TEK DARBEYLE TÖKEZLEYEN DEVLET!..
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve Türk hükümetine sesleniyorum, Brunson'u derhal serbest bırakın, yoksa sonuçlarına katlanırsınız!.."
Kendinden oldukça emin, pervasız, kabadayı ve adeta alaycı biçimde, "Brunson'u bırakın" diyor da, başka bir şey demiyor Mike Pence...
"Bir çare bulun, ilişkilerimiz bozulmasın" demiyor adam, düpedüz "serbest bırakın" diye sertçe emirler veriyor... Vah ki vah!!!
Üstelik karşısında Afrika'da bir kabile varmışçasına, talimat üstüne talimat vererek sesleniyor ki Pence, yazık Türkiye gibi bir devlete, yazık bu onurlu millete...
Çünkü konuşmasının her satırındaki "Ali kıran, baş kesen" tavrı Türkiye gibi soylu bir devlet açısından gerçekten utanç verici!..
Peki; Türkiye tek darbeyle tökezleyecek bir devlet mi ki, böylesi acımasız bir ekonomik teröre ve kahredici tehditlere maruz bırakılıyor?..
Trump ve Pence'nin günlerdir süren benzer konuşmaları sürekli "tehdit" içerirken; Türkiye, "ajan"lık ve terör örgütü yandaşlığı iddiasıyla İzmir'de ev hapsine alınan rahip Brunson ile ilgili ne yapacağını bilemiyor... En vahimi de bu olsa gerek?..
Ankara şaşkın ama ekonomi tepetaklak giderken güzergahını çok iyi biliyor!!! Çünkü dövizdeki dehşet verici yükseliş tek rotayı tarif ediyor; Uçurum!..
ABD doları dün öğle saatlerinde "6 TL" sınırına dayanırken, sosyal medyadaki infiale ve ekonomi çevrelerinden yükselen tepkilere bakılırsa gidişat çok vahim...
Altın ve döviz fiyatlarındaki ürkütücü yükselişten anlaşılıyor ki, Mike Pence'nin, "sonuçlarına katlanırsınız" tehdidinin sonuçları çok daha vahim bir süreci de tetikleyebilir;
Çöken bir ekonomi, piyasalardaki vahim durgunluk ve en önemlisi de "iflas"ların ardından gelecek olan sosyal patlama!.. İşte bu durum ülke için çok büyük yıkım olur ki, yaraları sarmak da çok uzun zaman alır...
***
PKK'dan FETÖ'den daha yıkıcı!..
Ne kadar tuhaf değil mi?.. Bu ülke 33 yıldır PKK ile uğraşıyor ama şiddeti doruğa çıkartan, ülkeyi kaosa sürükleyen terör varken bile Türkiye bu kadar büyük bir ekonomik darbe almamıştı...
Türkiye iki yıl önce kanlı bir "darbe" girişimine uğradı, devlet tarihin en büyük "terör örgütü" operasyonunu halen sürdürüyor ama ekonomi bu kadar uçuruma gitmedi, ülke bu kadar tökezlemedi...
Ve ne yazık ki Amerikalı bir papaz PKK'nın 33 yıllık teröründen ve cemaatin yıkımından çok daha büyük bir dar boğaza yol açabildi... Bu kadar güçsüz, bu kadar aciz mi bu ülke?..
İzmir'de halen ne iş yaptığı bilinmeyen ve çok vahim suçlamalarla yargılanan bir rahip yüzünden 80 milyon insan ekonomik esaret altında inliyor, ülke hızla çöküşe sürükleniyor ama memleketi yönetenler tuhaf bir vurdumduymazlık içinde...
Ülkenin yandaş medyası umursamaz halde, siyasetçiler sanki her şey tıkırındaymış gibi bir hava yaratmaya çalışsa da, durum giderek kötüleşiyor...
Peki; ne yapacak AKP iktidarı, Erdoğan bu taarruzu nasıl dağıtacak, ekonomiyi nasıl rayına oturtacak, döviz yangını büyük felaketlere yol açmadan nasıl söndürülecek?..
Erdoğan Rize'de olduğu gibi, "onların doları varsa bizim de Allah'ımız var" diye konuşarak mı sorunları çözecek, ABD yaptırımlarını bu tip laflarla mı dağıtacak, vahim gidişatı böyle tuhaf yanıtlarla mı durduracak?..
Evet; ABD ne yaptığını çok iyi biliyor; hedefi ekonomiyi çökerterek, AKP'ye geri adım attırmak ve Türkiye'ye diz çöktürmek...
Oysa asıl mesele hedefteki ülkenin "çaresiz" tavrı... AKP'liler memleket tamamen yangın yerine dönmeden bu kumpastan bir "acil çıkış yolu" bulacaklar mı yoksa, "her şey güllük gülistanlık" teraneleriyle, milleti aldatmaya devam mı edecekler?..
En önemli soru da şu; Dış basında, "ABD, Türkiye'ye çarşambaya kadar süre verdi" diye yazıldığına göre, bu çıkmaz, "taviz"le mi çözülecek, yoksa ABD'nin dayatacağı yeni yaptırımlar ülkeyi iyice sosyo-ekonomik kargaşaya mı sürükleyecek?..
Sormak lazım AKP'lilere; nerede böbürlene böbürlene tarif ettikleri "Güçlü devlet, büyük Türkiye?.." Hani, nerede?..
***
Adı "Kemal" o yüzden hedefte!..
Bağnazın ve din tacirinin yüzüne her sahnede şamar gibi vurmuştu sosyolojik gerçekleri...
Alaycı yüzündeki yansımalar, yaşamı kirleten dalaverecilerin ve sömürücülüğün sert eleştirileriyle de şekillenmişti...
Kenar mahalledeki yoksul yaşamlara ve bağnazların elinde oyuncak haline gelen kırsal kesim insanlarına kalkan olan duruşuyla, sert sosyolojik eleştiriler de yapıyordu aslında o büyük sanatçı...
Ağaya, feodaliteye, üçkağıtçılara, yalancılara, dolandırıcılara ve halkı ezenlere yönelik toplumsal isyanın durmayan lokomotifi gibiydi o...
"Üçkağıtçı"da toplumu sömürenlere, "Zübük"te sahtekâr siyasetçilere ayna tutarken, komedi yapmıyordu yalnızca...
Evet, bir tek o kalmıştı saldırıya uğramayan, sonunda ne yazık ki o da oldu...
Üstelik daha düne kadar gazete köşelerinde ve televizyon ekranlarında- iktidara yandaşlık uğruna- PKK güzellemesi yapanlar onu da hedef aldılar... Hem de zavallıca suçlamalarla, hem de toplumun zekasıyla alay edercesine...
Kimi zavallıların, "Bu ülkeye zihinsel anlamda yapılmış büyük bir kötülük... Bu filmler resmen insanın zekâsına hakaret" diye akıllarınca aşağılamaya çalıştığı Kemal Sunal'ın, televizyonlarda halen oynayan filmleriyle toplumu aydınlatırken hedefte olması hiç de rastlantı değil...
Son 100 yılda bir tek sanatçı yetiştiremeyen bağnaz kesimlerin, filmlerindeki sert ve gerçekçi eleştirilerinden hep rahatsız oldukları Kemal Sunal'ı "insan zekasına hakaret etmek"le suçlaması başlı başına toplumun zekâsıyla alay etmek aslında...
Evet; adı "Kemal" o efsane sanatçının... En çok da bu yüzden hedefte belli ki... Hele de o ismi sinemacılığındaki duruşuyla da birleşince, bağnazın, yandaşın ve zavallıların Sunal'ı hedef yapması hiç şaşırtıcı değil...
Bu ülkede zübüğün her türlüsü var vesselam... Bırakın zırvaladıkları kadar zırvalasınlar ki, memleketin değerli insanlarının değeri daha da artsın...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac