TOPLUMU SARSAN VAHŞET NASIL DURACAK?..

TOPLUMU SARSAN VAHŞET NASIL DURACAK?..

Türkiye'de son dönemde infial yaratan, sarsıcı ve de mide bulandırıcı olaylar yaşanıyor...

Nüfus artışının sonuçları mı, iletişim çağında medyanın yanlış kullanılmasının etkileri mi, toplumdaki sosyo-ekonomik bunalımların getirdiği bir yozlaşma mı, ya da "ahlak çöküntüsü" ile yetiştirilen zavallıların bireysel rezaletleri mi?..

Hele de konu kadınlar ve çocuklar olunca, manzara her açıdan kahredicidir... Çünkü sosyo-politik gericilikle baskı altında tutulan kitlelerin kırmızı çizgilerle zaptu rapt altına alınmaya başlandığı 10 yıl öncesinden bu yana Türkiye taciz-tecavüz rezaletleriye sarsılıyor...

Aile yapısını sarsan ekonomik sıkıntılar bir yandan kadına şiddeti, diğer yandan boşanmaları, bir taraftan da cinayetleri tetiklerken, yaşanan bunalımlar sanki bir salgınmış gibi ardı ardına zincirleme vahşetleri de gündeme getiriyor...

Gün geçmiyor ki; aile içindeki cinayetler, sokakta kadınlara vahşi saldırılar, çocukların pompalı tüfeklerle karıştığı olaylar ve bireysel silahlanmanın toplumun her kesiminde yarattığı tehditlerle ilgili haberler gazete ve televizyonlarda yer almasın...

"Asayiş" olayları açısından Türkiye özellikle son 10 yılda büyük bir yıkım yaşıyor... Cezaevleri dolu, hükümet toplumdaki bunalımların tetiklediği çatışmaların cinnetlere yol açmasının ardından, bir de terör suçlularını yatıracak yer bulamayınca, 40 yeni cezaevi inşa ederek 2020 yılına yetiştirmeye çalışıyor...

Bu tablo bile toplumsal huzursuzluğun ulaştığı boyutları anlatması açısından çok çarpıcı ve düşündürücü bir örnek...

BAĞNAZLIK, FEODALİTE, ŞİDDET!..

"Töre Kıskacında Kadın",  "Söyleyin Anama Ağlamasın",  "Yağmur Bekleyen Kadınlar"  ve "Doğu Yakasında Yeni Birşey Yok" gibi kitaplarımızda detaylarıyla anlattığımız feodal ilişkiler, aşiret çatışmaları, "töre" cinayetleri geçtiğimiz 20 yıl içerisinde Türkiye gündemini bayağı sarsmıştı...

Kitaplara yansıyanlar, bağnazlık-feodalite ikileminde kıskaca alınan kitlelerin "töre" iddiasıyla hizaya getirilmesi sırasında kadınlara ve küçük kızlara yönelik vahşetlere dikkat çekiyordu...

Başlık parası, berdel, kız kaçırma, ensest ilişki kavgaları, arazi ve kan davalarının barışla sonuçlanmasında bile kadın olgusunu arabulucu-diyet gibi kullanan Doğu'nun kendi kuralları, haberleşme olanaklarının artması ile olayları fısıltı gazetesinin sınırlarında bırakmamış, medyanın yaygın etkisiyle Türkiye'yi de şok etmişti...

Bu şok içerisinde "töre" cinayeti olarak adlandırılan vahşetin örnekleri hiç unutulmadı... Sinemaya girdiği için, pastanede oturduğu için ya da adı radyoların istek programlarında geçtiği için katledilen küçük kızların dramında da hep aynı gerekçeler vardı; din sömürüsü, bağnazlık ve bundan etkilenen feodal barbarlık...

Çarpık yapı içerisinde, Doğu'nun sadece son 20 yılındaki olaylarla dikkat çeken sosyal yaralar toplumda her zaman tepki çekti ama Batı'da ise şaşkınlıkla karşılandı...

Başlık parasıyla satılan kızların dramları ve yine kendinden büyük erkeklerle evlenmeye zorlanan kız çocuklarının bunalımları ile başlayan olaylar ne yazık ki vahşice cinayetlere yol açtı...

Ancak çocukları ve kadınları vuran olaylar artık Doğu'da değil, en çok da Batı'daki metropollerde yaşanıyor...

Son dönemde gazete ve televizyonlara her gün en az 3 taciz olayı yansıyor... 5 yaşındaki miniklerin tecavüze uğradığı İstanbul'da; metrobüsten vapura, dolmuştan belediye otobüsüne kadar çocuklar-kadınlar her alanda tacize ve saldırıya uğruyor...

Bu arada ne yazık ki küçücük çocuklar bazen öğretmenlerinin, bazen Kuran kursu hocalarının, bazen de mahalle esnafının tacizine hedef oluyor, tarikat-cemaat yurtlarındaki tecavüz rezaletleri ise çok daha büyük infial yaratıyor...

TACİZ, TECAVÜZ, SALDIRI!..

Bu vahim tablonun AKP'nin iktidarda olduğu bir dönemde zirve yapması gerçekten çok düşündürücü... Neden acaba?..

Sözde muhafazakar düşüncenin özellikle eğitim alanında aşılanmaya çalışıldığı bir dönemde, toplumdaki ahlaki çöküntünün sarsıcı sonuçlarının artması gerçekten dehşet verici...

İstanbul'daki bir özel üniversitede önceki gün düzenlenen "Çocuk İstismarı Farkındalık Sempozyumu"nda konuşan Dr. Şevket Ayaz, "Küçükçekmece'de 5 yaşındaki çocuğun istismar edilmesi hepimizi çok üzdü ve maalesef son 3 yılda istismara uğrayan çocuk sayısı 13 bin oldu" dedi.

Taciz, tecavüz, cinayet ve çocukları hedef alan vahşetlerle ilgili gündem yoğunluğu devam ederken, CHP Malatya milletvekili Veli Ağbaba da önceki gün İHD'nin çarpıcı bir raporunu açıkladı;

Örneğin, son 16 yılda 18 yaşın altında 440 bin "çocuk" doğum yapmış...

Bu dönemde cinsel suçların yüzde 46'sı çocuklara karşı işlenmiş...

Çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünya listesinde 3. sıradaymış...

Çocukların karıştığı suç sayısı 134 bin 960'a ulaşmış.

2019 yılında 689 çocuk istismara uğramış...

Son üç ayda cinsel istismara uğrayan 129 çocuk 0-12 yaş altındaymış...

12-15 yaş aralığında 287 çocuk, 15-18 yaş aralığında 273 çocuk cinsel istismar mağduru olmuş, vakalar mahkemeye yansımış...

Evet; İçişleri, Adalet ve Milli Eğitim Bakanlıkları, aileden sorumlu devlet bakanlığı, barolar,  psikiyatri-psikoloji eğitimi veren fakültelerin uzmanları acilen bir araya gelmeli…

Ve Türkiye'nin son 16 yılda içine savrulduğu ahlaksızca rezaletler, küçük kızların evlendirilmesi, taciz-tecavüz olayları gibi sosyal bunalımların nedenleri tespit edilmeli, bu gidişata dur diyecek projeler üretilmeli, önlemler alınmalı...

Yoksa çok yazık olacak bu ülkenin çocuklarına da geleceğine de...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac