S-400'ün TETİĞİ KİMİN ELİNDE?..
Üstelik tüm askeri kışlaların tel örgülerinde, "fotoğraf- video çekmek yasaktır" yazısı asılı durmasına rağmen gösteriş yapılması çok tuhaf bir çelişki!..
"S-400'ler alınsın mı- alınmasın mı" tartışmalarının halen sürdüğü bir ülkede, canlı yayında füze şov yapılırken aklımda çelişkilere dikkat çeken deli sorular dolaşıyor...
Nereden alındı acaba bu füzeler?.. Rusya'dan... O halde aklımdaki ilk soru menzilsiz bir füze gibi dönüp duruyor; Sahi, S-400 Rusya'ya karşı kullanılabilir mi?..
Olur ya, bir gün düşman olduk Rusya'yla, savaş başladı, işte o zaman bu sistemi Moskova'dan havalanan uçaklara-füzelere karşı yönlendirebilecek miyiz?..
Soru bu, biter mi?.. Örneğin S-400'ler havada hedef değiştirebilir mi?.. Yani siz ateşlediğinizde, yazılım kodlarını elinde bulunduran Rusya, füzeyi Suriye yerine İsrail'e yönlendirebilir mi?..
Sorular, sorular, sorular... Takip uydu tanımlamaları tamamen Rusya yazılımının etkisi altında ise S-400'ler askeri savunma sistemi açısından acaba ne kadar bağımsız, ne kadar özgür ve ne kadar isabetli?..
Sormaya devam edelim; Türkiye Cumhuriyeti S-400'leri alırken dışarıdan müdahaleyi ortadan kaldıracak kritik önlemleri alabildi mi acaba?..
En önemlisi; Rusya'nın S-400'ler üzerinden sadece "dost hedefleri tanımlama" yetkisi verdiği öne sürüldüğüne göre, bu "dost uçak" tanımlamaları, Ruslar'ın uçaklarını-füzelerini kapsayacak biçimde yazılımda sabit mi, yoksa müdahaleye açık mı?..
Konu hava savunma sistemi gibi Türkiye'nin dış tehditlere karşı yaşamsal bir meselesi olduğu için sorular bitmiyor... İşte bir başka önemli soru daha;
Amerika'nın karşı çıkması, hatta tehdit etmesine rağmen S-400'leri aldığımız Rusya, acaba Türk ordusuna kullanmak dışında, yazılımı ve koordineyi de öğretiyor mu, yoksa Türkiye namlusu Ankara'da, tetiği Moskova'da bir silahı mı satın aldı?..
Nasıl yani; biz Amerika'yı karşımıza alırken; Rusya, İran'ı da koruma uğruna, S-400 satarak başka ülkeleri adeta "savunma" kalkanı olarak mı kullanıyor?..
TÜRKİYE'nin YAŞAMSAL KAYGILARI!..
Dün bu köşede, S-400'lerin Türkiye için ne kadar yaşamsal olduğuna, su - petrol savaşlarının geleceği ve Arap Baharı ile Genişletilmiş Ortadoğu Projesi kapsamında ne kadar vazgeçilmez olduğuna vurgu yaparken, İran ve Kuzey Kore'nin kendilerini koruma uğruna, nükleer silaha bile başvurduğuna dikkat çekmiştik...
Evet; değişen dünya dengeleri içerisinde Orta Doğu kan gölüne dönmüşken, laik yapısıyla ayakta durmaya çalışan Türkiye, Suriye- Irak- Libya gibi emperyalizmin kolay lokması olmamalı...
İşte bu yüzden kendi savunma sistemini kurmalı, sürekli revize etmeli ve "güçlü ordu - güçlü devlet" ilkesinden de yola çıkarak, yurdunu - ulusunu korumak için önlemlerini her zaman almalı diye yazmıştık...
Düşüncemiz böyle de, yazının başındaki kaygılı soruların tehlikeli kuşkulara dönüşmemesi için yanıtları bulmak kaçınılmaz olmalı...
S-400 konusunda, bilen bilmeyen herkesin ahkam kestiği bir dönemde, hava savunma sisteminin ne kadar güçlü olduğunu dünkü yazıda vurgulamış biri olarak, bu sistemin "yazılımı" konusunda, yani tartışmaların odağındaki "kod" meselesine dikkat çekmek gerekiyor...
İşte bu konudaki sorulara yanıt bulmak için bilişim sektörünün önemli yazılımcılarından biri olan eski CHP milletvekili Tacidar Seyhan'la konuştum...
MİLLİ YAZILIM ŞART...
Yazının başında sıraladığımız sorular Tacidar Seyhan'ın zihninde de yanıt arıyor...
O da S-400'lerin alınmasını doğru buluyor ancak, Türkiye bir silah almışsa bunun tüm "kod"larının da Ankara'nın elinde olması gerektiğine dikkat çekiyor... Haklı olarak şöyle diyor Tacidar Seyhan;
"S-400'lerin yazılımı ülkemizin kaygılarının - ihtiyaçlarının giderilmesi ve gücü kullanma konusunda özgün hale getirilmelidir... Çünkü bu tür yazılımlara da dışarıdan müdahale imkanı var... Takip uydu tanımlamaları tamamen Rus yazılımının etkisi altında olduğu için S-400'lere de dışarıdan müdahale edilebilir... Ruslar hedef şaşırtma yeteneğine sahip... İşte dışarıdan müdahaleyi ortadan kaldıracak önlemler alınması için iki ülke arasında müşterek faaliyet yürütülmeli... Bu faaliyetler doğru yürütülürse, sistemi aldığınız ülkeye bağımlı olmaktan da kurtulursunuz."
Tacidar Seyhan'a dedim ki, "Sıradan yurttaşlar bile yazılım konusunda kaygılı hale gelmişken, Türkiye gibi koca bir ülke Amerika'yı karşına alma uğruna Rusya'dan S-400 alırken, hava savunma sistemindeki açmazları - çıkmazları - eksikleri - sıkıntıları göremedi mi, bunun ileride sorun yaratacağını anlayamadı mı?.."
Yurtdışında da önemli askeri yazılımlara imza atan Seyhan şu yanıtı verdi;
"Aselsan ve Roketsan'da Türk yazılımıyla füze denemeleri devam ediyor. Ancak Türkiye böylesine etkili-güçlü, üstelik Amerika'yla sorun çıkartacak bir hava savunma sistemini alıyorsa, kesinlikle kodları - koordinatları ve hedefi bağımsız olarak belirleyeceği yerli ve milli bir yazılımı geliştirmek zorundadır... Ayrıca füzeleri hedef belirleyen radarlar da Rus yapımı... O halde dost-düşman tanımlaması ve yetkisinin yüzde yüz elimizde olduğunu söylemek mümkün mü?.. S-400'ler gibi diğer savunma araç - gereçlerinin üzerindeki yaşamsal sıkıntıyı giderecek tek çare milli yazılımdır..."
Evet; S-400'e bakış açısı, ABD'nin ya da Rusya'nın yanında olmak değil, memleket safında durmak meselesidir...
Yani; S-400'lere karşı çıkanların farklı gerekçeleri olabilir ama böylesine önemli bir hava savunma sistemini destekleyen kesimlerin kafasında yine ulusal kaygılardan yola çıkan yaşamsal sorular var...
Velhasıl; asıl konu S-400 gibi büyük savunma sistemlerini satın almak değil, tam aksine asıl mesele bu sistemleri bağımsız- yardımsız ve birilerine muhtaç ve mecbur kalmadan kullanabilmek...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac