SAVAŞ ve REFERANDUM!..

SAVAŞ ve REFERANDUM!..


Bir tarafta savaş, tam da burnumuzun dibine dek ulaşmış durumda...


Mecazi olarak değil, fiziki olarak “burnumuzun dibi!..” Kilis sınır kapısından bir taş atımlık mesafede PKK/PYD ve Esad güçleri resmen fink atıyor!.. Ruslar, Azez’i bombalıyor..


Buna karşılık, İncirlik Üssü’ne Suudi uçaklarının geldiği konuşuluyor... Suudiler “beş uçağımız IŞİD’le mücadele için İncirlik’te”diyor. Türk güvenlik kaynakları, “şu an için İncirlik’te Suudi uçağı yok” diyerek yalanlıyor... Tabii “şu an” kısmı dikkat çekici! Rusya “ayağınızı denk alın” diye tehdit ediyor, buna karşılık Türkiye “Fırtına” adı verilen obüslerle PYD mevzilerini, özellikle de ele geçirdikleri askeri havaalanı tarafını bombalıyor...


Yanaşma medya, savaş çığlıkları atıyor; Yeni Şafak gazetesi, “bu kadarı yetmez, tüm PYD mevzileri bombalanmalı” fetvası veriyor.. Veriyor vermesine ama obüsün menzili 40 kilometre, tesirinin en yüksek olduğu mesafe 8 ile 25 kilometre arası!. Kısacası tüm alanları bombalamak için uçak ya da menzili yüksek füzeler gerekli. Türkiye’nin, Rus uçağının düşürülmesinden bu yana o civarlarda pek uçak uçurmadığı da bir gerçek...


İşin acıklı yanı, dünyada ve bizim medyada “Türkiye-Suudi Arabistan birlikte kara savaşına hazırlanıyor” iddiaları havada uçuşuyor...


Sözün özü; Saray’ın ve iktidarın en başından başlayarak yaptığı “akıllara seza” pek stratejik(!) eylemler dizisi, ülkeyi “felaketten felaket beğen” pozisyonuna kilitlemiş vaziyette!..

 


İkti
dara meşruiyet kazandıran muhalefet!..

 


Pekii, diğer tarafta, ülkenin başına “Yeni Osmanlı Hülyası” ve buna bağlı “stratejik sığlık” sonucu böylesine bir  belayı saran iktidar cenahı ne yapıyor dersiniz?..


Saray, büyük bir hızla “Başkanlık ve referandum” için ülke çapında sahaya inmeye hazırlanıyor!.. Çünkü iktidarının geleceğinin ancak ve ancak buna bağlı olduğu fikrine her geçen an biraz daha bağlanıyor... Ayrıca Saray’ın, TBMM’de kurulan “Anayasa Mutabakat komisyonu” ile ilgili en ufak bir umudu yok; bu komisyondan bir sonuç çıkmayacağını gayet iyi biliyor. Ama bu komisyon onun için çok değerli, çünkü büyük önem taşıyan bir görev ifa ediyor.


-Yeni anayasa kılıfı altında gündeme gelen Başkanlık sistemine meşruiyet kazandırıyor!


Pekii, muhalefet bu durumu göremeyecek kadar kör mü?. Açıkçası, neresinden bakarsam bakayım, muhalefetin hangi “politik stratejilerle” bu çok açık, çok vahim ve sonu felaketle bitmesi epey muhtemel oyuna alet olmasını anlayabilmiş değilim!.. daha önceki gün İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal bu durumu işaret ederek şöyle diyordu:


-İktidar, yeni anayasa söylemi ve eylemi ile suç işliyor... Muhalefet de bu eyleme destek olarak bu anayasa suçuna alet oluyor!..


Bu kadar basit! Ancak bir yığın hukukçuya sahip CHP ve MHP’nin bu kadar yalın bir gerçeği görememesi dikkate değer... HDP’yi saymıyorum dahi; çıkarları ve hedefleri bu oyunun içinde dibine kadar yer almalarını gerektiriyor!..


Tam tersine meydanlara çıkması, “yeni anayasa kılıf, gidişat diktatörlük” sloganıyla kitleleri aydınlatması gereken CHP, abuk subuk tartışmalarla bırakın muhalefet yapmayı, bir de fena şekilde irtifa kaybediyor!..


-Siyasette bunun adına “Harakiri yapmak” deniyor!..

 

                                                     

Korku dağları bekliyor!..

   


Halbuki Saray çok önceden planlarını yaptı bile...


Güvenilir isimlerden kurulu “Yeni Anayasa ve Başkanlık” ekibinin yaptığı programa göre önce kapalı salon toplantıları, havalar düzelince de meydan mitingleri için hazırlıklar tamamlandı. Bu nedenle iktidara yakın sivil toplum örgütleri kurgulandı... Yetmedi, Üniversiteler devreye sokuldu... O da yetmedi, TOBB, TESK, TZOB gibi esnafa, işçiye ve sokaktaki yurttaşa ulaşabilen kurumlar da işin içine dahil edilmeye çalışılıyor; yani devlet, anayasa, manayasa dinlenmeden bu kampanya için tümüyle seferber ediliyor...


Buraya kadar her şey güzel de, Saray’ın başını fena halde ağrıtan bir sorun var:


-AKP içindeki “özgün ağırlığı olan” muhalifler!..


Hatırlayacaksınız, kısa süre önce, Bülent Arınç’ın çıkışıyla başlayan “parti içi buhran”, fokurdama eğilimine girmişti. Saray bunun üzerine epey önceden randevu isteyen Abdullah Gül’ü davet etmiş ve 3 saat süren bir görüşme yapılmıştı. İşte o toplantıda “iplerin tamamen koptuğu” söylentisi başkent kulislerine yayılıverdi!..


Ardından, dün Cumhuriyet gazetesinin sürmanşetinde şöyle bir haber yer aldı:


-Yeni AKP hareketi doğuyor!..


Habere göre, Gül liderliğinde, önemli isimler “parti içinde etkin muhalefet” kararı aldılar. İşin ilginci bu hareket, “yeni bir parti değil, AKP’nin kuruluş felsefesine döndürülmesi” hedefini güdüyor!..


İşte tam bu haber tartışılırken, Hüseyin Çelik, resmi internet sitesinden, “2003 1 Mart teskeresine kendisiyle birlikte iki bakanın daha ret oyu verdiğini” açıkladı... Hani “bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?” özdeyişini çağrıştıran bu işaret fişeği niçin çakılmıştı?. Yanıt basit:


-Referandum oylamasında 330 hiç de çantada keklik değil!..


Bunu bilen Saray, “bu durumun önü nasıl alınır” ın hesaplarını yapıyor şu sıralar. Üstelik Davutoğluna da hiç güvenemediği bir ortamda!.. Dikkat ederseniz yazının küçük bir bölümü hariç, bu yaşamsal süreçte muhalefetin esamesi dahi okunmuyor...

-O arkadaşlara iyi uykular!..