TOPLUMSAL TRAVMA YAŞANIYORKEN NASIL SAKİN GÜÇ OLUNUYOR?
Bu yazımda daldan dala, konudan konuya atlama izni var mı? Umarım ve dilerim vardır ya da verirsiniz! Zira bu toz duman içinde, savaş tamtamları çalarken, savaş çığlıkları eksik olmazken üst üste büyük haberler, zam müjdeleri yağarken yazı başlığım kafamda şekillendi ve beni yaz diye diklendi! Karşı koyamazdım…
Haber sütunlarına ve anlı şanlı köşe yazılarına girmese bile söze sımsıcak bir merhaba diyerek başlıyorum. Kime mi? Mucize yaratanlara! Çünkü cehaletin marifet, vasatlığın popülerlik, talanın ve yalanın kurnazlık sayıldığı bir ortamda nitelikten ödün vermeyen çağdaş ve evrensel değerleri yücelten, olanaksızı olur kılan kimse onlara!
Yüksek tepelerin inandırıcı olmayan peşrev bölümlerini geçerek diğer meselelere dalıyorum! Doğrusu bizdeki siyaset anlayışı tepki, öfke, tekdir ve tehdit üzerine kurulu olduğundan takip etmek de zorlanıyor insan. Yine yapılan tüm hayati yanlışlardan sonra “aldatıldım, Rabbim affetsin, halkım bağışlasın” diye geçiştirildiğinden makul ve makbul olan hangisidir diye merak ediyor insan.
Bu yazıyı yazmak için okudum, yazdım, araştırdım, taraştırdım, sordum, soruşturdum, deyim yerindeyse bir dedektif gibi iz sürdüm ve yakıcı (Evet: yakıcı) bir yazı hazırladım. Bilmiyorsanız şimdi öğreniyorsunuz! Efendim! Politika dediğin duygusallık ve bağırıp çağırma üzerine değil, sakin düşünerek belirlenen ve üzerinde çok kafa yorulan konuları içerir. Ekonomik ve siyasi çıkarlar üzerine olması gereken bir disiplin ve deneyimle devlet adamlığı birleştirilerek yapılır. Tıpkı bizde olduğu gibi!
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü kalkıp; “1949’dan beri en yüksek izleyici rekorunun kıldığı ve izleyici sayısının arttığını söylüyorsa, TÜİK verileri de bunu yalanlıyorsa! Orada durup düşünmek gerekir…
Aylar önce KHK ile görevden uzaklaştırılan rehber öğretmen Özgür Polat; “ 3.5 yaşında iken babamı maden kazasında yitirdim. Annem beni büyüttü, okuttu. Devlet bana bir baba borçluyken şimdi de annemin emeğini çalıyor” diyorsa orda durup iki kez düşünmek gerekir.
Iğdır’da hastası tarafından vurulan Dr. Serkan Yarımoğlu’nun yardımına koşan Dr. Taha Sezer; “Sesleri duyunca kanlar içinde yatan arkadaşımın yanına koştum. Cerrahtım ve elime çok kan bulaşmıştı. Ama hiçbir meslektaşımın kanı elime bulaşmamıştı. ‘Abi nefes alamıyorum’ diyerek ellerimin arasından kayıp giden meslektaşımı ‘Abi dayan’ diye teselli etmemiştim. Tek bir şey istiyorum yeni bir sabaha uyandığımda bir meslektaşım daha hastası tarafından öldürülmesin” diye haykırıyorsa sağlık bakanının üzüntüden yerinde duramaması gerekir.
Bütçedeki açığı kapatmak için halkın sırtına yıkılan zamları görünce, kamudaki kiralık araç saltanatına son vermek gerekir. CB; “AKP kaybederse Türkiye kaybeder” sözünü mercek altına almak gerekir.
Tamam, tevekkül içinde bir milletiz, sesi kolay çıkmaz bir halkız ama bu kadar da olmaz denilmeyecek mi? Bakarkörler ülkesi olmamak için korkuyu yırtmak gerekmeyecek mi? (Görevden alınan Kadir Bey’in; bundan sonraki hayatımı İslam’a adayacağını ilan etmesini iyi izlemek gerekir.)
Sormasanız da söyleyeceğim. Eğitimde, yargıda, basın özgürlüğünde savrulma ne ise diğer kurumlarda iki kat daha fazladır. Ortalık kesin inananlardan geçilmiyor evet. Çevresinde sadece en güvenilir hizmeti sunanlar kalıyor evet. Üstü çizilen çizilene evet, üst akıl, büyük resim, mutlak lider önüne geleni kestirip atıyor evet. Hay Allah yine konuya giremedim, dışına çıkıp uzaklaştım ama taze iki haberim daha var. İlki geçen hafta ABD Sağlık Bakanı Tom Price, “Hükümet adına yaptığı seyahatlerde, tarifeli uçaklar yerine özel jet kiraladığı için istifa etmek zorunda kalmış!”
İkincisi MEB ülkenin IQ’su en yüksek çocuklarını İstanbul Çamlıca’daki yatılı bir okulda toplayarak geleceğin devlet adamların yetiştirmeye başlamış. (Siz bunu Enderun Mektepleri gibi saraya elaman yetiştirme olarak da okuyabilirsiniz!)
Bunca sorun ve konudan sonra noktayı koymak için ben aradan çekiliyor ve sözü Aristo’ya bırakıyorum; “İnsanlar tarafından yönetilmekten sıkıldım. Yasalar tarafından yönetilmek istiyorum artık!”
Bana olmasa da Aristo’ya hak verin olur mu?