TRAJİK DAVA, BOŞ İDDİANAME: SÖZCÜ OPERASYONU

TRAJİK DAVA, BOŞ İDDİANAME: SÖZCÜ OPERASYONU

Çağlayan Adliyesi’nin 5. Katındaki ağır ceza mahkemesinde dün insanı hem kahkahaya boğacak kadar komik hem de adalet adına vicdan kanatan, “pes” dedirten trajik bir davanın ilk duruşması yapıldı!..

Aslına bakarsanız düğmeye çok anlamlı bir günde, 19 Mayıs’ta basılmıştı. Sözcü gazetesine yönelik suçlamada gazete sahibi Burak Akbay, “Silahlı terör örgütünü yönetmek” ve “Silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla, Muhabir Gökmen Ulu ise “Silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek isteyerek yardım etmek” ile suçlanıyordu!..

Operasyon günü İzmir Bostanlı’daki evinde avukatı Murat Ergün ile sabah saat 06.00’dan akşam 18.00’a kadar polisin gelmesini bekleyen Gökmen, o saatleri yanaşma televizyon ve haber sitelerinde “evi basıldı, gözaltına alındı” haberlerini izleyerek geçirdi!.. Bu haberlere ne Gökmen ne de Avukat Ergün şaşırmıştı; yıllar önce Ergenekon-Balyoz-Casusluk- ODATV- Amirallere suikast davalarından bu tür oyunları gayet iyi öğrenmişlerdi!.. Avukat Ergün, dünkü ilk duruşmada o günle ilgili şu inanılması zor bilgiyi paylaştı:

-Evin önüne askere yollar gibi, düğünde yaptığımız gibi masa kurduk, çay demledik. Akşama dek bekledik. Saat 18.00 civarında “Bu böyle olmayacak, biz Emniyet’e gidelim” deyip arabaya yürümeye başlayınca etrafımızda aniden 30 polis birden beliriverdi. Meğer sabahtan beri yanı başımızdalarmış!..

Peki niçin operasyon yapmak yerine saatlerce kendilerini belli etmeden etrafta mevzilenmişti bu muhterem polisler?.. Avukat Ergün onunda yanıtını verdi:

-Gökmen’in kaçması istendi, kaçmaya teşvik edildi. Gökmen 1922’de yaşasa Sakarya’da Yunan’dan kaçmazdı, bunlardan mı kaçacak. Çünkü o suçsuzdur!..

-Biliyor musunuz Gökmen kaçma şüphesiyle tutuklu bulunuyor!..

İftihar ettik

Gökmen Ulu, 166 gündür yattığı Silivri Zindanından Cezaevi aracıyla getirildiği mahkeme salonunda dimdik bir savunma yaptı. İddianamedeki bomboş iddiaları tek tek çürüttü. Kendisini tanıtırken şöyle dedi:

-Ben Bekir Gökmen Ulu. Yurtsever gazeteci ve Mustafa Kemal’in takipçisiyim...

Gökmen, kendisine yöneltilen suçlama için “akla ve vicdana aykırıdır” diye başladı savunmasına... Çok haklıydı, Düşünebiliyor musunuz “Üst aklın, istihbarat örgütünün desteğinde darbe yapmaya kalkışan çete, başlıca hedefi olan Cumhurbaşkanı’nın nerede olduğunu bilmiyor, bir gazete muhabirinin haberinden öğreniyordu!..” Yani öylesine geri zekalı, o denli de acemiydiler!..

Üstelik böyle de olmadığı Akıncılar Üssü davasında dosyaya giren, F16’lardan çekilen ve kırmızı kalemle işaretlenen  Erdoğan’ın kaldığı otel ve oda fotoğrafları daha baştan bu davayı çökertiyordu!..

Tam burada iki yanaşma gazeteden özellikle bahsetmek gerekiyor; 17 Temmuz 2016’da darbeden yalnızca iki gün sonra Sabah ve Takvim gazeteleri son derece bayağı bir algı operasyonuyla “Gökmen’in Cumhurbaşkanı’nın yerini açıkladığı” haberini manşetlerine taşıdı. Ardından bir savcı harekete geçti ve SÖZCÜ operasyonu başladı!..

Halbuki Erdoğan’ın Marmaris tatiline ilişkin ilk haber darbe girişiminden tam 4 gün önce Doğan Haber Ajansı yapmıştı bile... Bitmedi; Sabah gazetesi bu alçakça haberin bir ay sonrasında yaptığı algı haberini unutup, F16’lardan çekilen fotoğrafları yayınladı iyi mi! Bir özdeyişle anlatalım en iyisi:

-Yaptığı yalan haber ayağına dolanmıştı!..

Gökmen, bir kitapçık olarak basılıp o iddianame ile birlikte hukuk fakültesi öğrencilerine dağıtılması gereken savunmasında, SÖZCÜ’nün bütünüyle hedefe oturtulduğu bu dava için hiç unutulmaması gereken şu iki sözcüğü tarihe adeta kazıdı:

-Yapılanlar zulümdür!..

Bizler, duruşmayı izleyen gazeteciler, Gökmen Ulu ile aynı gazetede çalıştığımız için bir kez daha gurur duyduk.

-Türkiye’yi ne pahasına olursa olsun aydınlatmayı görev bilen bir gazetenin çalışanları olarak iftihar ettik!..

“Şaklaban”

Yandaş basının “Amiral Gemisi” Sabah gazetesinin yanaşmalarından biri geçenlerde bir yazı yazdı. Başlığı şöyle:

-Çakma Gaziler!

Milli bayramlarda korteje katılan “Malul Gazilere” verip veriştirmiş. Hatta espri bile yapmış “Benim dedelerimden biri de büyük bir ihtimalle Viyana kuşatmasına katılmıştı, yeniçeri kılığına mı gireyim?” demiş. Sonra da şu müthiş düşüncesini paylaşmış:

-15 Temmuz gazileri törenlerde kılık değiştirmediler, kendilerine “şekil” yapmadılar. Çünkü şaklaban değillerdir.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün grup toplantısında bu zavallıyla ilgili şöyle konuştu:

-Havuz medyasında bir köşe yazarı, gazilere “şaklaban” diyecek kadar aklını yitirmiş. Asıl kendisi şaklaban. Daha ağırını kullanacağım ama size karşı ayıp olur diye kullanmıyorum...

Kemal Bey, kendinizi yormayın, bu tür “yanaşmalar” kendilerine söylenenleri “paye” olarak algılarlar, efendilerine dönüp yılışmayı da marifet sayarlar...

-Bırakın tıynetini sergilesin!.. 

https://twitter.com/umit_zileli