SÖMÜRÜ, HIRSIZLIK, RANT ve ORTAKLAR!..
“Din-iman” sömürüsü... Sürekli “haktan-hukuktan” söz edenlerin takiyeleri!.. “Yetim hakkı, günah, israf” edebiyatı vs.
Tarikat-siyaset ve sömürü-rant ilişkisinin toplumu uyutma stratejisi 12 Eylül 1980’den sonra adeta gelenek haline getirildi... Devlet de gericilerden oy almak için bu bağnaz oyunlara göz yumdu...
Molla-mürit hattında tarikat ekonomisini de oluşturan bu sömürü çarkı son yıllarda öylesine büyüdü ki; tekke ve zaviyeleri yasaklayan cumhuriyetten, tekkeci- molla zihniyetinin devleti yönetme, hatta 15 Temmuz’da görüldüğü gibi ülkeyi ele geçirme sürecine kadar gelindi...
Fethullahçılar’ın sınav sahtekarlıkları da işte bu dönemlerde, “paralel devlet”e eleman yetiştirmek için kullanıldı... Yani son 15 yılda ve de AKP iktidardayken...
Medyaya dün yansıdı ki; Fethullah Gülen, 2010’daki KPSS sınavının sorularının çalınması ve müritlere dağıtılması emrini “bizzat” vermiş...
Haberin en ilginç yönü burası değil... Asıl rezalet, sınav sahtekarlıklarına rant uğruna göz yuman kimi tarikatların bunun karşılığında nasıl nemalandıkları... Yani işbirliğinin karşılığında, onların da sus payı olarak tıpkı FETÖ gibi devlete sızmaları!..
Tolga Şardan’ın dünkü Milliyet’te yer alan haberindeki şu satırlar, tarikat-siyaset ve hırsızlık- ortaklık ilişkisini göstermesi açısından da çok düşündürücü;
“Elde edilen verilere göre, Gülen cemaatinin halen toplum içinde aktif olan başka dini cemaat ve grupların içindeki kişilere de soruları sızdırdığı ve devlete giriş yapmalarını sağladığı anlaşıldı. İsim bazındaki araştırmalarda, ‘Okuyucular’ adıyla faaliyet yürüten gruptan isimleri belirlenenlerin sayısı 80 dolayında. Yine, ‘Yazıcılar’ adıyla bilinen grubun içinde olan yaklaşık 60 kişi KPSS 2010’daki soru hırsızlığı ve organizasyonu içinde yer alarak devlette görev başı yapmaya hak kazanmış. Benzer şekilde ‘İskenderpaşa’ grubundan da 20’ye yakın ismin FETÖ’nün verdiği destekle KPSS 2010’u kazandığı belirtiliyor.”
Bu saptamalar, kendi büyüttükleri FETÖ’cülerle mücadele ederken başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere devlet birimlerini diğer tarikatlara açanlara ifhaf olunur!..
Söyler misiniz; AKP, “FETÖ’den kurtulayım” derken devletin başka dinci organizasyonlarca ele geçirilmesi tuzağının ne kadar farkında ve buna karşı ne yapıyor acaba?..
TECAVÜZ VAHŞETİ VE SUSKUNLUK!..
İşte tarikat-siyaset ağının örtbas etmeye çalıştığı yeni bir rezalet daha... Yani, sözde “dini eğitim” verilen tarikat merkezleri, yurt ve okullarda utanç verici olaylar giderek artıyor...
Baksanıza, “Ensar” benzeri yeni vahşetle karşı karşıyayız ve gazeteler bir tecavüz zincirinin kirli halkalarını yazamıyor bile...
Meğerse orada, tecavüz ve tacize uğrayan çocuk sayısı 30 değil en az 70 olarak belirlenmiş!.. Ve tıpkı Ensar vakası ve diğer rezaletlerde olduğu gibi Güneydoğu’daki bir imam hatip lisesinde ortaya çıkan ahlaksızlıkta da çok tuhaf ve düşündürücü noktalar var!..
O küçük ilçede, böylesine sarsıcı ve utanç verici bir kitlesel rezalet nasıl oldu da duyulmadı?.. Tacize uğrayan onlarca çocuktan hiçbiri mi tepki gösteremedi?..
O kurbanların ailelerinden hiçbiri mi isyan etmedi bu ahlaksızlığa?.. Ve imam hatip lisesindeki hiçbir öğretmen mi aylarca devam eden ahlaksızlıklar zincirini fark etmedi?..
Sorular devam ediyor; tecavüzcü daha önce defalarca başka okullara tayin edilmesine rağmen nasıl olur da en sonunda yine söz konusu imam hatipte görevlendirildi acaba?..
Ve o sapığı suçüstü yakalayarak ihbarda bulunan nöbetçi öğretmen gerçekten açığa alınan görevliler arasında mı?..
Eğer öyleyse, tarikat-siyaset zincirinin toplumu adeta çembere aldığı bir bölgede, rezaleti örtbas etmek isteyenlerin kim olduğu da anlaşılıyor mu?..
Konu çocukların “korunması” ise taciz-tecavüz rezaletini duyuran gergerfirat.com adlı internet sitesi neden kapatıldı, gazeteci Hacı Boğatekin’e neden baskı yapıldı ve CHP Gerger İlçe Başkanı Abdurahman Acar haberi paylaştığı için neden ifadeye çağrıldı acaba?..
CHP yönetimi, hem yargıya yardımcı olmak hem de perde gerisindeki rezaletleri ortaya çıkarmak- vahşeti mercek altına almak için ne bekliyor?..
BİR GAZETEYİ MAHVEDENLER!..
“17/25 Aralık darbe girişimi sürecinde Ergenekon savcıları gazetede haber şeklinde yer aldı, FETÖ’cü savcılar Can Dündar’la görüştü...”
“Gazete, devletçi, geleneksel, laik ve ulusalcı çizgisini ansızın değiştirip devleti hedef aldı, devleti hedef alan FETÖ ve PKK kaynaklı haberleri manşete taşıdı...” “Yazarları FETÖ’nün organize ettiği Abant Toplantıları’na katıldı, gazete FETÖ’nün yayın organı olan Zaman gazetesi ile aynı manşetleri attı...”
“Kuruluşundan beri logonun üzerinde hiçbir habere yer vermeyen gazete, 23-24 Mayıs 2015 tarihli sayısında logonun üzerine terörist başı Fetullah Gülen’in fotoğrafı ile birlikte ‘Fakirhaneme bunlar malikane diyor’ şeklinde başlık attı...”
“Gazetede yer alan yazı dizisi ve haberlerde FETÖ’ye terör örgütü denilmedi, daha çok ‘Gülen hareketi ya da cemaat’ şeklinde belirtildi...”
Yukarıdaki saptamalar, İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin Cumhuriyet gazetesini rotasından çıkartan Akın Atalay’ın “tutuklama karanın gerekçe”leri olarak sıralanmış...
Ve ne yazık ki bu gerekçelerin dayanakları gazetenin kendi arşivinde ve aynı algıyla haberler yapan (!) gazetenin “internet sitesinde” de durduğuna göre, kimse ortaya çıkıp yanlış da diyemiyor...
Evet; gafiller köşelerinde işbirlikçileri kahraman diye yutturmasın, FETÖ’yü aklayan zavallılar da “kol kola” ilişkilerini örtbas için “ahlak”çılık oynamasın!!!
Cumhuriyet gazetesini bu vahim suçlamalara muhatap eden hikmeti kendinden menkul, dönek, liboş, işbirlikçi kafalara yazıklar olsun... Mahkemenin “gerekçe”sindeki utanç da onlara yeter... Çünkü mahvettiler asırlık gazeteyi...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac