SEN TERÖRÜ LANETLE YETER, HÜKÜMETİ KARIŞTIRMA

ANALİZ

Sen terörü lanetle yeter, hükümeti karıştırma

İktidar tüm yandaş ve yalakalarıyla “tam saha savunma” yapıyor.
Hepsi işi gücü bıraktı bu uğursuz terörün etkilerinden hükümeti sağ salim kurtarmaya çalışıyor.
Bombalar patlıyor, masum insanlar ölüyor, nice umutlar sönüyor bunların hiçbiri iktidarın umurunda değil. Yeterki hükümete bir şey olmasın, bu işteki sorumluluğu ve payı ortaya çıkmasın.
Haklarını da teslim etmek gerek, çünkü ellerindeki muazzam medya gücünü çok iyi kullanarak adeta beyin yıkar gibi halkta bir algı oluşturuyorlar.
O da şu; “Bütün dünya bir araya geldi, tek hedefleri Türkiye’yi süper güç haline getiren Tayyip Erdoğan’ı alaşağı etmek.”
Buna inanan yığınla insan var.
Düşünmeyince, merak etmeyince, olayları dikkatle izlemeyince, hiç sorgulamayınca inanıyorlar tabii.
Ankara’daki o son uğursuz saldırıdan sonra koro halinde yine saldırıya geçtiler.
“Terörü neden lanetlemiyorsun, teröristi neden eleştirmiyorsun” gibi akla ziyan sorularla beyinleri iğdiş edercesine atağa kalktılar.
Ne söylerseniz söyleyin “Önce terörü lanetle” sloganını yapıştırıyorlar.
Anlatıyoruz; “Siz terörle kucak kucağa iken, terör örgütünün lideri ile pazarlık masaları kurup ona övgüler düzerken, askerin polisin elini kolunu bağlayıp teröristlerin rahat bir ortamda çalışmasını sağlarken, askeri alana girilip Türk Bayrağı indirilirken sesinizi çıkarmadınız, biz o zaman aynı bugünkü gibi terörün karşısındaydık, lanetliyorduk ve çözüm önerilerini sıralıyorduk. Şimdi aynı noktadayız. Farkımız, terörü siz ancak şimdi fark ettiniz. Hem aklınız yetmediğinden hem de kendi kurnaz politikalarınızı hayata geçirmek isterken soruna çare bulamadığınız için ortalığı sis bulutu ile kaplayıp pislikten sıyrılmak istiyorsunuz.”
Oysa herkesin durup düşünmesi gerek.
Bir ülkenin, başkentinde 5 ay içinde 3 büyük terör eylemi yapılabiliyorsa, burada terörü lanetleyerek bir sonuç alamayız.
Çünkü bu kadar çaplı terör eylemleri, devletin içinden yardım ve destek gelmezse gerçekleştirilemez.
Kimse zekâmızla alay eder gibi “istihbarat eksikliğinden” söz etmesin.
İstihbarat bal gibi alınmıştır, ama engellenmemiştir.
Bu terör eylemlerinden medet umanlar vardır. Bu terörün halkta yılgınlık ve korku yaratacağını bunun sonunda “daha fazla kaosa gideceğimize bu iktidarı destekleyelim” görüşünün hâkim olacağını düşünmektedir bazıları.
İşte bu nedenle her terör eyleminden sonra zihinlere yönelik bir başka terör faaliyeti başlıyor. “Terörü lanetledin mi, hükümeti eleştireceğine teröriste de bir laf söylesene, amaç hükümeti devirmek, istifa etmek çözüm değildir” sloganlarını fütursuzca kullanmalarının nedeni budur.
1 Kasım seçiminden önce hükümetin başının “Ankara’daki patlama AKP’ye oy getirdi” sözleri hala kulaklarımızda çınlıyor.
Bugün de aynı görüşü paylaştıklarından hiçbir kuşkum yok.
Toplum ne kadar gerilirse, birbirine düşmanlık ne kadar artarsa, terör üzerinden karşı tarafı alt etme siyaseti ne kadar yaygınlaşırsa, iktidar o kadar güçleneceğini hesaplıyor.
Ama dün de yazdığımı tekrarlayayım; Bu hesapları tutmayacaktır. Kendi yarattıkları terör ortamının kontrolünü giderek kaybediyorlar. “Terör akıttığı kanda boğulur” diyorlar ama aslında kendileri de o sele kapılacaklardır.

ŞAŞIRDIM

Pes yani; “Ya bizdensin, ya teröristsin”

Saray artık ipin ucunu kaçırıyor.
Bir ülke düşünün; devletin en tepesinde oturan kişi kendi halkını, vatandaşını “ölümle” tehdit ediyor.
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, özgürlükler için atılan nutuklar bir anda dönüp “Gömeceğiz, yok edeceğiz” naralarına dönüşüyor.
Saraydaki son olarak “ya bizden yanasınız teröristten yana” deyiverdi.
Türkçesi şu; “Ya beni destekleyeceksin ya da sana terörist muamelesi yapacağım.”
Terörist muamelesi yapılması demek “gerektiğinde öldürülmek” demek.
Böyle bir mantık olabilir mi?
Her konuda olduğu gibi sadece terörle mücadele konusunda iktidarla, sarayla aynı düşünmeyebilirsiniz, bu sizi nasıl terörist yapar?
Sarayın mantığına göre yapar.
Çünkü ona göre kendinden olmayan herkes kötü, herkes vatan haini, herkes terörist, herkes dış güçlerin emrinde, herkes darbeci.
Daha önce “Bitaraf olan bertaraf olur” demişti. Sonra bitaraf olanlara neler yaptığını görmüştük.
Şimdi bu tavrını daha yükseğe çıkardı.
Artık daha kestirmeden gidecek “Muhalifler teröristtir” diyor bir anlamda.
Herkes kollasın kendini.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Böyle giderse hep birlikte kafayı yiyeceğiz

Dün saat 16.00 sıralarında yazılarımı bitirmeye çalışıyorum. Bana, çalışma olanağı sağlayan İstanbul Gerçeği İnternet haber sitesinin ofisinin penceresinden Boğaz Köprüsü görülüyor.
Bir ara camdan dışarı baktığımda alışılmadık bir şey çarptı gözüme. Ne olduğunu anlamak için dikkatlice bakınca köprünün tamamen boş olduğunu fark ettim.
Meğer köprü çıkışında terk edilmiş bir araç varmış. Şüpheli bir durum yani. Bunun üzerine gidiş geliş tamamen kesilmiş.
Yaklaşık bir saat sürdü bu durum. Sonunda “yanlış alarm” olduğu anlaşıldı.
Ancak birçok televizyon olayı canlı olarak yayınladı, milyonlar yürekleri ağızlarında seyretti.
Bu olaylar toplumda çok ciddi hasar yaratıyor. Herkes paranoyak hale geliyor giderek.
Emniyet “hangi akla hizmetse” 20 bombalı aracın plakasını yayınlıyor.
Gizli damgalı “eylem yapılacağı ihbar edilen tehlikeli bölgeler” genelgesi anında gazetelerde ve televizyonlarda yayınlanıyor.
Herkes birbirine şüphe ile bakıyor. Normalden iri sırt çantası taşıyanları görenler uzaklaşıyor. Üzerinde kalın palto olanlar polise ihbar ediliyor. Evinin önünde park etmiş yabancı araç gören 155’i arıyor.
Çöp bidonunun dışında kalan poşetler bile ihbardan nasibini alıyor.
Millet cebinde “bombalı araçların plakalarını içeren listeyle” geziyor.
Böyle giderse toplum olarak kafayı yiyeceğiz galiba.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Yandaştan yandaşa; “Dangalak”

İktidar kanadındaki “saraycılar” ile “hükümetçiler” arasında ciddi bir mücadele var.
Bunların bazıları çok açıktan yapılırken, asıl savaş henüz tam gün yüzüne çıkmadı.
Cemaat işi halledildikten sonra şimdi asıl iç çatışma aşamasına gelindi.
Yakındır. “Karar” verilmiş artık, bu savaş bir süre sonra daha açıktan yürütülecek.
Dün yandaş medyanın en bilinen kalemlerinden biri televizyon ekranlarına çıkıp “terörle yaşamaya alışmalıyız” diyen başka bir yandaşın sözlerini “dangalakça bir söz” diyerek eleştirdi.
Söylemeye gerek yok herhalde, bu yandaşlardan biri saraycı diğeri hükümetçi.
Benzer birkaç örnek daha yaşadık son bir iki ayda.
Seyretmesi keyifli oluyor.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Sahte Suudi pasaportu haberi doğru mu?

Birkaç gündür ortalıkta gezen bir haber var.
İtalya’da hakkında “kara para soruşturması” açılan Bilal Erdoğan bu ülkeden çıkabilmek için sahte Suudi Arabistan pasaportu kullanmış.
Haber doğru mu bilemiyorum. Ama kaynak İtalyan makamları.
Henüz bir yalanlama yapılmadı.
Doğruysa, bu büyük bir rezalettir, skandaldır.
Bir ülkenin Cumhurbaşkanının oğlu sahte pasaport kullanabilir mi?
Üstelik bu sahte pasaport bir başka ülkenin adına düzenlemiş olabilir mi?
Bu haberin doğru çıkması Türkiye’nin dünyadaki itibarını yerle bir eder.
Şu işe bakın, bir cumhurbaşkanı oğlunun, adı hem kara para hem sahte pasaport olayında anılıyor.
Türkiye bu kadarını hak etmiyor.

ÇOK GÜLDÜM

MİT olayı artık komediye döndü

Türkiye terörün ağır saldırısı altında.
Başkentinde 5 ayda üç büyük terör saldırısında 150’nin üzerinde insanını kaybediyor.
Teröre lanet nutukları birbirini izliyor ama terör eylemlerine yönelik bir istihbarat ve önleme çalışması yapılmadığını görüyoruz.
Sorumlu makamlarda oturanlar her bombadan sonra failleri çok hızlı açıklıyorlar da iş önceden yakalamaya gelince, yok, olmuyor.
Sonunda vatandaş da istihbarat örgütlerini ti’ye almaya başladı.
MİT’e “kayyum atanmasını” isteyen Twitter hashtag’ı açıldı örneğin.
Ama en güldüreni “MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yerine Müge Anlı getirilsin” önerisiydi.



https://twitter.com/can_atakli_