"TERÖR"de BAŞA DÖNMEK mi?..
Bu nasıl bir kısır döngüdür, bu nasıl bitmez bir dehşettir, bu nasıl bir rant tezgahıdır, bu ne tükenmez bir kan sarmalıdır, bu nasıl bir emperyal oyundur ve bu nasıl bir gaflet, dalalet ve hatta ihanettir?..
PKK'nın 38 yıl önce Suriye'deki Bekaa Kampı'nda palazlanarak, 15 Ağustos 1984'te Şemdinli ve Eruh'a saldırmasıyla birlikte Türkiye'nin gündeminden hiç çıkmadı terör...
Tek başına iktidara gelen ANAP döneminde binlerce şehit ve binlerce yaralıya rağmen, bir türlü tamamen durdurulamadı terör...
Süleyman Demirel başbakan olduğunda da kan gövdeyi götürüyordu memlekette... Güneydoğu'da terör Suriye'den ve Irak'tan saldırmaya devam ederken, Demirel Cumhurbaşkanı oldu ama PKK terörünün belası milletin yakasından bir türlü kopmadı...
Demirel de, (iktidarı döneminde terörle mücadeleye başlayan) Özal gibi göçtü gitti bu dünyadan...
Ahmet Necdet Sezer göreve geldiğinde Türkiye'de iktidarlar değişmişti... Ancak terör Sezer'den sonra göreve gelen Abdullah Gül döneminde de, kan kusan silahlarıyla vatan evlatlarının üzerine ve ülkenin topraklarına dehşet yağdırmaya devam etti...
Özal, Demirel, Mesut Yılmaz, Erbakan, Tansu Çiller ve diğer tüm iktidarlar döneminde, "terörün kökü kazınacak", "inlerine gireceğiz", "Kandil'i başlarına yıkacağız", "operasyonlar tek PKK'lı kalmayana kadar devam edecek" şeklinde defalarca nara atılmasına rağmen, PKK'ya yönelik en büyük darbe ancak Bülent Ecevit döneminde, örgüt lideri Öcalan'ın yakalanarak İmralı'ya kapatılmasıyla sonuçlandı...
Evet; siyaset kimi zaman kararsız olsa da, 2000'lerin başında terörle mücadelede şehit sayısı yılda 17'ye kadar düşmüştü...
Peki ya sonra?..
AÇILIM, GAFLET, İHANET!..
2002'de iktidara gelen AKP, devletin sistemini dönüştürmeye çalışırken, Hizbullah ve benzerlerinin yanı sıra PKK terörü de zirve yapmıştı...
AKP iktidarı terörün üzerine gideceğine; hem iş birlikçi siyasetin, hem ayrılıkçı, yandaş, tetikçi kalemşorların, liboşların baskıları ve Avrupa'nın dayatmalarıyla (üstelik de Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalarak) oy uğruna, adına "açılım" denilen bir ihanet stratejisinin içerisine sürüklenmekten bile çekinmedi...
Ve bu sırada Suriye'deki Bekaa Kampı'nda 200 kişiyle başlayan terörün uzantıları Mardin'in, Diyarbakır'ın, Hakkari'nin ortasında binlerce PKK'lıyla hendekler kazarak, yüzlerce güvenlik görevlisini şehit etti...
Çünkü hendek çatışmalarından önce, yine AKP iktidarı döneminde, PKK'lılar otobüslerle Habur Sınır Kapısı'na taşındı, çadır mahkemelerinde uydurma yargılamalarla beraat ettirildi ve bu sırada Diyarbakır'ın Lice ilçesinde operasyondan dönen Türk askerinin suratına tükürüldü, Mehmetçikler hakaret yağmuruna tutuldu...
Ve devlete, millete yönelik ayrılıkçı öfke her açıdan kan saçmaya devam ederken, kadınlı, erkekli AKP kalemşorları ve devlete, millete düşman iş birlikçi liboş sürüsü Öcalan ve PKK hayranlığını gizleyemeden, ayrılıkçılık konusunda zıvanadan çıkmaktan çekinmedi...
Evet; AKP'nin bir dönem gaflete düşerek adına "açılım" denilen bir tuzakta sürüklenmesi terör örgütünün pervasızlaşmasına yol açtı...
Güneydoğu'nun artık Kürt yurttaşlar için bile yaşanmaz hale gelmesinde PKK'nın "terörü dayatarak kazanım elde etmek" stratejisi ve Türk siyasetinin gafletinin yanı sıra, emperyal oyunların da büyük etkisi oldu...
AKP şimdilerde Finlandiya ve İsveç'e teröre, teröristlere kucak açıyor diye öfke gösterirken, terörün palazlandırılmasında Amerika ve Avrupa'nın 1980 sonrasındaki sinsi stratejilerine hiçbir iktidarın kararlı biçimde karşı koyamadığı unutuluyor...
İşte Türkiye biraz da bu yüzden 38 yıldır terör bataklığında çırpınmaya devam ediyor...
SURİYE'de BAŞLADI, SURİYE'de BİTECEK mi?..
Türk siyaseti terörle mücadele konusunda, gaflet, dalalet içerisinde, zaman zaman oraya buraya savrulsa da ve devletin kararlı operasyonlarıyla, bazen önemli sonuçlar alınsa da, terörle mücadelenin gerisinde tek bir gerçek kalıyor;
38 yılda binlerce asker şehit oldu, binlercesi yaralandı, sakat kaldı, on binlerce yurttaş ise terörden büyük darbeler aldı...
Peki biz yukarıdaki kahredici tabloya neden mi dikkat çektik?..
Evet; bu köşede kimsenin hakkı yenmedi, kimse için yanlış bir şey de yazılmadı...
Devlet "açılım" gafletinden nihayet uyandı ve son 4 yıldır PKK'ya yönelik operasyonlar yoğunlaşırken, teröre büyük darbeler vuruldu... Amanoslar'dan Güneydoğu'ya, Doğu Anadolu'dan Kuzey Irak içlerine kadar sürdürülen operasyonlar son dönemde "Pençe-Çekiç serisi"yle devam ederken ve 18 Nisan'dan bu yana 30'dan fazla asker şehit verilmişken, devletin terörle mücadelede kararlı olduğuna sıklıkla dikkat çekiliyor...
İşte bu kararlılığı belli ki sonuçlandırmak için Suriye içerisinde daha önce 4 kez yapılan operasyonların en büyüğünün sonucu Türkiye için çok yaşamsal sorulara da yanıt verecek;
12 Eylül öncesi sağ-sol çatışması ve "Apocular"ın eylemlerini saymazsak, son 38 yıldır biraz da siyasetin gafleti, devletin strateji hataları nedeniyle bitmeyen terörde yeniden başa mı dönülecek, yoksa Türkiye'yi Bekaa Kampı'ndan taarruz altında tutan PKK, başlatılan en büyük operasyonla dağılacak mı?..
İşte bu soruları Tel Rifat ve Münbiç hattında, 600 köy ve kasabayı da PKK'dan temizleyecek olan büyük Suriye operasyonunun sonucu yanıtlayacak...
Suriye sınırında, 600 kilometre uzunluğunda, 40 kilometre derinliğinde bir alanı tamamen kontrol altına almayı planlayan son büyük operasyonda asıl gerçek de şu soruda odaklanacak;
Suriye'de başlayan PKK terörü, Suriye'de bitirilecek mi?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac