ACAYİP YAZILAR
Şimdi AKP de mi “terör örgütü yandaşı” oldu?
Ara sıra bu cümleyi kullanıyorum ama şaka değil, gerçekten çok tuhaf ülke oldu.
Sapla saman iyice birbirine karıştı.
Ülke yönetimi öyle ellerde ki, hiçbir konuda net bir karara varamıyor, pek çok konuyu anlamıyorsunuz.
Çünkü ilkeleri yok.
Belli bir siyasetleri yok.
Teflon tava gibiler, üzerlerine hiçbir şey yapışmıyor.
Üstelik hemen her konuda, devletin bütün güçlerini seferber ederek zeytinyağı gibi üste çıkmayı beceriyorlar.
Şimdi size hiç dokunmadan önceki gün çeşitli medya organlarında yayınlanan bir haberi sunmak istiyorum:
AKP Grup Başkanvekilleri, baroların yapılarını düzenleyen Avukatlık Kanunu’nun detaylarını görüşmek üzere saat 14.00’te CHP Grup Başkanvekillerini ziyaret etti. Heyet saat 15.00’te, HDP Grup Başkanvekilleri ile görüşmeye başladı. AK Parti heyetinin ikinci durağı İYİ Parti oldu. MHP, pakete destek vereceğini açıklarken, bugün AK Parti heyeti yaptığı ziyaretlerde CHP’nin, HDP’nin ve İYİ Parti’nin de desteğini istedi.
Çok açık bir haber değil mi?
AKP, barolarla ilgili çıkarmak istediği yeni yasa konusunda HDP’nin desteğini istiyor.
Hani şu “PKK’nın uzantısı olan” HDP.
Hani şu, “milletvekilleri PKK ile aralarına bir mesafe koyamadığı iddiası ile terörist ilan edilen” HDP.
Hani şu, “hangi konuda oy kullanırsa AKP ve payandası MHP’nin karşısında olacağını söylediği” HDP.
İyi de ne oldu da birden HDP ziyareti yapıldı?
AKP’lilerin başına taş mı düştü de HDP’ye selam vereni bile terörist ilan ederken, bir anda ayaklarına kadar gidip “Aman bize destek” dediler.
Şimdi kimi aklıevvel yandaş yalaka tetikçi zevattan bazıları, “Demokrasi kuralları böyle emrediyor, HDP legal bir partidir, arkasında 6 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının desteği vardır” falan gibi laflar edebilirler.
İyi de bugüne kadar böyle söyleyenleri de “teröristlerin sözcüsü, teröristlerin destekçisi” ilan edenler bunlar değil mi?
Hele MHP’nin durumu tam içler acısı.
Çünkü muhtemelen payanda oldukları AKP’nin, kalkıp HDP’nin ayağına kadar gideceğini hiç hesaplamadan, “Madem başkanımız baroların çoklu olmasını istiyor, bizim düşünmemize ne gerek, tabii ki destek olacağız, bu bizim asli görevimizdir” dediler.
Oysa şimdi HDP’nin de potansiyel olarak bu yasaya destek verme ihtimali doğdu.
Çok merak ediyorum, acaba MHP’liler “Aaaa, olmadı ama… Madem HDP, başkanımızın isteğine evet diyor, biz terör örgütüyle yan yana olamayız, bu nedenle barolarla ilgili yasaya karşı çıkacağız” diyebilecek mi?
Diyemez gibi geliyor bana.
Bu arada HDP’ye ve HDP milletvekillerine akıllarına gelen her anda “terörist” diye çemkiren yandaş tetikçi kimi gazetecilerin, şu ana kadar “HDP desteğini istemek ve ayaklarına kadar gitmek de nereden çıktı?” diye sorduklarını duydunuz mu?
Bilmem, belki dikkatimden kaçmıştır ama ben de duymadım.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Bu kadar da vicdansızlık olmaz
Şu haberi okur musunuz önce lütfen;
Bursa’nın İznik ilçesinde genç kız, YKS sınavına gitmek için evinden çıktı. Kılıçaslan Caddesi’nde maske takmadan arkadaşıyla birlikte yürüyen genç kız, polisi görünce maskeyi tekrar takmaya çalışsa da polisin dikkatinden kaçmadı. Genç kız, ceza yazılacağını öğrenince yaklaşık 30 dakika polise dil döktü ama yine de ceza yemekten kurtulamadı. “Lütfen yazmayın” demesine rağmen ceza yemekten kurtulamayan genç kıza, maske takmadığı için 900 lira ceza yazıldı.
Allah aşkına, kuralları uygulamak elbette çok gereklidir ve kimse bu konuda imtiyazlı olamaz ama hayatının en önemli gününü yaşayan gencecik bir insana bu yapılır mı?
Kızcağız hiç maskesiz de değil üstelik, hemen takmaya çalışmış ama “acar polisimiz” bunu yutmamış.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Peki o kız korona yaysa daha mı iyi?”
Haklısınız elbette.
Ama şunu söyleyeyim: Yasak nedeniyle sokağa sadece sınava girecekler ve bazılarının velileri çıktı dün. Sokağa çıkmanın yasak olmadığı günlerde herkes çıkabiliyor ve yüz binlerce kişide maske yok. Hepsine ceza yazılabiliyor mu veya sokakta olanların sayısına oranlarsanız, küçük bir kesimin sokakta olduğu günle, herkesin sokakta olduğu gün arasında koronayı yayma kapasitesi hangisinde daha yüksek olur?
Merak ediyorum, “Bekçi Murtaza” zihniyetli o polislerin vicdanı rahat mıdır acaba?
Hele o kızcağız o moralsizlikle başarısız olursa?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Sınava giren öğrenci velilerine Erdoğan işkencesi
Önceki gün ve dün üniversite giriş sınavları yapıldı biliyorsunuz.
Bu nedenle “kısmi sokağa çıkma yasağı” bile uygulandı.
Neden?
Çünkü öğrencilerin hem sınav yerlerine rahat gitmesi hem de toplu halde dışarı çıkılacağı için koronaya karşı bir önlem olarak bu yasak düşünüldü.
BAŞKANIMIZ GEÇECEK KARDEŞİM
Polis, büyük bir hızla okul yolundaki araçları çekerken çevrede oturanların, “Yapmayın, çocuklar sınavda, onların velilerinin arabaları bunlar” şeklindeki uyarılarına, “Bizi ilgilendirmez, başkanımız geçecek buradan” dediler.
Yani bütün amaç öğrencilerin hem fiziki hem ruhi sağlıklarını korumak.
Ancak Çengelköy’de yaşanan bir işgüzarlık, belki ilk anda öğrencileri etkilemedi ama hem velileri çileden çıkardı hem de sınavdan çıkan bazı öğrencileri yaya bıraktı.
Konu şu, anlatayım;
Çengelköy’de, AKP Genel Başkanı’nın çalışma ofisi olarak da kullandığı Vahdettin Konakları var.
Buraya çıkan yolun üzerinde “Mehmetçik” okulu var.
Doğal olarak bu okulda da sınav vardı.
Ve yine doğal olarak okula mecburen araçlarıyla gelen veliler, park yeri olmadığı için araçlarını yol kenarına park etmişler.
Ancak işe bakın ki, AKP Genel Başkanı’nın da Vahdettin Köşkü’ne geleceği tutmuş.
Biliyorsunuz, eğer AKP Genel Başkanı geçecekse, yollar tamamen boşaltılıyor, binlerce polis, asker, özel harekatçı, helikopterler, hücumbotlar, koruma görevi yapıyor.
Polis “ne olur ne olmaz” diyerek, AKP Genel Başkanı’nın geçeceği yollar üzerinde tek bir araç bile bırakmıyor.
Vahdettin Konakları’na çıkan yoldaki araçlar da veliler, okul bahçesinde ya da çevresinde sınavın bitmesini beklerken çekiliverdi.
Ama olsun, AKP Genel Başkanı o yoldan zaten geçebileceği halde, yine çok rahat biçimde geçip gitti. Hepsi 10 saniye içinde olup bitti. Olan velilere oldu.
ŞAŞIRDIM
AKP Genel Başkanı’na yönelik ‘dislike’ları troller yapmış
Bu köşede önceki gün çıkan bir yazımda AKP Genel Başkanı’nın gençlerle yaptığı canlı YouTube sohbetinin 1 buçuk milyondan fazla izlendiğini ancak gençlerin, Erdoğan’a pek sevgi göstermediklerinin anlaşıldığını yazmıştım.
Çünkü yazıyı yazdığım sırada programı 1 milyon 782 bin 129 kişi izlemişti.
Bunlardan 81 bini Erdoğan’ı beğendiğini belirtirken, beğenmeyenlerin sayısı ise 326 bin idi.
Dün de tam bu yazımı bitireceğim sırada YouTube’a girerek son duruma baktım.
İzleyici sayısı 2 milyon 237 bin 745’e yükselmişti.
Beğeni sayısı 97 bindi.
Beğenmeyenlerin yani sosyal medya ağzı ile “dislike” sayısı 359 bin olmuştu..
Elbette AKP tarafı bu durumdan çok rahatsız oldu.
Canlı yayın sırasında, çok sayıda “olumsuz yorum” gelmesi üzerine, yorum bölümü alelacele kapatılmıştı.
Dün de kimi AKP sözcüleri “Başkanımıza bunu yapanlar hainlerdir” türü açıklamalar yaptılar.
AKP sözcülerine göre “dislike” olayı organize yapıldı ve bunun sorumlusu da muhalif troller.
Trol lafını öğrendiler ya kullanacaklar işte.
Anlamadığım şu: Madem öyle, yorumları kapatmayı biliyorlar, muhalifler trol saldırısı yaptıysa siz de çağrı yapın, AKP’liler hesaba girip “like” butonuna bassın ve kısa sürede “like” sayısı “dislike” sayısını geçsin.
Tabii ben bunu yazdıktan sonra bunun da bir anlamı kalmadı, zamanında akıllarına gelecekti. Yorum kapatacağınıza maaşlı trollerinizi seferber etseydiniz. Şimdi çok geç, orası da başka.
Oysa AKP ileri gelenlerinin kabullenmesi gerek, “Yeni nesil gençlik, AKP’den pek hazzetmiyor.”
Tabii başka siyasi görüşlerden hoşlandığını da söyleyemem. Seçim günü kendi başlarına bir karar vereceklerdir elbette.
https://twitter.com/can_atakli_