SARAYIN SADECE BİR UÇAĞI ile 77 YANGIN SÖNDÜRME UÇAĞI ALINABİLİR

ANALİZ

Sarayın sadece bir uçağı ile 77 yangın söndürme uçağı alınabilir

Ülkenin her tarafını orman yangınları sardı.

İktidar şaşkın ve çaresiz.

Elbette fedakâr görevliler canla başla çalışıyor, hatta bu uğurda canını da veriyor.

Ama yetmiyor.

Çünkü bu iktidar orman yangınları konusunda yıllardır tek bir adım bile atmadı.

Komşumuz Yunanistan, Türkiye’nin altıda bir büyüklüğünde.

Ama o Yunanistan’ın 38 tane yangın söndürme uçağı varken, AKP iktidarının Türkiye’ye layık gördüğü sayı sadece üç.

40’a yakın  da helikopter var, hepsi bu.

Peki bu yangınlar yeni mi çıkmaya başladı?

Beş yıl önce, 10 yıl önce, 20 yıl önce bugün yanan bölgelerde orman yangını çıkmıyor muydu?

Çıkıyordu, hatta bugünkülerden çok daha korkunç yangınlar da yaşadık.

Bu kez yangın Manavgat’ta evlere de sıçradı, iki koca mahalle de yanıp kül oldu ve ne yazık ki can kaybı da yaşadık.

AKP iktidarı son birkaç yılda “Türk Hava Kurumu uçaklarını kullanmama” inadı yüzünden, bir taraftan Türkiye’yi yangın söndürme uçaksız bırakırken diğer taraftan da ilk anda çok rahat kontrol altına alınabilecek yangınların çok büyümesine neden oldu.

Manavgat’ta uzmanlar anlattı.

Yangın ilk çıktığında havadan müdahale edilebilseydi bu kadar büyümeyecekti.

Peki neden yangın uçağımız yok?

Neden alamıyoruz?

Elimizdekini neden kullanamıyoruz?

Bu soruların cevabını verebilecek bir yetkili yok.

Uçaklar konusunda ihale sıkıntısı yaşandı.

Muhtemelen ihaleden kimin ne kazanacağı konusunda anlaşmazlık olunca Türkiye uçaksız kaldı.

Bunun başka izahı yok çünkü.

Buna karşı sadece Cumhurbaşkanlığı’nın 13 uçağı var.

Sadece Katar Şeyhi’nin hediye ettiği uçağın, ikinci el satış fiyatıyla satılması halinde kaç tane yangın söndürme uçağı alınır biliyor musunuz?

77 tane.

İtibar adı altında lüks, ihtişam ve debdebe içinde yaşayan saray iktidarı, işte sırf kendi keyfi için ormanlarımızın yanıp kül olmasına seyirci kalıyor.

Başta saray medyası olmak üzere, iktidarın yan kuruluşları, yandaş tetikçiler bu gerçeği saklamak için yangını ve neden söndürülemediğini değil, bunun kasıtlı olup olmadığını akla ziyan teorilerle ve suçlamalarla tartışarak kamuoyunun beynini yıkıyor.

Bize de “Tanrım başka yangın verme” diye dua etmekten başka çare kalmıyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Sabotajcı arama telaşı, linç eylemlerine neden oluyor

Üç gündür saray medyası, “yangınların kimler tarafından çıkarıldığını” konuşmakla geçiriyor zamanını.

Saray medyasında alınmayan önlemler, havaalanında yatan yangın söndürme uçakları, Türkiye’nin hâlâ etkili bir yangın söndürme filosuna sahip olmaması konuşulmuyor da “sabotajcı” aranıyor sürekli.

Herkes çok bilmiş.

Adam geçiyor ekrana, “Bu bir tesadüf olamaz, aynı anda 40 yerde çıkmış yangınlar, demek ki arkasında örgütler var” diyor.

Sonra da başlıyor olağan şüphelileri sıralamaya.

Tabii en başta PKK

Birkaçı IŞİD’den filan söz ediyor.

Peki elde kanıt var mı?

Aynı anda 40 yerde birden yangın çıkarmak sıradan bir iş değildir, peki bizim istihbarat örgütümüz yok mu, böyle bir şeyi önceden haber alamıyor mu?

Haydi diyelim ki haber alamadı, aynı anda 40 yerde yangın çıkaranları da mı yakalayamıyorlar?

Şu ana kadar yangınların sabotaj sonucu çıktığı konusunda resmi hiçbir açıklama yapılmadı.

Marmaris yangınını ise 10 yaşındaki iki çocuğun oyun oynarken çıkardığı anlaşıldı.

Bütün bunlara rağmen elbette sabotaj ihtimali de güçlüdür.

Ancak hiçbir belge ve bilgi olmadan ormanların kasıtlı yakıldığını söylemek ve hedef göstermek çok acı sonuçlara da yol açabiliyor.

Marmaris ve Manavgat’ta üç vatandaşımız “ormanı yaktıkları zannıyla” linç edildiler, ölümden zor kurtuldular.

Daha sonra bu kişilerin yangına yardıma koştukları anlaşıldı.

Demek ki böyle hassas olaylarda herkes sorumlu olmak zorundadır, bunu bilelim.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Meslek hayatımın en uzun tatili

Bazı okurlar hayli şaşırmışlardır.

Çünkü işsiz kaldığım dönemler hariç, hiç bu kadar uzun süreli tatil yapmamıştım.

Bu kez çok “radikal” bir karar aldım.

Gazetedeki yönetici arkadaşlara, “Bu yıl kanunun bana verdiği hakkın yarısını kullanmak istiyorum” dedim.

Basın kanunu 5 yıldan fazla bu meslekte çalışanlara yılda iki ay tatil hakkı tanıyor.

Dikkatinizi çekmiştir, “Meslek hayatımın en uzun tatili” dedim ama bu bile yasal hakkımın yarısı kadar oldu, yani bir ay.

Gerekliydi ama.

Yılların yorgunluğu ve stresi çökmüştü üzerime.

Sevgili kızıma nitelikli zaman ayırmakta zorlanıyordum.

Güzel bir tatil ayı geçirdik böylelikle.

Ama tatilin sonu bizim için, özellikle sevgili kızım için çok büyük bir üzüntüye neden oldu.

Gidip gördüğümüz, eğlendiğimiz, yemekler yiyip salıncaklarında sallandığımız ormanların önemli bir bölümü yandı bitti.

Kızımın haberi duyduğunda ağlamasını ve “Ne olur kapatın televizyonu” diye haykırmasını herhalde çok uzun yıllar unutamayacağım ve o ses kulaklarımdan gitmeyecek.

Bir ayı sizlerden ayrı geçirdim.

Şimdi buradayım.

Kaldığımız yerden aynı heyecan, aynı şevk ve aynı samimiyetle yola devam.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

İşte herkesi bu çileden çıkarıyor

Kimsenin yabancı düşmanlığı yaptığı yok.

Ülkemizde yüzbinlerce yabancı yaşıyor.

Biraz varlıklı ailelerin evinde Türk cumhuriyetlerinden gelmiş on binlerce kişi çalışıyor.

Kimsenin sesi çıkıyor mu, kimse “Defolsunlar gitsinler” diyor mu?

Hayır.

Peki Afganistan’dan ve Suriye’den gelenlere niye tepki var?

Afganistan’dan gelenlerin ne oldukları ve ne amaçla geldikleri bilinmiyor, millet tedirgin, bu gelenlerin bir iç kargaşaya neden olabileceğinden kuşkulanıyor pek çok kişi.

Suriyeliler ise Türkiye’de yan gelip yatarken Türk askeri bu ülkede şehit oluyor.

Öfke buna.

Bu iki fotoğraf karesi aslında vatandaşın ruh halini çok güzel yansıtıyor.

SORDUM ÖĞRENDİM

Sabotaj olmadan da aynı anda 40 yerde yangın çıkabilir

Bir anda bütün Akdeniz Bölgesi’ni saran orman yangınları ister istemez “Yakıyorlar” düşüncesini hepimizin zihninde egemen kılıyor.

Ormanlarımız gerçekten teröristler tarafından yakılmış olamaz mı?

Olabilir.

Marmaris’te iki küçük çocuğun neden olduğu ortaya çıktı örneğin.

Onların terörist olması ihtimali sıfıra yakın.

Yangınlar doğal yollarla çıkmış olabilir.

Bizim Akdeniz ormanları yanarken, Yunanistan, İtalya’nın güneyi ve Sicilya Adası, Fransa, Karadağ, Ukrayna, Bulgaristan dev yangınlarla boğuşuyordu.

Yani yalnız değiliz.

Burada kafa karıştıran, aynı anda ya da çok kısa aralıklarla birbirine yakın birçok noktada yangının başlaması.

Sordum.

Ege ve Akdeniz kıyıları doğal yangın alanları.

Buralarda temmuz-ağustos aylarında sıcaklık 35 derecenin üzerinde oluyor günlerce.

Bu nedenle kuru yapraklar ve dallar, bir cam şişeden yansıyan güneş ışını ile bile alev alıp yanmaya başlayabiliyor.

Bölgenin en yaygın ağaç türü çam.

Çam ağacı bildiğimiz çıra aslında.

Bir kibritle bile koca çam ağacını tutuşturabilirsiniz.

Üstelik çam ağaçlarının kozalakları var ve yangın sırasında bu kozalaklar kor haline geldiklerinde tutundukları dallardan fırlayıp 300-500 metre uzaklara ulaşabiliyorlar ve başka bir noktada yangın başlatabiliyorlar.

Bu yazdıklarımı bu bölgelerde yaşayan sıradan insanlar bile biliyorlar.

ÇOK GÜLDÜM

Bu da pazarın fıkrası

Bir ay sizlerle olmayınca dört pazar boyunca Yıldırım Tuna fıkraları da olmadı tabii.

Bu pazar, tekrar başlarken bir fıkra ile günümüze neşe katalım.

Tabii Yıldırım Tuna’dan...

MÜJDE

Rahip, pazar ayininde birden vaaz kürsüsünü terk etmiş, kalabalık arasında kilisesinde oturan bir adama doğru yürümüş, onu omuzlarından yakalamış, “Yavrum müjdemi isterim, bugün yürüyeceksin!” demiş.

Adam “Sakat falan değilim ki peder…” diye şaşırmış.

“Bana öyle bildirildi.. Bugün yürüyeceksin..” diye coşku ile tekrarlamış rahip ve koridorda yürüyerek kürsüsüne geri dönmüş..

Hayli canı sıkılmış adamın, erken terk etmiş ayini, dışarı çıkmış, bir bakmış ki arabası otoparkta yok…

https://twitter.com/can_atakli_