GİTTİM GÖRDÜM
Soyguna bakın; yol aynı mesafe aynı, fiyat 10 kat
Yolculukta kendi minik arabamı kullandım. (Küçük müçük ama uzun yolda bayağı iyi gidiyormuş)
Erdoğan bir konuda haklı.
Gerçekten yol yapmayı iyi becermişler.
Bandırma'dan itibaren yüreğim ağzıma gelmeden, sorunsuz ve güzel yolculuk yaptım.
Dönüş de aynıydı açıkçası.
Ama elbette iş yol yapmakla bitmiyor.
Daha da önemlisi “Bakın yol yaptım, kavşak açtım, tünel kazdım” sözleri de bir yere kadar ilgi çekiyor da sonra sıkıyor.
Hele “paralı” yollarda tam bir soygun uygulanıyorsa insanın canı daha da sıkılıyor.
Biliyorsunuz “İstanbul-İzmir arası 3.5 saat oluyor” diyerek propaganda yapıyorlar.
Öncelikle bu yolu 3.5 saatte alabilmek için saatte 160 kilometreden fazla hızla gitmek gerekiyor.
Demek ki sürekli ceza da yazılacak ki soygun katmerli olsun.
Cuma günkü yolculukta Akhisar'a vardığımda “ücretli otoyol” tabelası ile karşılaştım.
“Otoyolun İzmir bölümü açılmıştır, hayırlı olsun” yazısın görünce “Hem belki daha çabuk giderim hem de yeni yolu görmüş olurum” düşüncesi ile bu yola saptım.
Gerçekten çok güzel bir otoyol yapmışlar.
Üç şerit, kaymak gibi asfalt.
Manisa'nın arkasından Turgutlu'nun yanından, Kemalpaşa ve Belkahve'nin üstünden geçip neredeyse normal yolla aynı noktadan İzmir'e varıyor.
Varıyor varmasına da her nedense bu otoyolu Aydın-Çeşme otoyolu ile bağlamayı unutmuşlar.
Bu durumda harika bir yoldan geldikten sonra kendinizi bir anda İzmir trafiğinde buluyorsunuz tekrar otoyola çıkmak için hayli sıkıntı çekiyorsunuz.
Kimbilir belki “Bu yollardan biri milletin diğeri ise iktidarın ve ortaklarının, ikisini birbirinden ayırmak gerek” diye düşünmüşlerdir.
Çünkü iki otoyolu kıyasladığınızda ortaya anormal bir soygun çıkıyor.
Akhisar-İzmir arası 100 kilometre. Çıkışta 38 lira ödeniyor. Küsüratı da var da kızgınlıktan unuttum.
İzmir-Çeşme arası ise 70 kilometre, bu yol için ödenmesi gereken tutar 3.75 lira.
Arada tam on kat fark var ki işte bunun adı soygundur. Siz istediğiniz kadar otoyol yapın, tünel açın.
Aradaki fiyat farkı bu kadar olabilir mi?
Olur, Türkiye'de iseniz ve iktidarda AKP varsa olur.
Çünkü bu otoyollardan biri devletin diğeri ise AKP'li müteahhitlerin.
Aslına bakarsanız aynı durum İstanbul'da, Körfez geçişinde de aynı.
Yani aynı soygun düzeni burada da var.
Fark şu; soygunu biliyorsunuz da İstanbul'da çoğu yerde gişelerden geçtiğinizde ödediğiniz ücreti göremiyorsunuz, bir anlamda fark etmiyorsunuz.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
TOKİ tıpkı “Tosun” gibi her yerde var
Biraz argo olmasına rağmen herhalde herkes “Tosun'un” ne olduğunu biliyordur.
Dünyanın öteki ucunda bir tuvalete girmiş Türklerden biri, bir de ne görsün tuvaletin kapısında “Tosun burada da hizmetinizdedir” yazmıyor mu? İşte o hikaye.
Sanki TOKİ de Tosun'la yarışıyor. Nereye gitsem TOKİ binalarını görüyorum.
Kuşadası'ndan geçiyorum akşam saatlerinde.
Önce onu yazayım; Bu tatil yerleri sanki eziyet yerleri gibi.
İzmir'den Kuşadası'na geldiğim süreden daha fazlasını 13-14 kilometrelik Davutlar yolunda geçirdim.
Dağ taş ev dolu Kuşadası'nda.
Nasıl bir tatil anlayışıdır bu çözmek mümkün değil.
Bütün güzellikleri öldürdükten sonra insanlar neden zevk alıyorlar çözemiyorum açıkçası.
Bunun üstüne bir de TOKİ evleri dikmişler.
Her biri en az 25 katlı.
Benzer dev blokları Fethiye'de, Çeşme'de, Antalya'da, Alanya'da, Side'de de gördüm.Yeni Türkiye'nin yeni nesli anladığım kadarıyla bu zevksizlikten zevk alıyor.
Ne diyeyim..
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Marilyn Monreo'nun unutulmaz fotoğrafını herkes bilir herhalde.
Hani cadde üzerindeki bir metro havalandırması üzerinden geçerken etekleri uçuşur o da güya kapatmak ister.
Tıpkı Amerika'daki gibi bizim metronun da havalandırma bacaları da yukarı doğru hava üfler.
Eğer etekli bir kadın tam buranın üzerinden geçerse etekleri Marilyn Monreo gibi havalanıverir.
Bu fotoğrafı Mecidiyeköy'de çektim.
Muhtemelen bir dükkân sahibi tam önündeki havalandırma bacasına pek çok kadının farkında olmadan takılmasını önlemek için etrafını çerçeveye almış.
Bacanın etrafını çevreleyen kurdele rüzgârdan uçuştuğu için gelip geçenin anında dikkatini çekiyor ve özellikle kadınlar buradan geçmiyor tabii ki. Ama çocukların eğlence yeri olmuş o da başka tabii.
Alına bakarsanız kimin aklına geldiyse iyi bir şey yapmış. Kadınların beklemedikleri bir anda mahcup olmalarının önüne geçilmiş.
ÇOK GÜLDÜM
Üç Pazar fıkrası
Pazarların bu köşedeki vazgeçilmezi Yıldırım Tuna'dan bu hafta sizler için üç fıkra geldi;
Paraşütçü Temel
Temel paraşütçü olmak için kursa yazılmış, birkaç nazari dersten sonra ilk atlayışını yapmadan önce eğitmeni onun atladığı uçaktan makul bir süre uzaklaştıktan sonra paraşütünü açabilmesi için “Atlar atlamaz ağır ağır ‘Ben bir korkusuz Kartalım' dedikten sonra paraşütünün açma ipini çekeceksin.” diye sıkı sıkıya tembih etmiş.
3-4 gün sonra Temel hastanede gözünü açtığında başucunda endişeyle bekleyen eğitmeninin elini tutup “Yahu… Bi daha söyle hele” demiş inleyerek “Şu söylediğin yırtıcı kuşun adı neydi?”
Tehdit Telefonları
Adam telefonla karakolu arayıp “ Sürekli tehdit telefonları arıyorum… Bunu yapan kanunen suçlu duruma düşüyor değil mi?” diye sormuş
“Kesinlikle” diye cevap vermiş telefondaki memur, “Bu tehditleri size kim yapıyor? Her hangi bir fikriniz var mı?”
Adam “Tabii ki..!” demiş, “Çok beğendiğim ve sürekli takip ettiğim kadının kocası.”
Doktor Tavsiyesi..
Doktorum “Şayet yemeğinizi ağır ağır, yavaş yavaş yerseniz az yersiniz” dedi
“Aa.. Deli… Bunu bilmek için tıp okumaya gerek yok ki.. Çok kalabalık bir memur ailesinde büyüyen herkes bunu bilir!”
https://twitter.com/can_atakli_