SÜR-dürülemez TÜK-enmişlik
Kim olduğunu o kadar bağırıyor ki; ne dediğini duyamıyorum: Der Doğan Cücenoğlu. "Üslubu beyan, ayniyle insan" diye girelim, iki kelam da biz edelim.
Uyandırılmak, yaratılmak istenen havayla "SÜR-dürülemez TÜK-enmişlik" baskısının uygunsuz kelimeleri etrafa saçılıyor. Kaşıyorlar ya, yokuş aşağı yuvarlanırken… Biz kadınlar da efeler gibi kazıyacağız.
Sıcaklarla beraber beynin suyu da kaynadı, eror veriyor. Yaralayan kelimeler daha bir savruluyor, göze batıyor. Anlatamamalar, kelimelerime ket vurmalardan örülmüş bir duvarı silkinip aşma çabalarımla cebelleşiyor. SÜR-dürülemez TÜK-enmişlik elbisesinin eteklerini sallayarak, bulaşık pis kokulu kelimelerle soluduğum havayı kirletenlere, içim ürperiyor. Katlanmaya mecbur olmadığım kırgınlığımı öğretilenlerim, öğrendiklerim ve okuduklarımın küçümsenmeyecek bir bölümünü yaşamıma geçirmeye çalışarak dışa vurma çabasındayım.
Son paragrafımı gözden geçirince gülümseyiverdim. Anladımki Mario Levi okumanın düşündürücü kelimelerinden oluşan uzun, paragraf ötesi SÜR-dürdüğü TÜK-enmek bilmeyen sözcüklerinden kaçınamadığım bir etkilenmenin sonucu benliğim çözülüvermiş.
Sanat etkinlikleri alanına da bulaşmış bir SÜR-dürülemeyecek TÜK-enmişlik sendromuyla karşı karşıyayız. Şahmeran’ın destansı hikayesiyle yola çıkan IBB’nin İstanbul’un kamusal alanlarında halk ile buluşan "Şahmeran 34" sunumu beğenilmedi. Projenin küratörlüğünü çeşitli sanat kurumlarında proje yöneticisi, eğitmen, yazar ve sanatçı olarak çalışan Alman asıllı Türk küratör Marcus Graf (Hildesheim Üniversitesi’nde Kültür Bilimi ve Estetik İletişimi Fakültesi’ndeki Plastik Sanatlar ve Sanat Bilimi Bölümü)yapmış.
Sanatı, Şahmeran’ın şifacı kimliğiyle birleştirmeyi amaçlayan obje heykeltıraş Ayla Turan tarafından tasarlanmış. Turan’ın akademik geçmişine, süregelen tasarımlarına bakınca formları çocuksu, tombul, çağdaş nesneler şeklinde, özgün diliyle ortaya koyduğunu görürüz.
Küratör Marcus Graf formu oluşturacak sanatçının seçimini yaparken sergilemenin ardından yapılacak müzayededen elde edilecek gelirin kız çocuklarına burs için kullanılacağı (İstanbul Vakfı yararına "Büyüt Hayallerini") düşüncesine takılmış görünüyor. Tasarımları, Şahmeran figürüyle ilgisinden ve sanatsal estetiğinden ziyade çocuk yuvaları, çocuk parkları gibi yerlerde yer alacağı şirin objeler olarak düşlemiş olmalı.
Dileğim, 34 sanatçı tarafından boyanan, belli ki uzun zaman emnek verilmiş Şahmeran projesinin umulan geliri getirmesi, şirin tombul Şahmeranların tüm oburluklarıyla açık arttırmada bolca bağış toplaması, emeklerin boşa çıkmaması.
Düşünmeden edemiyorum. Neden bu tip toplumsal projeler birkaç örnek tasarım hazırlanarak topluma sunulmaz? Fikir alışverişinde bulunulmaz. Ortak bir seçim daha iyi olmaz mıydı? Ya da birkaç sanatçıya yaptırılan tasarım arasından birini seçmek?
Ben de bu konuya kadar kelime harcamamış olurdum.
"Düşündüğü, konuştuğu, yazdığı; insanın kaderidir" derdi babam. "İnanarak düşündüğünü, konuşarak kabul ettiğini, yazarak mühürlediğini mutlaka yaşarsın, kızım" derdi.
Bizim dilimiz güzeldir. Kalbi güzel olanların dilidir. SÜR-dürdüğümüz dil TÜK-enmez kelimelerle doludur. Kelimesi tükenenler küfre başvurur ya "Küfür; medeniyetsizliğin belirtisidir. Yiğitliğinizi göstermek için daha asil çözümler bulunuz; der, Grigory Petrov.
Küfür etik değildir. Kabul edilemez.
Ey Gazi Mustafa Kemal Atatürk; halkına "Ey Asil Türk Milleti!"
Ey Gazi Mustafa Kemal Atatürk; kadınlarına "Ey Kahraman Türk Kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın!" Diye seslenen, Dünya Lideri Atam...
Sabırla bekleyişimiz zordur, "Bizim yolumuz dikenlidir, ayağını seven gelmesin" der Geylani. Uyandırılmak, yaratılmak istenen havayla "SÜR-dürülemez TÜK-enmişlik" baskısının uygunsuz kelimeleri etrafa saçılıyor. Kaşıyorlar ya, yokuş aşağı yuvarlanırken… Biz kadınlar da efeler gibi kazıyacağız.
Unutmadan SÜR-dürülemez TÜK-enmişlik sendromuna bir yara bandı tavsiyem var.
"Beyaz zambaklar Ülkesinde" kitabını uykudan önce okumak şifalandırır.