TASFİYEYE KARŞI GENELKURMAY'da TEDİRGİNLİK VAR

YENİ ÖĞRENDİM

Tasfiyeye karşı Genelkurmay’da tedirginlik var

Birkaç gündür ordudaki cemaatçi yapılanma konusunda yazdıklarım çok ses getirdi.
Şu ana kadar resmi bir açıklama olmasa da gerek askeri gerekse siyasi çevrelerden çok sayıda telefon ve mesaj aldım.
Bu mesajlar birkaç alanda toplanıyor.
1- İktidar orduda operasyon yapmaya çalışıyor. Bu konuda seni kullanmalarına izin verme.
2- Algı operasyonu yaparak Fethullahçıları mağdur göstermeye çalışıyorsun bunu yapma.
3- Fethullahçılara karşı olurken farkında olmadan Erdoğan’ın safında yer alıyorsun, dikkat et.
Birbirinden ne kadar farklı görüşler değil mi?
Bu iktidar Türkiye’yi bu hale getirdi, bu, bunun resmidir.
İktidara karşı muhalefet mi yapıyorsun? Yaftalama hazır “Fethullah’ın kucağına oturdun.”
Fethullah çetesini mi eleştiriyorsun? “Sen de mi Tayyipçi oldun?”
Bu müthiş bir saray operasyonu aslında. Muhalefetin tamamını PKK-PYD- Paralel çerçevesi içinde tutarak gerçek muhalefeti gözlerden kaçırmak.
Siz ne kadar düzgün, haklı, seviyeli, ahlaklı ve vicdanlı muhalefet yaparsanız yapın bu üçgenin içine hapsedilmek isteniyorsunuz.
Kamuoyunda “bunların hepsi PKK’cı, Fethullahçı” algısı yaratılmaya çalışılıyor. CHP bile kendini bundan kurtaramıyor.
Tabii bunlara aldıracak değilim, memlekette ruh hastasından bol bir şey yok galiba, biz doğru bildiğimizi kimseden korkmadan, hiçbir çıkar ummadan sonuna kadar savunuruz, o kadar.
Gelelim ordudaki Fethullah örgütü tedirginliğine.
Aldığım bilgileri aktarayım;
Askerler Fethullahçı yapılanmadan çok rahatsız ve bir temizlik yapılmasını istiyorlar, ancak bunun hükümetten gelen bir emirle olmasını da içlerine sindiremiyorlar.
Son 12 yılda dinci örgütlenmeye gittikleri halde eskisi gibi ordudan tard edilmeyenler iyice birikmiş durumda. Bunda bir de bu iktidarın daha önce atılanların bir kısmını geri göndermesinin de etkisi var.
Askerler Fethullahçı yapılanmayı kendi yöntemleriyle kırmaktan yana. Çünkü 500-1000 arası subay astsubay tasfiyesinin orduda zafiyet yaratabileceğinden korkuyorlar.
Ayrıca böyle bir tasfiye sırasında ordudan ayrılmak zorunda kalacak olan ancak Fethullahçı olmakla ilgileri bulunmayan kişilerin sorun olabileceğinden de endişe ediliyor.
Sadece şu bilgiyi vereyim; dün beni arayan bazı ordu mensupları özellikle albay sayısında bir yığılma olduğunu, Fethullahçı adı altında albay, yarbay seviyesinde büyük tasfiye yapılabileceğini söylediler.
Arada Atatürkçü subayların gürültüye gidebileceğini savunanlar da var.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın saraydaki toplantılarında “hepsini bir anda tasfiye etmeyelim, çünkü daha önce Fethullahçılara meyilli olanların pek çoğu bugün gerçeği gördüler, oradan ayrıldılar, onları kazanmamız gerek” dediği, ancak Erdoğan’ın buna sıcak bakmadığı ileri sürülüyor.
Ayrıca çok sayıda subay ve astsubayın tasfiye edilmesiyle terörle mücadele konusunda da aksamalar olacağını belirten Akar’ın “Uzayan terörle mücadele zaten ordu içinde rahatsızlık yaratıyor, arkadaşlarımız ‘bugün bizi destekleyenler yarın karşımıza geçerek hesap sormaya kalkabilir’ endişesi taşıyor” diye düşündüğü belirtiliyor.
Öyle ya da böyle, saray, cemaatle mücadele konusunda herkesin üzerine düşeni yerine getirmediğini ve yalnız kaldığını düşünüyor bu nedenle son zamanlarda daha aktif biçimde devreye girmiş durumda.
Sonucunu kısa bir süre sonra öğreneceğiz nasıl olsa.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Panama belgeleri Türkiye’yi de sarsacak

Dünya yeni bir gazetecilik olayı ile sarsıldı.
Wikileaks, Stafford derken şimdi de Panamapapers çıktı.
Panama yasadışı yollarla kazanılan paraların aklandığı ve saklandığı yer olarak bilinen merkezlerden.
İşte buradaki banka hesaplarıyla ilgili çok büyük bir sızıntı oldu.
Başta çeşitli devletlerin en tepe yöneticileri olmak üzere pek çok şirket ve kişinin offshore hesapları ortalığa saçıldı.
Şu ana kadar Türkiye ile ilgili skandal bir bilgi gelmedi ama 100’ün üzerinde Türk şirketi olduğundan söz ediliyor.
Panama’da hesabı olan devlet adamları arasında çok sayıda Ortadoğu ülkesi yöneticisi var.
Türkiye’deki bazı kişilerin bu İslam ülkeleriyle olan yakınlığı dikkate alınırsa, birkaç gün içinde Türkiye’den de önemli isimlerin çıkması kimseyi şaşırtmamalı.
Panamapapers’ta şu anda en önemli isim Rus Devlet Başkanı Putin.
Bu belgeler Putin’in başını yakacak cinsten. Ancak Putin bizim çok alıştığımız bir söylemi kullanarak kendini savunmaya başladı.
Dedi ki “Bu tamamen bana karşı kurulmuş bir komplodur. Beni yıkmak için bunu yapıyorlar.”
Hep öyle olur zaten. Onların hiç suçu yoktur, çok başarılı oldukları için iç ve dış düşmanlar onları yıkmak için elbirliği yaparlar.

ŞAŞIRDIM

Can Dündar için bütün CHP milletvekillerinin dokunulmazlığı kalkmış

Can Dündar’ı suçlayanlar “Gizli belgeleri cemaatten aldı” iddiasını ortaya atmışlardı.
Dündar hapisteyken yazdığı “Tutuklandık” adlı kitabında “belgeler CHP’li solcu bir milletvekilinden geldi” diye yazınca herkes “kim olabilir” diye sormaya başladı.
İktidar yıldırım hızıyla çalıştı ve bu kişinin Enis Berberoğlu olduğunu açıkladı!
Peki, Enis Berberoğlu adı nasıl bulundu?
Belirtilen tarih ve saatte Can Dündar’ın cep telefonunun yakınında bulunan diğer cep telefonlarının sinyalleri izlenmiş. Bunlardan birinin Enis Berberoğlu’na ait olduğu saptanmış. Demek ki belgeleri veren Berberoğlu imiş.
İyi de aynı anda yine aynı yakınlıklarda tesadüfen birden fazla CHP milletvekilinin veya AKP, MHP veya HDP milletvekillerinin de sinyalleri saptansaydı, ne olacaktı?
Konunun diğer ayrıntısı ise bana göre dehşet verici. İktidar kitapta yazılan bir paragraftan yola çıkarak “Belge veren CHP milletvekilini saptamak amacıyla” cep telefonlarının sinyalini izleme kararı veriyor. Çok tartışılan dokunulmazlıklar böyle keyfi bir kararla kaldırılmış oluyor. CHP konunun asıl bu noktası üzerinde özenle durmalı.

BUNU YAZMAK GEREK

Bakalım ilk ağlayan gazeteci kim olacak

Cumhurbaşkanı haklı tabii. Azeri kadın gazeteci ülkesiyle ilgili soru sorarken ağlamaya başladı ya, Erdoğan da gazeteciye yeni tanım buldu. “Gazeteci dediğin soru sorarken hislenecek, kendini tutamayıp ağlayacak. Bak bu da gazeteci bizimkiler de.“
Böyle söylerken herhalde yanına iliştirdiği kişileri gazeteciden saymadığını da itiraf etmiş oluyor. Çünkü “bizimkiler” deyip burun kıvırırken elbette muhalif gazetecileri kastetti.
Demek ki ancak soru sorarken ağlarsa gazeteciye gazeteci denebilir.
Ama unuttuğu bir şey var.
Bizde soru sorarken ağlamaya meraklı çok sayıda yandaş yalaka gazeteci çıkar da, soru soramıyor ki mübarekler.
Cumhurbaşkanı izin verse soracaklar ve sorarken de muhtemelen salya sümük ağlayacaklar da öyle bir ortam yok.
Tabii hangi soru sorulurken ağlanır o da ayrı dert.
Bizimkiler yalakalık olsun diye “Bugün nasıllarsınız efendim?” diye sorarken ağlayabilir.
Ben sorarken ağlanacak birkaç soru örneği vereyim, bakarsınız saray “bunları sorun” der de yalakalar ağlayarak sorarlar.
Örneğin “Rıza Bey olayı size kadar dayanabilir mi? Üüüühhüüühü?”
Veya “Mahdum Bey İtalya’dan sahte Suudi pasaportuyla mı kaçtı? Üüüüühhüühüü?”
Bakın şu da olabilir “Hükümet paralelle mücadelede sizi yalnız mı bırakıyor? Üüüühühühüüüü?”

ÇOK GÜLDÜM

Müsamere Başbakanlığı hâlâ sürüyor sanki

Başbakan Ahmet Davutoğlu öğretmenlerle ilgili hafta nedeniyle konuşurken öğretmenleri övdü de övdü. Sonunda laf döndü dolaştı “başbakan olmamı öğretmenimin duasına borçluyum” dedi.
Hiçbir şey hak edilmediği ve her şey dualarla olduğu için Davutoğlu’nun sözlerinde bir sakınca yok.
Ancak daha sonra söylediği ilginç. Çünkü diyor ki “Okuldaki bir müsamerede başbakanlık görevi bana verilmişti.”
Zaten öğretmenin duası dediği de burada gerçekleşiyor, müsamerede başbakan olunca öğretmeni inşallah ilerde de başbakan olursun” diyor.
Sonuçta dua tutmuş tutmasına da müsamere tarafı sanki hâlâ devam ediyor.
Hesapta o koltukta Davutoğlu oturuyor ama ipler sarayın elinde.
Yani bir anlamda tıpkı müsameredeki gibi rol olarak devam ediyor başbakanlık.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

#artık yeter #ankara yürüyüşü başarıyla sonuçlandı

Türkiye’de yaşanan tüm olumsuzlara karşı #artıkyeter diyen bir grup gönüllünün başlattığı sembolik Ankara yürüyüşü tamamlandı.
Şahin Ciner’in öncülüğündeki küçük grup Ankara’da CHP, MHP, AKP ve HDP’yi ziyaret ettikten sonra Meclis’e oradan da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitti.
Daha sonra Anıtkabir’i ziyaret eden #yeterartık yürüyüşçüleri olumsuzlukları Ata’ya şikayet etti.
Yürüyüşün ayrıntılarını yarın yazacağım.
Küçük bir ipucu vereyim. Yürüyüşçüler her yere özgürce gittiler. Sadece sarayda sorun yaşadılar.
Hayli komik anların yaşandığı “saray macerasını” yürüyüşçülerden iyice dinledikten sonra yarın sizlerle paylaşacağım.

https://twitter.com/can_atakli_