Emekli Albay Ralph Peters'ı tanır mısınız?..
Anımsayamadıysanız, ben yardımcı olayım; çok önemli adamdır!. Her şeyden önce sıkı bir “Özel Harpçi” dir… Daha da önemlisi Türkiye'yi dilimlere ayıran, bol keseden toprak taksimi yapan, Ortadoğu'yu paramparça edip, coğrafi olarak İsrail'den büyük ülke bırakmayan BOP haritasını çizen kişidir!..
İşte bu Ralph Peters, cuma gecesi, darbe girişiminin ilk saatlerinde yaptığı şu açıklamayla, ABD'nin pozisyonunu açıkça ortaya koydu:
-Kazanırlarsa biz kazanırız!..
Ama kazanamadılar!.. yaktılar, yıktılar, TBMM'yi bombaladılar, Beştepe Camii'ni bombalayıp taradılar, halkın üzerine vahşice ateş açtılar, hiçbir günahı olmayan insanları katlettiler, silah arkadaşlarını öldürdüler, omuz omuza görev yaptıkları güvenlik güçlerini yok etmeye çalıştılar… Ve kaybettiler!.. O kadar hain, o derece haysiyetsizdiler ki, “tatbikat var”, “terör saldırısı var” yalanlarıyla sahaya sürdükleri askerleri ortada bırakıp, helikoptere doluşup Yunanistan'a kaçacak kadar alçaldılar…
-Onlar kaybedince
ABD de kaybetti, olayın özü budur!..
AMERİKANCI/ FETHULLAHÇI DARBE GÖMÜLDÜ!..
Peki, bu alçakça darbe girişimi nasıl bastırıldı?..
Halkın sokaklara dökülmesi, tankların, otomatik tüfeklerin önünde geri adım atmaması, meydanlarda, havalimanlarında toplanması, demokrasi nöbetine başlaması tabii ki darbenin önlenmesinde çok etkili oldu… Ancak, darbecilerin kaybetmesinin başlıca nedeni Türk Silahlı Kuvvetleri'nin darbeye karşı demokrasinin yanında yer almasıydı…
Üstelik başta Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve kuvvet komutanlarının rehin alındığı, yani ordunun başsız kaldığı bir ortamda!.. Siyasetçilerin de ne yapacağını şaşırdığı ilk saatlerde neredeyse “başarılmış” bir darbe, en kritik ordu gücü olan1. Ordu'nun Komutanının karşı durması, bir kahraman astsubayın 20 kişilik darbeci grubun önünde “komutayı devralıyorum” diyen generali, şehit olacağını bilmesine karşın silahını çekip alnından vurması, askerin ezici çoğunluğunun kışlalarını terk etmemesi Fethullahçı darbe girişimini 180 derece tersine çevirdi…
Askerin bu duruşu, tüm siyasetçilere moral verince, muhalefet açıkça darbeye karşı olduğunu ilan edince, halk çağrılara uyup meydanlara inince darbecilerin yapacak en ufak bir hamlesi bile kalmadı… Zaten son derece çürük başlayan darbe girişimi kısa sürede çözüldü…
Ve aslında uzun süredir “geliyorum” diye adeta bas bas bağıran ABD destekli Fethullahçı darbe gömüldü!.. Tabii ardında çok sayıda soru işareti bırakarak… Bir bölümünü bu yazıda soralım:
-Fethullahçı çetenin ordunun içine böylesine sızdığı, üst düzey rütbelere kadar tırmanmayı başardığı yıllardır, yazılıp çizilirken, bu iktidar nerelerdeydi acaba?!. Aslında yanıt çok basit: Bu adamları oralara taşıyan da aynı iktidar mensuplarıydı!.. Ordunun en nitelikli generalleri, kurmayları içeriye tıkıldığında, onların makamlarına işte bu alçaklar oturtuldu!.. Dikkat edin, darbe girişiminde bulunanların içinde bazı kariyer heveslisi “herif-i naşerif” dışında bir tek yurtsever, Atatürkçü asker yoktu… Ama kumpas zamanlarının kudretli savcıları, bürokratları dahil FETÖ çetesi tüm gövdesiyle darbenin içindeydi!..
“BU NE BİÇİM DARBE GİRİŞİMİ” DİYE SORANLARA!..
Peki, böylesine salakça, böylesine yıkmak istedikleri iktidarın ekmeğine yağ sürecek bir darbe girişimi olur mu?.
İyi bir soru!. Çoğu insanın aklındaki soru bu… Yanıtı da bir o kadar basit aslında; Bu darbeye zaten hazırlanıyorlardı. Ancak, ağustos ayı başında yapılacak Yüksek Askeri Şura'da Fethullahçı olarak bilinen tüm kadronun bir kalemde silineceği öğrenildi. Bir iddiaya göre tasfiye listesi darbenin 1 numarası olarak gösterilen eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk'ün eline geçti… Ve çete “ne olursa olsun” duygusuyla harekete geçti!.. Ancak umduğu desteği bulamayıp, üstüne gerçekten “salakça” olarak nitelenebilecek hatalar da yapınca kendi ipini çekmiş oldu!..
Tabii ki bu olay hem Saray'ın, hem hükümetin çok işine yaradı. Büyük bir tasfiye hareketi zaten başlamış durumda. Ancak bu durum pazar günü de belirttiğim gibi “benden olmayan herkesi yerim” durumuna dönüşürse, zaten ötekileştirilmiş, birbirine düşman edilmiş toplumda çok daha vahim çatışmalar körüklenmiş olur…
Maalesef darbe girişimi kontrol altına alındıktan hemen sonra iktidara muhalif, ancak Fethullahçı çetenin de elinden gelse “bir kaşık suda boğacağı” ilerici, yurtsever haber sitelerine erişimin engellenmesi böyle bir olasılığı güçlü bir şekilde öne çıkarıyor!..
Çok önemli bir nokta daha var; Rus uçağı düşürüldüğünde, KORKUSUZ'da Can Ataklı, Sabah gazetesinde Rasim Ozan Kütahyalı uçağı düşüren pilotun “Fethullahçı” olduğu, ve Hava Kuvvetleri'nde çok sayıda bu tür pilot bulunduğu iddiasını gündeme taşımıştı. Eğer o günlerde bu konu ciddiye alınsaydı bu kalkışma olur muydu sorusunu da birilerine sormamız gerektiğine inanıyorum!..
Son olarak; gerçekten ülkeyi bir kan ve ateş denizine çevirecek, bir boğazlaşmaya kadar sürükleyecek darbenin eşiğinden döndük… Ancak ortada kurtarılan bir “demokrasi” falan yok; çünkü ortada zaten bir demokrasi yok!.. İşte bunu yaratacak, toplumun ruh sağlığını onaracak fırsat altın tepsi içinde önümüze geldi… Ancak kullanma yeteneğine sahip bir iktidar var mı? 14 yıllık “Fetret Devri” sonrasında bu sorunun yanıtı da olumsuz, ne yazık ki!
https://twitter.com/umit_zileli