TERÖRÜN ZEMİNİ ve VAR ‘HÜKMÜNDE’ İHANET?..

TERÖRÜN ZEMİNİ ve VAR ‘HÜKMÜNDE’ İHANET?..

“Güneşin doğup battığı her yere biz askerlerimizi yetiştireceğiz... Bütün dünyanın hakimi İslam’ı yayacağız... Tek doğru biziz... Diğer cemaat gruplarının hepsi yok olacak!.. Biz İslam’ın gerçek neferleriyiz!.. Dünyada en hakim biz olmak zorundayız!..”
Yukarıdaki satırlar, Urfa Harran Üniversitesi’nde okurken yurt sıkıntısı yüzünden cemaatin tuzağına düşen Adıyamanlı Derya Turgut’a ait... Cemaat “abla”ları söylemiş bu sözleri kendisine...
Cemaatten ayrılmak isterken “ders notu” kısıtlaması ve “kötü yola düştüğünü yayarız” tehdidiyle yaşamı karartılarak üniversiteyi bırakmak zorunda kalan genç kızın medyaya yaptığı açıklamalar, yalnızca bir öğrencinin yaşamının karartılmasını anlatmıyor...
Bu itiraflar aynı zamanda “abi” ve “abla”ların yönetimindeki “Işık Evleri”nde, cumhuriyete karşı mürit militanların hangi kumpas-şantaj hattında yetiştirildiğini de gözler önüne seriyor...
Lafı hiç uzatmayalım; Türkiye genelinde cemaatin kaç öğrenci evi var?.. Bu evlerde kaç bin genç barındırıldı... Bu hücrelerde yeni militanlar yetiştirmek üzere “abi” ve “abla” kılığında kaç FETÖ teröristi faaliyet gösterdi ve özellikle son 15 yılda bunlara neden göz yumuldu?..
Ve en önemlisi de yerel hücrelerin desteklediği bilinen bu evlerin kaç finansörü vardı, bunlar cemaate ne kadar kaynak ayırdılar, karşılığında kimden, neler aldılar?..
Madem ortada devleti yıkmaya çalışan “terörist bir örgüt” var o halde söyler misiniz, bu örgütün yerel finansörleri ile “abi” “abla” kılığındaki kaç militanı “uyuyan hücre” halinde bir köşede, ortalığın sakinleşmesini bekliyor acaba?..
Unutmayın ki, örgütlenme zeminini halen koruyan bir örgütün, savsaklama ve gaflet ortamında yeniden filiz vermeyeceğinin de garantisi yoktur!..

Hücreye göz yumanlar!..

Kimileri diyebilir ki, “Cemaat, TSK, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, MİT ve diğer stratejik kurumlarda bile örgütlenmişken, Anadolu’daki öğrenci evlerinin lafı mı olur?..”
Yukarıda da vurguladığımız gibi, PKK’dan Hizbullah’a ve IŞİD’e kadar terör örgütlerinin tamamı yalnızca barınma değil, eğitim yeri de olan hücre evlerinde yapılandı, palazlandı ve yeterli militan gücüne ulaştığında “eylem” için harekete geçti...
Fethullahçıların ilkokullardan “Işık Evleri”ne, dershanelerden liselere ve üniversitelerden devlete sızması da binlerce kez tespit edildiğine göre, terörün zemini yıllarca neden göz ardı edildi acaba?.. Hele de “FETÖ” gibi, istihbarat örgütlerini bile kıskandıracak kadar sinsi bir “çete” söz konusuysa!..
Hücrelerin örgütlenmedeki önemini daha iyi anlayabilmek için, Uşak’ta “Işık Evleri”ne yönelik operasyonlarda gözaltına alınan ve “abla” olarak faaliyet gösteren 26 örgüt üyesiyle ilgili savcılığın ürkütücü ve şoke edici tespitlerini de okumakta yarar var...
Yakalananların FETÖ örgütüne “Altın Nesil” yetiştirme iddiasıyla “insan kaynağı” sağladıklarına dikkat çekilen açıklamada şu çarpıcı bilgiler de sıralanmış;
“Şüphelilerin, vatandaşların dini duygularını istismar ederek örgütün finansı için kermes, himmet, kurban, zekat ve bağış gibi etkinliklerden gelir elde ettikleri, toplanan geliri ise örgütün kurduğu sermaye şirketleri ile örgüt mensuplarının şirketlerine yönlendirerek aklama faaliyetinde bulundukları belirlendi... ‘Ablalar’ yapılanmasının örgütün çıkardığı gazete, dergi ve mecmua gibi finans desteği ve aynı zamanda örgüt tabanına ideolojik fikirler veren gizli talimatların yayıldığı abonelikleri organize ettiği, örgütün finans kaynağı olan Asya Katılım Bankası’na finansal destek sağladıkları, örgütün gizli kasaları olan ağabeylere kayıt dışı para aktardıkları, çevrelerinde farklı ‘kod isim’ kullandıkları, örgüt içinde ‘Abi’ olarak adlandırılan örgüt üyeleri ile ‘Bylock’ adlı şifreli programla gizlilik içinde haberleştikleri tespit edildi...”

İnce’nin deşifresi!..

Evet; okul ve yurt sıkıntısı, yoksulluk ve cehalet gibi çıkmazları da kullanarak, gençleri birer mürit militan olarak yetiştirmek için yurt genelinde on binlerce hücre evi oluşturan Fethullahçıların “abi” ve “abla” gibi masum tanımlamalar altında yürüttüğü faaliyetler dehşet verici...
Ancak başta AKP olmak üzere, tarikat ve cemaatlerden uzun yıllar siyasi rant elde etmeye çalışanların, “imanlı gençlik” olarak niteledikleri binlerce “abi” ve “abla”nın, bir terör örgütünün hücre sorumluları olmasında ne kadar sorumlulukları var acaba?..
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin dün Twitter adresinden yayımladığı iki belge de, hem bu soruya yanıt verdi, hem de AKP’nin bir dönem kol kola olduğu cemaati nasıl koruduğunu bir kez daha gözler önüne serdi...
İnce’nin yayımladığı ilk belge, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlığında toplanan ve “Fethullahçıların yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir ‘eylem planı’ hazırlanması”na ilişkin 25 Ağustos 2004 tarihli MGK kararı...
Ancak dönemin Başbakanı Erdoğan ile bakanlarının da imzası bulunan MGK “tavsiye kararı”nın çöpe atıldığı bizzat bir başka AKP’li tarafından itiraf edilmiş...
Muharrem İnce işte o itiraf belgesini de paylaşımına iliştirmiş... Bakınız; Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, MGK kararına rağmen cemaate karşı hiçbir işlem yapılmadığını itiraf ettiği 28.11 2013 tarihli Twitter paylaşımında neler demiş;
“2004’teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiçbir bakanlar kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır...”
Muharrem İnce’nin ortaya çıkardığı bu rezalet, yazının başından itibaren dikkat çektiğimiz Fethullah’ın “zeminde örgütlenme” çabasına ne kadar da kolaylık sağlamış değil mi?.. Yani AKP son operasyonlarla aslında, cemaatin zemininde ektiklerini de biçiveriyor!..


https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac