SEN HEP HAKLI ÇIKTIN 

SEN HEP HAKLI ÇIKTIN        

“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyordu o nutkunda. 

Bu tek cümle kaderi de, kararlılığı da, inancı da, iradeyi de anlatıyor. O tek cümledeki Cumhuriyet’e “Benim en büyük eserim” diyordu. 

O Cumhuriyet, bugün de bütün olumsuz eleştirilere, sorgulamalara, saldırılara rağmen, hâlâ ülkemizi aydınlatıyor. 

O Cumhuriyet, bugün de, 21. Yüzyılda da ülkemizin uygar ülkelerle olan ilişkilerinin en sağlam, en güvenilir bağıdır.     

Birinci Dünya Savaşı’nda, 3 kıtada yaptıkları savaşları kaybeden Osmanlı askerleriyle, Milli Mücadele yürütüyor, Meclis kuruyordu. Ülke, artık sarayın talimatıyla değil, milletin iradesiyle yönetilmeliydi. Başta Mustafa Kemal olmak üzere o kahraman insanlar, ülkenin gerçeklerini de, dünyanın dengelerini de izliyor, değerlendiriyorlardı. 

O Cumhuriyet, ülke yedi düvelin işgali ve istilası altındayken kurulan TBMM’nin eseridir. 

O Meclis, bir yandan savaşı yönlendiriyor, diğer yandan yeni kurulacak devletin temel yasalarını, eğitimi, yargıyı, sağlığı, kadın haklarını, Latin alfabesini, inanç özgürlüğünü, uygarca yaşamanın ayrıntılarını tartışıyordu. 

Ve o Meclis, genel kurul salonunun en görkemli yerine “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” diye yazdırıyordu. 

Mustafa Kemal, yurtdışına ülkemizi temsil etmek, ülkemiz adına konuşmak göreviyle gideceklere “Sizler benim sesimsiniz” diyordu. 

O yıllarda hiçbir devlet büyüğümüze, hiçbir yabancı devlet kapılarını kapatmadı. O yıllarda hiçbir devlet temsilcimizi, hiçbir yabancı devlet apar topar geri göndermedi. Yine o yıllarda hiçbir devlet büyüğümüzü, hiçbir devletin mahkemesi yargılayıp, suçlamadı.           

Mustafa Kemal Atatürk, yeryüzünde halkını en çok seven devlet adamıdır. Daima halkıyla beraber olmuş, halkıyla bütünleşmiştir. Günübirlik seyahatlerinde de, aylarca süren yurt gezilerinde de olağanüstü koruma tedbirlerine gitmemiş, gerek görmemiştir. 

Günümüzde devlet büyüklerimiz camiye, Tanrı’nın huzuruna bile, yüzlerce koruma görevlisi ve keskin nişancılarla gidebiliyorlar. Günümüzde devlet büyüklerimiz, bir yabancı devletin sıradan siyaset adamlarıyla bir telefon görüşmesi yapmayı bile büyük bir gurur sayıyorlar. 

Türkiye Cumhuriyeti, bir Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yeryüzünde kurulan ilk bağımsız Müslüman devlettir. Atatürk’ün ölümünde en büyük acıyı da o Müslüman ülkeler, mazlum milletler yaşamışlardır. Örneğin; Bangladeş’te 10 Kasım Kemal Günü olarak değerlendirilmiş, 300’den fazla camide dualar okunmuştur.

“İslam dünyasının büyük ümidi, iftihar kaynağı” diye yazılar yazılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı, “bütün doğu uygarlıklarını batı emperyalizminden kurtaran adam” diye tanımlamışlardır. P. Nehru, M. Gandi, M. A. Cinnah Gazi Mustafa Kemal’in bütün İslam dünyasının en büyük değeri olduğunu vurgulamışlardır.        

Mustafa Kemal Atatürk; ideal bir devlet adamında aranan özellikleri en üst düzeyde taşıyan bir liderdir. Dahası, yapılan araştırmalarda dünya genelinde kurucu, kurtarıcı, yapıcı ve yaratıcı karakteriyle en büyük lider tanımına layık görülmüştür. 

İngiltere Başbakanı Lloyd George, Anadolu’daki yenilgisinin gerekçelerini parlamentoda sıralarken, “Biz yeryüzünde üç beş asırda bir, bir dehanın görülebileceğini öğrenmiştik. Bu deha bu kez Anadolu’dan çıktı. Yapılacak bir şey yok” demiştir. 

Son söz: O bileği bükülmeyen bir liderdi. Geçmişte O’nun uzattığı elin değerini bilmeyenler, bugün O’nun ayağına gidiyorlar koşa koşa.