SARAY’da HİÇBİR “SIKINTI” YOK!..

SARAY’da HİÇBİR “SIKINTI” YOK!..

Hadi gözünüz aydın!..

Enflasyon rakamları açıklandı; Saray’ın “sıkıntı” olarak lanse ettiği, iktidara yapışık muhterem medyanın da bu sözcük üzerinden bin bir takla atıp, “sıkıntının geçmekte olduğu”, “nurlu ufuklara doğru dörtnala koşmakta olduğumuz” yolunda okuyanı, dinleyeni kahkahalarla ağlattığı süprüntü haberlerden sonra, devletin resmi kurumu TÜİK’in açıkladığı rakamlar krizin nereye dayandığını açıkça gösterdi!..

Öyle ki, günlerdir ekonominin çok iyi gittiğini tekrarlamaktan bitap düşen Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bile şöyle demek zorunda kaldı:

-Beklediğimiz oranların üzerinde bir rakamla karşılaştık!..

Sonunda rakamlar da aldatmıştı ülkeyi yöneten zevatı demek!.. Neydi peki bu denli şok yaratan enflasyon rakamları?.. Eylül ayında, 15 yıl sonra yani 2003’ten bu yana enflasyon ilk kez yüzde 20’yi aşmış, yüzde 24.52’ye fırlamıştı!.. Ev eşyası grubundan ulaştırmaya, çeşitli mal ve hizmetlerden gıda ve alkolsüz içeceklere ortalık tam anlamıyla yangın yerine dönmüş, işçinin, memurun, emeklinin maaşlarına aldıkları zamlar tamamen erimiş, ana paradan yemeye başlamıştı!.. Elektrik ve gaz sektöründe artış ise tam anlamıyla alarm veriyordu; bunu zaten üç ayda üç kez yapılan kallavi zamlarla görmüştü yurttaş, ancak ardının  geleceği de açıkça görülüyordu.

-Hem de daha kışa bile girmemişken!..

Ekonomistler “dahası gelecek” derken, Bakan Berat Bey son derece umutlu konuşmaya devam ediyordu:

-En kötüyü geride bıraktık! Trend, Ekim ayı ile birlikte kırılacak. Haftaya enflasyonla mücadele çerçevesini açıklayacağız...

Bakalım enflasyon bu açıklamayı bekleyecek mi, hep birlikte göreceğiz! Ancak berat Bey’in söylediği çok doğru bir şey var:

-Gerçekten bir şeyler kırılacak, ama o ne olacak?!.

İtibarın ederi 36 milyon TL!..

Durum o raddeye gelip dayandı ki, binlerce şirketten sonra şimdi de yurttaşlar bireysel olarak konkordato istemeye başladı!..

Bu başvurulardan ikisine mahkemelerden olur kararı çıktı; yurttaşlar için bir mali müşavir komiser olarak atandı! Tüm bunlar yaşanırken Cumhuriyet gazetesi Sinan Tartanoğlu’nun “Saray’ın giderleri” haberini manşete çıkardı... Sayıştay, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın 2017 yılı giderlerine ilişkin raporuna göre o cenahta kesinlikle hiçbir “sıkıntı” görünmüyordu!. Rapora göre Saray 2017 yılında 650 milyon(eski parayla 650 trilyon)lira harcamıştı!.. Bunu böldüğümüzde karşımıza günde harcanan para olarak şu rakam çıkıyordu:

-1 milyon 800 bin TL( 1 Trilyon 800 milyar!)

Sanırım geçmişte buna benzer haberler yapıldığında Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan “itibardan tasarruf olmaz” açıklamasını anımsıyorsunuzdur... İşte bu itibar harcamaları yani her türlü temsil ve ağırlama giderleri 2017 yılında 36 milyon 273 bin TL oldu!.. Yine aynı yıl başta başdanışmanlar olmak üzere tüm personele harcanan para ise yaklaşık 117 milyon TL’yi buldu...

Mutfak, temizlik, sağlık da çok önemli tabii; Ejder meyvesi, Smoothie gibi gıda alımlarına ayrılan para 2.6 milyon TL, Saray’ın ağlık harcamaları için 2.7 milyon TL, hijyen yani temizlik ekipmanları içinse 3 milyon 244 bin TL harcandı. Eğer temizliğe günde ne harcanıyor diye merak edecek olursanız söyleyeyim: günde 9 bin TL’den fazla!..

Sayıştay’ın raporunda Saray’ın “Örtülü Ödeneği” olarak bilinen “Gizli Hizmet Gideri” kalemi yer almadı!.. Çünkü 2015 yılında yapılan yasal düzenleme ile gizlenmişti!.. Son olarak 2014 yılına ait gizli hizmet bedelini vereyim, siz oradan hesaplayın:

-2015 raporunda bir yıl öncesinin gizli hizmet gideri 150 milyon TL idi!..

2018 yılının harcama tablosunu da, şayet yeni yasal düzenlemeler olmazsa önümüzdeki yıl öğreneceğiz!.. Ama şunu açıklıkla söyleyebilirim:

-Cumhurbaşkanı yerinde söylemiş; hakikaten Saray’da hiçbir “sıkıntı” yok!..

Can Ataklı’nın sorusuna yanıt veriyorum!..

Sütun komşum Sevgili Can ataklı dün ilginç bir soru sordu...

Yanıtını da okuyucuya bıraktı. Soru şu:

- Kemal Sunal’ın bütün filmleri defalarca yayınlanıyor ekranlarda. Ama nedense bir tanesi hariç; o hiç yayınlanmıyor!..

Ona da bir okuyucusu sormuş. İyi bir gözlem! Şöyle bir düşündüm, şıp diye anladım... Ehh ben de aynı zamanda bir okuyucu olduğum için cevap hakkım var sanırım; o halde hakkımı kullanıyorum:

-Aziz Nesin’in asla eskimeyecek, her daim gündemde kalacak romanı “ZÜBÜK!..” 

Sahtekar, dolandırıcı, para ve güç için babasını bile gözünü kırpmadan satacak bir kasaba politikacısının hem de kazıkladığı, sömürdüğü, k.çından donunu bile aldığı ahalinin desteği ile bakanlığa kadar uzanan öyküsünde Kemal Sunal harikalar yaratmış, film ise gişe rekorları kırmıştı!.. Filmden hatırımda kalan çok çarpıcı bir sahne de var; belediye başkanlığı seçiminde karşısına çıkan namuslu, çalışkan rüşvete asla tenezzül etmeyen avukat rakibi için şöyle diyordu Zübük:

-Avukat efendi, daha kendine bir hayrın yok, vatandaşa ne hayrın dokunacak?!.

Ve Zübük seçimi kazanıyordu!!!

https://twitter.com/umit_zileli