Rus pilotu gerçekten Fethullahçı F-16 pilotları düşürmüş olabilir
Hafta sonunda ordudan yeni ayrılmış üst düzey komutanlardan biriyle sohbet ettim.
Bir dost toplantısında rastladığım bu eski komutana ordu içindeki Fethullahçı yapılanma ile ilgili ne düşündüğünü sordum.
“Yeni değil” dedi ve devam etti; “Orduda Fethullahçı yapılanma çok eskiden beri vardı. Her yıl Yüksek Askeri Şura’da nedeni belirtilmeden ilişkisi kesilen subay ve astsubayların tamamına yakını bu kesimden olurdu. AKP iktidarıyla birlikte bu durduruldu, şimdi hayli güçlü bir sayıya ulaştılar.”
Emekli komutana “Son günlerde bir iddia var, gerçi Genelkurmay açıklama yaptı ama açıkçası beni pek tatmin etmedi” diyerek Rus jetinin Fethullahçı bir pilot tarafından düşürüldüğü konusundaki haberleri hatırlattım.
“Önce kendi yazını düşün” dedi emekli komutan. Ve beni de şaşırtan biçimde kısa bir süre önce yazdığım bir yazıyı hatırlattı.
Bu yazımda “Noktayı saray koydu, Rus uçağını pilot kendi inisiyatifi ile düşürdü” başlığını kullanmıştım.
Emekli komutan “O sırada bir tek senin dikkatini çekmişti. O ana kadar yok angajmandı, yok Başbakan emir vermişti, yok Hava Kuvvetleri kararıydı deniliyordu, ama Cumhurbaşkanı satır arasında pilot inisiyatifinden söz etti. Sanıyorum bu durumu biliyordu” dedikten sonra devam etti;
“Tabii böyle bir bilginin açıklanması da zordur. Bunlar Askeri Şurada görüşülür ve kimsenin ruhu duymadan halledilir.”
Emekli komutan bunları söyledikten sonra Wikileaks’ta yayınlanan bir belgeyi de hatırlatarak “Zaten Rus uçağının düşürülmesi akıllıca değildi, öyle zannediyorum ki Cumhurbaşkanı da hükümet de hatta Genelkurmay bile buna hazırlıksız yakalandı, ancak yapacakları bir şey yoktu” diye konuştu.
Komutanın sözünü ettiği Wikileaks belgesine baktım.
22 Haziran 2012’de Suriye’nin bir F-4 jetimizi düşürmesinden 6 gün sonra Amerikan elçiliğinden merkeze gönderilen bir e-postada Erdoğan ile dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel arasındaki bir tartışmadan söz ediliyor.
Buna göre Özel, Suriye’ye derhal müdahale edilmesini ve 400 bin kişilik bir kuvvetin hazır olduğunu söylüyor. Erdoğan ise “NATO’nun kızacağını” belirterek buna karşı çıkıyor.
Amerika’ya gönderilen e-postada Erdoğan’ın Rusya’yı karşısına almak istemediğini çünkü NATO’nun da buna karşı çıkacağını düşündüğü belirtiliyor. Ancak e-postaya göre Erdoğan’ın aslında bir savaş durumunda Başkomutanlığı elinde tutan Abdullah Gül’ün Necdet Özel’le işbirliği yaparak kendisini devreden çıkarmasından korktuğu ileri sürülüyor.
Emekli komutan “Suriye politikası çok yanlış çizildi baştan beri ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Erdoğan Suriye ile savaşı hiç düşünmedi ve istemedi” dedikten sonra şunları ekledi;
“Erdoğan tüm eforunu içe yönelik harcıyor. Suriye ile savaşacakmış gibi yaparak gerginliği artırıyor, içeride arkasına destek alıyor, halkın bir bölümü kendisini kahramanlaştırıyor, böylelikle siyasi gücünü artırıyor.”
Wikileaks belgesi, Özel’in biraz erken emekliği, Rus uçağının düşürülmesinden sonraki kafa karıştırıcı açıklamaları yan yana koyduğumda, Fethullahçı pilotlar iddiasının daha gerçekçi biçimde ayaklarının yere bastığını görüyorum.
Bakalım Askeri Şura’da ne olacak, hep birlikte göreceğiz.
KOMİK
Duruma göre manşetler yandaşların tıynetini de gösteriyor
Yandaş medya ne yapacağını bilemez halde.
Çok değil bir hafta önce Cumhurbaşkanı’nın Amerika Başkanı ile görüşme ihtimalinin olmadığını görüyor ve buna inanarak Amerikan yönetimi ve Obama aleyhine yayınlar yapıyorlardı.
Kimi “Stratejik düşmanlık” diyordu kimi Obama’nın tutuklanmasını istiyordu.
Kimyalarını bozan bir unsur da Rıza Bey’in! tutuklanmasıydı.
İşin ucunun saraya dayanacağını düşünerek veryansın ediyorlardı.
Sonra Erdoğan nasıl becerdiyse Obama ile görüşmeyi sağladı.
Manşetler bir anda değişti. Yandaş yalakalar “Şer ittifakının çöktüğünü” yazdılar, Obama Erdoğan dostluğunu bozmaya kimsenin gücü yetmezdi.
Millet bu manşetleri okurken Obama “Türkiye’de basın özgürlüğüne baskı böyle giderse Türkiye zora girer, bu Erdoğan’a da söyledim, söylemeye devam edeceğim” demez mi?
Manşetler yine değişti. Obama arkadan konuşmuştu, böyle dostluk olmazdı vs.
Bütün bunların hepsi sadece 6 gün içinde yaşandı.
Boşuna söylemiyorum “Allah insana yandaşın da akıllısını versin” diye.
BAŞIMDAN GEÇENLER
#artık yeter #ankara yürüyüşü umutla başladı
Şahin Ciner’in başlattığı küçük bir gönüllü grubunun da katıldığı #artık yeter #ankara yürüyüşü dün Kadıköy’den yola çıktı.
Ciner ve arkadaşlarını uğurlamak için ben de Kadıköy’e gittim. Üzerinde #yeterartık yazılı gömleği de giyerek Kızıltoprak’a kadar eşlik ettim.
Yürüyüşe CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin de geldi. Tekin de gömlek giyerek bir süre yürüdü sonra yürüyüşçüleri uğurladı.
Akşam saatlerine kadar yürüyen grup daha sonra otobüsle Ankara’ya gitti.
#artıkyeter gönüllüleri bu sabah Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen yürüyüşçülerle buluştuktan sonra CHP, MHP, HDP ve AKP’yi ziyaret edip Meclis’e gidecek. Ekibin son durağı ise Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı sarayı olacak.
Yürüyüşü başlatan Ciner “Şu anda çok küçük bir gurubuz. Ancak Türkiye’nin her tarafından ilgi ve destek gördük. İnanıyorum ki herkesin ‘yeter artık’ dediği bir konu var, biz bütün bu ‘yeter artık’ların sözcüsü olarak yola koyulduk. Hareketimizin çığ gibi büyüyeceğini düşünüyoruz” dedi.
Bİ SORALIM BAKALIM
Asala da nereden çıktı?
Obama ile görüşme başarısı gösteren Amerika Fatihimiz Türkiye’ye döndü.
Döner dönmez yaptığı ilk açıklamada “Brookings Enstitüsü’nde Küresel Sınamalar ve Türkiye’nin 2023 Hedefleri konulu bir konferansım oldu. Tabii bu konferansın öncesinde yaşadığım tablo gerçekten çok çok manidardı. Ülkemde bazı şeyleri boşuna anlatmıyoruz, boşuna konuşmuyoruz. Orada gördüğüm şuydu: PKK terör örgütünün temsilcileriyle, YPG’nin temsilcileriyle Asala’yı ve onun yanında da ülkemizden kaçıp şu anda Amerika’da yaşayan Paralel Devlet Yapılanması temsilcilerinin hepsinin iç içe yan yana olduklarını gördüm. Bu bir ispattı. Bu bir delildi” dedi.
YPG’yi, PKK’yı, paralel yapıyı anladık da artık tarihe karışmış Asala nereden çıktı?
Neyse ki Cumhurbaşkanı “manidar” gördüğü kişiler arasında CHP’lileri, Atatürkçüleri, yurtseverleri katmamış.
BUNU YAZMAK GEREK
Başbakan rahatlattı; “Ordu’ya darbe açıklaması yapması için izni ben verdim”
Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı “darbe yapmayacağız” açıklamasının perde arkası nihayet belli oldu.
Durup dururken üç beş yandaş yalaka “darbe mi olacak” diye sorduğu için açıklama yapan Genelkurmay aslında herkesi şaşırtmıştı.
Daha önceleri Genelkurmay açıklamalarını antidemokratik bulan ve “vesayeti kaldıracağız, herkes haddini bilsin” diye yaygara koparan iktidar çevreleri bu kez açıklamaya aykırı tepki vermediler.
Nedeni nihayet ortaya çıktı.
Meğer Genelkurmay önce Başbakan Davutoğlu’ndan izin almış.
Konuya açıklık getiren ve herkesi rahatlatan Davutoğlu dün bir gazeteye şu açıklamayı yaptı;
“Genelkurmay Başkanı’mızın yaptığı açıklama hem benim iznimle yapılmıştır hem de ben bu açıklamanın arkasındayım. Hiçbir şekilde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin demokratik sistemin dışındaymış, başka bir yerindeymiş gibi takdim edilmesini kabul etmem. Genelkurmay Başkanı’mızın bu konudaki görüşlerini ifade etmesi, benimle istişare edilmiş bir husustur. Dolayısıyla herhangi bir şekilde demokratik teamüllere aykırı da görmüyorum.”
Ben çok rahatladım. Ya siz..
ÖNERİ
Abdülkadir Selvi’nin Hürriyet’i kurtarabileceğini sanmıyorum
Hürriyet Gazetesi müthiş bir transfer yaptı.
Hürriyet Gazetesi müthiş bir transfer yaptı.
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi bugünden itibaren Hürriyet’te yazacak.
Hürriyet, Selvi’nin “usta” gazeteci olduğunu belirtiyor.
Tercih Hürriyet’indir tabii bize laf söylemek düşmez ama belli ki bu transferin asıl amacı iktidarla arayı iyi tutmak, daha da ötesi iktidarın artık nefes aldırmayacak hale gelen baskısından biraz kurtulmak.
İşe yarayacağını sanmıyorum. Çünkü Selvi yandaş medyadan gelse bile son zamanlardaki tutumu saraydan çok hükümete yakınlık gösteriyor.
Selvi sarayın tepkisiyle karşılaşabilir. Nitekim saray yazarları Selvi’yi top atışına tutmaya başladı bile.
Hürriyet’in dünkü manşetinde yer alan Fehmi Koru’nun da yakında burada yazması şaşırtıcı olmasın. O da yandaşların temel direklerinden biri. Ancak ne yazık ki o da sarayın artık pek hoşlanmadığı biri.
Yani Hürriyet’e kim akıl verdiyse yanlış vermiş.
Bence “kurtulmak için” transfer yapacaklarsa Cem Küçük’ü alsınlar.
Onun saray tarafından muteber görüldüğü kesin. Ayrıca içeri alırlarsa en azından ikide bir Aydın Doğan’a parmak sallayıp “Bak merhamet gösteriyorsak iyiliğimizden, şunları şunları at sonra konuşalım” tarzı yazılarından kurtulurlar.
Cem Küçük bunları yazacağına çıkar Aydın Doğan’ın yanına, söyleyeceğini söyler, belki o zaman grubun nefes alması sağlanır.
Cem Küçük’ten sonra bir de Rasim Ozan Kütahyalı, Nagehan Alçı çifti transfer edilirse işte o zaman ballı kaymak olur ki Doğan’ın kurtulma ümidi doğabilir.
Halk TV’de Tuba Emlek’le birlikte sunduğumuz Özgür İrade bu akşam saat 21.00’de. Erdoğan’ın Amerika gezisini, ordudaki Fethullahçı yapılanmayı, #yeterartık yürüyüşünü ayrıntıları ile ele alarak anlatacağız. Bekliyoruz..
https://twitter.com/can_atakli_