarını deşifre eden BM raporunun ardından dünya bir kez daha İstanbul'daki cinayetin detaylarıyla şok olurken, olayının ardında bırakılan derin izler o vahşet kadar sarsıcıdır!..
İşte bu sarsıntı en çok da İslam dininin merkezinden ve peygamberlerin yattığı bir coğrafyadan tüm Müslüman ülkelere yayılan o kutsal inancı da yaralamaktan geri durmadı!..
El Kaide, IŞİD ve benzerlerinin intihar saldırıları, katliamlar ve "iç savaş" barbarlığıyla İslam'ın imajını sarstığı bir dönemde, Suudi Arabistan gibi bir coğrafyadan verilen talimatlarla IŞİD'in vahşetlerini bile geride bırakacak bir cinayetin işlenmesi, en çok zararı yine İslama verdi...
Neler düşündü acaba dünya insanlığı Müslümanlar için?..
Bu utanç verici vahşetin ardındakilere yazıklar olsun ama IŞİD kafalı- prens kılıklıların yarattığı tahribatın silinmesi için azmettiricilerle faillerin hiçbiri de cezasız kalmasın... Gerçek inananlar bunu bekliyor çünkü...
DEVLETİN SEYRETTİĞİ TALAN!..
"Devlet var mı" sorusunu bir kez daha en çarpıcı biçimde pervasızların, duyarsızların ve sorumsuzların adeta gözlerine sokan bir vahşet de geçen hafta yaşandı İstanbul'da!!!
İnsanları, hayvanları, doğayı ve yaban hayatını hedef alan bir vahşet değildi bu...
Tam aksine, Türkiye'nin sanayi ve üretim alanında nasıl yıkıcı bir başıboşluğun ortasında çırpındığını gösteren vahamet fotoğrafları yansıdı medyaya...
Gazetelerin "yağma- talan" manşetleri attığı o görüntüler ülkenin sanayisinin nasıl kötü yönetildiğini anlatmıyordu yalnızca...
Aynı zamanda, devletin milli servete nasıl sahip çıkmadığını, nasıl çözüm yolu aramadığını, nasıl yol göstermediğini ve nasıl korumadığını da çarpıcı biçimde gözler önüne serdi...
Oraya ellerinde tornavidalar, matkaplar kesiciler ve çekiçlerle -IŞİD cellatlarını andırırcasına- (!!!) leş kargaları gibi daldı yüzlerce yaratık..
Ve günlerce çekiç sesleri dinmedi orada...
O devasa mekandan kaçırılan "milli servet"in parçalarının talanı günlerce durmadı... Yepyeni traktörler yağmalandı orada, üretim bantları, torna tezgahları, makinalar, elektrik panoları ve daha nice sanayi ekipmanları paramparça edildi, sonra da kilosu 1 liradan hurdacılara satıldı...
Velhasıl, devletin gözü önünde yaşanan bu yağmayı yapanlar ekonomik kriz nedeniyle çıkmaza giren İstanbul Rami'deki Uzel Traktör Fabrikası'nı birkaç gün içerisinde çekirge sürüsü gibi yok ettiler!..
SANAYİ BAKANI NEREDE?..
Bir zamanlar binlerce işçi istihdam ederek Orta Doğu'nun en büyük traktör fabrikası olan ve dünyanın birçok ülkesine traktör ihraç eden o devasa tesisin sahibinin vefat etmesiyle, mirasçılar arasında yaşanan anlaşmazlık asırlık yatırımı iflasa sürükledi...
2012'de iflas kararının verilmesinin ardından geçen Mayıs ayında icradan satılan ancak satış tamamen kesinleşmeyince, maaşlarını alamayan bekçiler terketmiş orayı...
Yani, yağmaya - talana, tüketmeye - yok etmeye terk edildi Uzel Traktör Fabrikası...
Olayın buraya kadar yaşanan sıkıntısı o devasa fabrikanın sahiplerinin içine düştüğü çıkmaz değil aslında...
Asıl çıkmaz, İstanbul'un göbeğinde, devletin "milli servet" olarak da nitelendirilen bir tesise sahip çıkmaması ve orayı çekirge sürüleri - leş kargaları gibi ortalıkta rahatça dolaşan yağmacılara teslim etmesi!..
O yağma fotoğraflarını görünce bir yurttaş olarak içim acıdı...
Dünyanın neresinde böyle bir rezalet yaşanabilir acaba?..
Devletin kurtarmak için kılını kıpırdatmadığı bir sanayi tesisinin yağmalanmasına göz yumulması tek cümle ile anlatılabilir; Bu utanç tüm Türkiye'nin...
Böyle bir fabrika, bir daha ne zaman - kim tarafından kurulabilecek?..
Ve de Türkiye'nin "milli servet"inin sürekli çöplere atılması - heba edilmesi rezaletlerini kim durduracak?..
Devlet bu tesise neden kayyum atayarak üretimi sürdürmedi, istihdamı devam ettirmedi ve ülkeye döviz getirilmesini sağlamadı acaba?..
Bu kadar mı başıboş, bu kadar mı beceriksiz ülkeyi yönetenler?..
Yazıklar olsun Sanayi Bakanlığı'na da, sanayi odalarına da, girişimcilere de, yatırımcılara da ve bu tesisi kaderine terk eden aileye de...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac