ACAİP YAZILAR
Şükürler olsun ki gönlü çok zengin
10 Mart’tan itibaren bir tür açık hava hapishanesinde yaşamış gibiydik.
Sağlık konularıyla ilgilenen bir kişi, her akşam ekrana çıkıyor ve “Şu kadar test yaptık, bu kadar vaka saptadık, şu kadar vatandaşımız maalesef vefat etti” dedikten sonra, yoğun bakımda yatan ve entübe durumda olanların da sayısını veriyor ve “Şu kadar kişi de tedavi olup sağlığına kavuştu” açıklamasını yapıyor.
Bir de adına “Bilim Kurulu” denilen bir heyet olduğu anlatılıyordu.
Gerçi bunun “Bilim kurumu” mu, yoksa “Ne biliim kurulu” mu olduğunu pek anlayamadık geçen iki buçuk aydan fazla zaman içinde.
Çünkü heyete konulan kişilerin bilim insanı olduğu söyleniyordu ama nasıl bir bilimden söz ettiklerini pek çıkaramadık.
Çünkü adı üstünde “bilim” ise söz konusu olan, siyasi baskılar altında kalmaya tahammül edemezdi.
Oysa adı Bilim Kurulu olan bu heyettekilerin hiçbiri bilimsel anlayıştan nasibini almamıştı mutlaka, çünkü bir kere bile kamuoyuna bir açıklama yapmaya cesaret edemediler, bilgi ve bulgularını gizlice Sağlık Bakanı’na verdiler. O da yine gizlice saraya götürdü, AKP Genel Başkanı da aldığı bilgileri kendi bilgi süzgecinden geçirdikten sonra enteresan kararlar alarak yürürlüğe soktu.
Örneğin, “Sadece bizde olan bir şey bulmam lazım” diye düşündü herhalde ve 65 yaşın üstünde olanlara sokağa çıkma yasağı koydu.
Saray için önemli olan “Bunu bir tek biz yaptık, dünya bizi kıskanıyor” diyebileceği bir şey bulmak.
Eh, dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir kimsenin aklına gelmeyen 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı tam da “bizden başka kimsede yok” tanımına uygun olduğuna göre uygulanabilirdi.
Sonunda tüm dünyanın kıskandığı, parmak ısırdığı 192 ülkenin vatandaşlarının “Vay be, biz niye bu kadar akıllı değiliz, bizim niçin böyle bilim insanlarımız ve onları fevkalade yöneten siyasilerimiz yok” dediği önlemlerin muhteşem başarısı ile koronayı yenen ülke olduk.
Sıra “gevşemeye” gelmişti.
Ama her konuda olduğu gibi sağlık bilimi konusunda da üstün yetenekleri olan yöneticilerimiz halk sağlığını düşündükleri için lokanta ve kahvelerde masalar arasında en az 1.5 metre olması gerektiğini ilan ettiler. AVM’lere girerken ateş ölçülmesini şart koştular.
AKP Genel Başkanı da gevşemenin laçkalaşmaya dönüşmemesi için olsa gerek, ısrarla “MMT’ye dikkat edeceksiniz” açıklamaları yaptı hiç bıkmadan usanmadan.
M’nin ilki maske, ikinci M mesafe ve T ise temizlik anlamına geliyor.
Demek ki maske takacağız, başkaları ile aramıza mesafe koyacağız ve temiz olacağız.
MMT iyiydi güzeldi ama sıra toplu taşımaya gelince M’lerden biri olan mesafe hapı yuttu bir anda.
“O kadar kusur kadı kızında da olur” şeklinde söylenmiş söz akıllara geldi hemen tabii, olacaktı o kadar. Biraz daha bilimsel bakan yöneticilerimiz ise “İstisnalar kaideyi bozmaz” sözünü hatırlattılar hemen.
Bütün bunlara rağmen Bilim Kurulu denilen heyete her nasılsa sızmış bir iki gerçek bilim insanı, sanıyorum; “Çok hızlı gevşedik, bu çok büyük bir bulaşa sebebiyet verebilir” dediler galiba. Hiçbir konuda kandırılması mümkün olmayan AKP Genel Başkanı, “Madem öyle bu hafta sonu da sokağa çıkma yasağı uygulayalım” dedi.
“Hay Allah, koronayı yendiğimizi sanıyorduk, yoksa yenemedik mi? Ayrıca tam da hafta sonu programı yapmıştık” diye yakınan bazı AKP’lilerin sözleri sanıyorum genel başkanlarının kulağına gitti.
O da muhtemelen çok üzüldü bu duruma.
Hemen açıklama yaptı; “Sokağa çıkma yasağı uygulayacaktık ama vatandaşımın buna üzülmesine gönlüm razı olmadı, kaldırdım yasağı.”
Böylelikle öğrendik ki, devlet yönetiminde “gönül rızası” da çok önemliymiş.
Bİ SORALIM BAKALIM
Korona bitti, toplanan paralar hâlâ duruyor
Tam “Bu haftaki sokağa çıkma yasağı da nereden çıktı?” diye homurdanıyorduk ki, sağ olsun AKP Genel Başkanı’nın gönlü buna razı olmadı ve özgürlüğümüzü bize bahşetti.
Böylelikle korona denilen musibeti ortadan kaldırdığımıza inanmış olduk.
Ama aklıma takıldı, korona bitti bitmesine de korona nedeniyle sıkıntıya düşenlere yardım olsun diye toplanan paralara ne oldu?
Son yapılan açıklamada 2 milyar lirayı aşan bir bağış miktarından söz edilmişti.
Galiba işleri çok yoğun olan AKP Genel Başkanı, bu parayı nereye harcayacağına bir türlü karar veremiyor.
FIKRA GİBİ
CİMER’e şikayet bazen böyle işe yarıyor
Karayollarına taşeron işi yapan bir firmada çalışanlar, iki aydır maaşlarını alamıyormuş.
Tabii akla hemen “korona” geliyor.
Bu musibet yüzünden milyonlarca kişi işini kaybetti, para kazanamadı.
Ama bunların durumu farklı.
İş yerleri kapanmış falan değil, çalışıyorlar ama para alamıyorlar.
İşte çalıştırıldığı halde parasını alamayan işçilerden biri bakmış olacak gibi değil, “Memleketimizin başında oturan kişi herkesin derdine koşuyor, bir de ona başvurayım” demiş.
Öyle ya artık başı sıkışanların koştuğu CİMER adı verilen bir saray kuruluşu var.
AKP’liler, kimi beğenmiyorlarsa onlarla ilgili şikayetlerini buraya yapıyor, oradan gelen talimatlar da anında uygulanıyor.
Karayollarında çalışan işçiye; patronlarını şikayet ettikten sonra CİMER’den “İlgili kurum uyarıldı” diye bir mesaj gelmiş.
Ama gelin görün ki adamcağız, “Helal olsun be, işte budur” diye sevinirken patronları çağırmış; “Bizi şikayet etmişsin haa” demişler ve işine son vermişler.
Sanıyorum bu “ilgili taşeron kurum” AKP’li birine ait.
CİMER, ilgili kurumu uyarmış uyarmasına herhalde ama “Çalıştırdığınız kişi bizden değil bilesiniz” demiş patronlara.
ÇOK GÜLDÜM
Bugün iki fıkramız var
Bu pazar, Yıldırım Tuna’dan gelen iki fıkrayı sunuyorum.
DAMAT ADAYI
Çok zengin iş adamı, kızına talip olan delikanlıyı tanışmak için ofisine davet etmiş, onunla uzun bir süre sohbet ettikten sonra “Seni çok sevdim delikanlı ” demiş, “O servet avcılarından biri olmadığın apaçık belli.. Söyle bakayım hangi kızımla evlenmek istiyordun?”
Delikanlı “Şeyy efendim” demiş saygıyla, “Birini verin de.. Hangisi olursa olsun inanın fark etmez efendim..!”
DÜNYAYA DÖNÜŞ
İki adam ölmüş, ‘öbür tarafa’ gitmişler. Görevli melek, “Yerleriniz tam olarak hazır değil. Sizi şimdilik dünyaya, arzu ettiğiniz farklı bir şekilde döndüreyim. Yeriniz hazırlanınca sizi tekrar çağırayım” diye teklif etmiş.
“Harika” diye cevap vermiş birinci adam, “Ben bu sefer bir kuş olup insanları tepeden izlemek istiyorum.”
Melek, “Tamam” diye cevap vermiş. ‘Pofff’ adam kaybolmuş.
İkinci adamdan, “Ben de dünyaya dönüp bu defa ‘Ne olursam olayım, kısa bir süre de olsa dünya üzerinde bir iz bırakmak isterim” diye gelmiş cevap.
“Kolay” demiş melek ve “Poff..!” o da kaybolmuş. Aradan birkaç ay geçip kalacakları yerler hazırlanınca melek, yardımcısını çağırıp, “O iki adamı geri getirebilirsiniz” diye emir vermiş; “Kolay bulacaksınız. Birincisi, hayvanat bahçesinde akbabaların kafesinde tam tepedeki tünekte, diğeri bir TIR’ın sağ arka tarafında, ‘kar tipi lastik’ olarak dünyayı dolanıyor..!
https://twitter.com/can_atakli_