SUÇ İCAT ETMEK ve İCATLARA ÖDÜL VERMEK ARTIK ÇOK MODA…
Sağlık sorununu kökünden hallettik diye ortalarda tırım tırım salınanlara çok bir önemli açıklama Acil Tıp Derneği Başkanı Prof. Dr. Yıldıray Çete’den geldi; “Acil serviste çalışanların karşılaştıkları şiddet ortada. Ama unutulmaması gereken bir gerçek var o da şu, 65 milyon nüfusa sahip İngiltere’de acil servis yoğunluğu sadece 23 milyonken, 80 milyonluk ülkemizde bu rakam 110 milyon. Bu durum çalışanlar adına çok yıpratıcı oluyor.” Yetkili ağızdan yapılan bu açıklamaya göre sağlık sorunları kadar sağlık personeline yönelik sorunlar da acilen çözüm bekliyor demektir.
Geçelim bir başka konuya! Tohum Dergisi 157. Sayısında; “Hilafet; zulmün kol gezdiği tüm coğrafyalarda zulme boyun eğmemek, mazluma sahip çıkmak, sığınana kapılarını açmak ve korumak demektir” şeklinde bir yazı yayınladı. Şimdi sormak zamanıdır! 4 milyona yaklaşan Suriyeliye sahip çıkmışız, kapılarımızı açmışız ve onları korumaya almışız ve hala ve şimdilik Cumhuriyet’le yönetiliyoruz! Hilafetle bunun ne ilgisi var? Nasıl oluyor bu? El kapılarında savrulanlara bu yönetim değişikliğini nasıl anlatacağız? Üstelik henüz 2019 gelmedi!
Bu iki açıklamadan yola çıkarak ilerlersek; Tüm siyasi dengeler değişmişse, akıllar karışıp refleksler şaşmışsa, endişeler artıp itirazlar azalmışsa, öncelikler değişmişse algı yönetimini devreye sokarak, ilgisi olmayan örnekler yaratarak, gündemi değiştirmek başarı sayılır mı?
Veya bazı ülkelerde görülen (Allah muhafaza!) bir insanın hudutsuz hırslarının özel hayatındaki sınırsız egosunun bir ülkenin hayatına mal oluşu normal karşılanır mı?
Şimdi gelin de hırsızlık, talan, yalan, hukuk, kadın cinayetleri, tavan yapan işsizlik vb gibi ciddi konular dururken köprüyle, duble yolla, kentsel dönüşümle, tünelle, iki saatte alınan yollarla övünerek anayasa tartışmalarını anlatmaya çalışanları baş tacı yapanlara şaşın, şaşırın.
Teşbih çeken robota TÜBİTAK ödülüyle, kendi etrafında dönerek sema gösterisi yapan robota MEB ödülüyle ancak bu kadar yol alınır doğrusu!
Erdoğan, kendisine “kaç başkan yardımcısı seçeceksiniz” diye soran basın mensubuna; “1 bilemedin 2, bilemedin 3” gibi çok net bir cevap verirse (!) bu kez daha da net bir yanıt da kendisinin başdanışmanı Şükrü Karatepe’den gelirse. “Yeni sistemi uygularız 3 sene, 5 sene. Baktık olmuyor, toplanır parlamento tekrar değiştirir” der tabii…
Cevapları görünce insan düşünmeden edemiyor. Ülkenin işsizlik, üretim, terör, pahalılık, geçim gibi gerçek gündemine değinmeyin. 81 il ve 970 ilçede on binlerce afişle, pankartla, törenle, mitingle referandum sürecini yürütün. Vali, kaymakam, müftü, imam, okullar, yöneticiler, öğrenciler, veliler herkesi seferber edin. Hırsı, kin ve öfke dilini esas alın. Sonra da “bilemedin 2, bilemedin 3 kişi” ya da “ 3 sene, 5 sene baktık olmuyor” deyip işin içinden çıkın!
İyi de bu ülkenin har vurup harman savrulan yıllarına, harcanan kamu kaynaklarına, yerle bir edilen enerjisine, tavan yapan örtülü ödeneğine, çekip- kaçıp- göçüp- bıkıp gitmeyi düşünen binlerce insanına ne olacak? Ya da mutsuzluk sıralamasında sonuncu olan gençlerinin ve çocuklarının hayallerine ve hayatlarına?
Uygar ülkelerle aramız hem mesafe olarak, hem de gelişmişlik olarak hiç bu kadar açılmamıştı!