RTÜK’ün BAŞKANI “AYRILSAN da ANLAMAM, BASARIM CEZAYI” DEDİ

CANIMI SIKAN ŞEYLER

RTÜK’ün Başkanı “Ayrılsan da anlamam, basarım cezayı” dedi

Türkiye’nin en hukuksuz kurumu hiç kuşkusuz radyo ve televizyonlara keyfi cezalar yağdıran RTÜK yani Radyo Televizyon Üst Kurulu.

RTÜK, başına buyruk bir kurum.

Aslına bakarsanız kurulduğu günden beri hep böyle…

RTÜK, bu iktidardan önce de hakka hukuka hiç uymadan cezalar yağdırırdı.

Ancak hiç olmazsa daha sonra hukukun çalıştığını görürdük.

RTÜK Yasası başından sakat bir yasadır.

Mahkemelerüstü bir kurum gibi çalışır.

Cezayı verir, infazını da hemen yapar.

Sonra bu karar yargıdan dönebilir ki, çoğu kez de dönmüştür haksız olduğu durumlarda.

Ama ne çare, para cezaları belki uzun bir zaman sonra iade edilse de kapama cezalarının telafisi hiç olmamıştır.

Örneğin 2003 yılında RTÜK, Star Grubu’nun bütün televizyonlarını bir ay süreyle kapatmıştı.

Bu tamamen haksız ve hukuksuz bir karardı.

Nitekim iki ay sonra mahkeme, kararın hukuksuz olduğuna hükmetti.

Oysa Star Grubu’nun bütün televizyonları bir ay kapalı kalmıştı.

Bu AKP’nin ilk yılıydı.

Sonra işi daha sıkı tuttular, son yıllarda haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı yargı da bir şey yapamıyor.

Çünkü iktidar, RTÜK üzerinden tamamen kendine muhalefet yapan ya da yapabilme potansiyeli olan kanallara yönelik ceza uyguluyor.

Kendine bağlı medyaya asla dokunamıyor.

Örnekleri saymakla bitmez.

Buna karşı en küçük bir muhalefet yapan kanallara akılalmaz cezalar veriliyor.

Çok kısa bir süre öncesine kadar sabah programları yaptığım Tele1, bu akılalmaz cezaların hedefindeki bir kanal.

Ne yazık ki, benim konuşmalarım nedeniyle de kanala pek çok ceza verildi.

Bu cezalar anında yerine getirildi ama haksız uygulamalar nedeniyle açılan davalarda hep beraat ettik.

RTÜK, önceki gün yine cezalar yağdırmış.

Tamamı her zaman olduğu gibi yine muhalif kanallara tabii ki…

Burada canımı sıkan ise Tele1’e benim bir konuşmam yüzünden ceza verilmiş olması.

Ağustos başında artık Tele1’den ayrıldığımı biliyorsunuz.

Kanal yönetimi bu ayrılık kararını ekranda izleyicilere bizzat açıklamamı istemişti.

Sabah programını sunan Murat Taylan da 2 Ağustos günü beni yayına davet etmişti.

O yayında ayrılık gerekçelerimi açıkladım, ama doğal olarak program akışına da uygun olarak son gelişmeleri değerlendirdik.

Ormanlar yanıyordu ve iktidar beceriksizliğini örtbas etmek için işi gücü bırakıp muhalefeti suçluyordu.

Ben de bunu “bildiğiniz üslubumla” eleştirdim.

Birkaç gün ileri gidelim şimdi; RTÜK Başkanı kanallara bir uyarı göndererek, “yangınlarda hükümeti aciz gösterecek haberler ve görüntüler verilmemesini” istemişti. Aksi davrananlar şiddetle cezalandırılacaktı.

İşe bakın ki, bu uyarıdan önce yapılmış konuşmama da ceza kesmişler.

RTÜK Başkanı, “Geri zekalılık yapıyorlar diyorum… Yeteneksizlik var, çapsızlık var. İnsanları mahvetmişsin, ülkeyi mahvetmişsin, yakmışsın” şeklindeki sözlerimin “eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı ve iftira niteliğinde” olduğuna karar vermiş ve basmış cezayı.

Sanki “Ben ayrılma falan anlamam, basarım cezayı” demiş.

Şimdi kral ya o, canının istediği gibi davranıyor.

Ama elbet bu devran dönecek.

O zaman bu hukuksuzlukların, haksızlıkların, keyfiliklerin hesabı sorulacaktır.

ÇOK GÜLDÜM

Olsun RTÜK Başkanı’na yakışıyor ama…

Çarşamba günü “tarihi” bir toplantı yaptı RTÜK.

Saray iktidarını eleştiren hangi kanal varsa ceza yağdırdı.

Bu toplantıya Meclis’te muhalefetin oylarıyla seçilen İlhan Taşçı alınmamış.

Ebubekir Şahin yani RTÜK’ün Başkanı, “Bu adam bu toplantıya girmeyecek” demiş.

Şöyle açıklamış gerekçesini de sosyal medya hesabından;

“Üst Kurul toplantısı öncesinde yaptığı sosyal medya paylaşımlarıyla ihsas-ı rey yapan üyemiz Sn. İlhan Taşçı’nın sadece ilgili dosyaların görüşülmesi sırasında toplantıdan çıkarılmasını müzakere ettik. İlgili mevzuat çerçevesinde Üst Kurul’da yapılan oylama sonucunda RTÜK Üyesi Sn. Taşçı’nın sadece bahse konu dosyaların müzakerelerine katılmaması kararı alınmıştır. Gerçek budur. Olayın çarpıtılmamasını rica ediyorum.”

Taşçı’nın yaptığı şu; RTÜK Başkanı, kanallara uyarı yazısı göndererek “akıllı olun” mesajı vermişti. Taşçı da başkanın bu hukuk dışı açıklamasından sonra çarşamba toplantısında muhalif kanallara ceza yağacağını ima etmişti.

RTÜK Başkanı buna kızmış.

Ancak beni şaşırtan ve güldüren şu; Eğer söz konusu olan ihsas-ı rey ise, yani vereceği oyu önceden ilan etmekse RTÜK Başkanı bunu onlarca defa yaptı.

Diyelim ki, bir kanalda sarayı rahatsız eden bir cümle söylendi.

RTÜK Başkanı gecenin kaç olduğuna bile bakmaz hemen bir tweet atar, “Bizim anlayışımıza çok ters olan bu ifade ile ilgili değerlendirme yapılacak ve gereği yerine getirilecektir” der.

Ardından RTÜK’ün ilk toplantısında bu kanala fena bir ceza gelir.

Başkan olunca ihsas-ı rey yakışıyor anlaşılan…

SORDUM ÖĞRENDİM

Başka ülkeler yabancılara farklı tarife uyguluyor

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, kendi partisi dahil herkesin hedefinde.

Çünkü Özcan, kentindeki Suriye ve Afganların hiçbir şey yapmadıklarını, sürekli rahatsızlık verdiklerini, gitmek de istemediklerini belirterek, “Biz de onlara verilen hizmetlerin fiyatına 10 kat zam yapacağız” demişti.

Önce CHP yönetimi, sonra İstanbul ve İzmir Belediye Başkanları, Tanju Özcan’ı suçladı,.

Özcan için iktidar da “ırkçı, faşist” kampanyası açtı.

Ama halkın büyük bölümünün sempatisini kazandı Bolu Belediye Başkanı.

Peki Başkan’ın hizmet faturalarına 10 kat zam yapması uygun mu, bu başka ülkelerde var mı?

Sordum soruşturdum, medeni ülkelerin hemen hepsinde bu uygulama var.

Kendi vatandaşlarına ve oturma izni verdiği kişilere uyguladığı tarifeleri, yabancılar için uygulamıyor.

Örneğin bir dostumun oğlu Kanada’da bir kaza geçiriyor.

Ayağı kırılıyor. Hastanede ayağı alçıya alındıktan sonra önüne bir fatura koyuyorlar.

Arkadaşımın oğlu bu faturayı çok yüksek bulunca, “Evet öyle, çünkü siz yaptığımız bu kamu hizmeti için hiçbir katkı sağlamadınız, bu katkılar Kanada vatandaşlarının ödediği vergilerle oluşuyor, sizin bunu kullanma hakkınız olamaz” diyorlar.

Bu olayı dinleyince, daha önce size yazdığım başımdan geçmiş bir olay geldi aklıma.

Washington’da ayağımı burkmuştum, gittiğim hastanede ayağımı bir sargı bezi ile sarmışlardı ve 900 dolar istemişlerdi.

Mantık aynı yani…

ŞAŞIRDIM

Hanımefendi, keşke Erdoğan’ın anlattıklarından farklı bir şey söyleseydiniz

Adet yerini bulsun, ben de öyle başlayayım, “Organize suç örgütü lideri olmakla itham edilen Sedat Peker’in” son tweetlerinde adı geçen bir kadın var biliyorsunuz.

Adı, Aliye Uzun…

Peker, henüz ifşaatlara başlamadan önce duymuştuk adını.

Burhan Kuzu-Zindaşti ilişkisinde kilit isimlerden biriydi.

AKP Beşiktaş ilçesinin önemli isimlerinden biriydi.

Sarayın davetlerinin değişmez isimlerindendi.

Sarayın önde gelen isimleri ile yakın ilişkisi olduğu söyleniyordu.

Zindaşti ile küçük bir aşk olayı da mı olmuştu ne, o kadarını bilemiyorum, ama Burhan Kuzu’yu bu İranlı uyuşturucu taciri ile tanıştıran kişi olarak biliniyordu.

Hakkında ahlaki anlamda hoş olmayan dedikodular var, kanıtlanmadığı sürece dile getirmenin bence alemi yok.

Ancak Peker’in açıklamalarında çok somut bilgiler var.

Hem Zindaşti ve Burhan Kuzu ile hem de İskenderun Limanı’na getirildiği söylenen milyarlarca nakit dolar konusu es geçilemez.

Zaten bu kez iddialar daha ciddi olduğu için olmalı, Aliye Uzun açıklama yapma gereği duymuş.

O da geçmiş bir tripod, bir telefonun karşısına YouTube hesabından konuşmuş.

28 dakika.

Dinledim tabii. Ama beşinci dakikadan sonra hızlandırdım, iki katına çıktım mecburen.

Bu hanımefendi, 28 dakikalık konuşmanın 27 dakikasını hiçbir şey söylemeden geçirmeyi nereden öğrenmiş acaba?

Dişe dokunur tek cümlesi yok.

Kendisiyle ilgili söylediği bir tek somut cümle şu; “Benim GBT’m tertemiz”

Yani GBT temiz olabilir, suçlu olmak için ille GBT’de ismin geçmesi gerekmez ki.

Hanımefendi bu cümle dışında tam 27 dakika sadece AKP övgüsü yaptı.

Onu da yaparken göz çıkardı tabii, Süleyman Soylu’yu kahraman ilan ederken “O gelene kadar bombalar patlıyordu, Reina’da insanlar öldürülüyordu, statta polislere bomba atılmıştı” dedi.

Soylu, bu bakanlığa 15 Temmuz’dan sonra getirildi. O tarihe kadar yine AKP iktidardaydı. Üstelik neredeyse 15 yılını doldurmuştu.

Bu hanımefendiye göre Soylu, AKP’nin 15 yılda yapamadığını 5 yılda tek başına yapmıştı.

Bir de hep Erdoğan’ın söylediklerini tekrarlamasa iyi olacaktı.

Öyle ki, yaşı gereği hiç hatırlamayacağı Savaş Ay’ın 90’ların ortasında yaptığı programı anımsatmaya kalkması komikti.

Ama konuşması iyi oldu.

Çünkü bu konuşması yüzünden, artık üzerindeki kuşkuyu hiçbir zaman atamayacaktır.

Saatin yarısı yok. Olsa ne yazar, maksat saat değil ki, zamanın nasıl akıp gittiği…

https://twitter.com/can_atakli_