TÜRK DEVRİMİ (2)
Demokrasinin hemen her türlü koşuluna sahip ülkelerde bile faşizmin yükseldiği bir dünyada, bu koşulların hiçbirine sahip olmayan Türkiye’de Mustafa Kemal nasıl bir yönetim düşünüyordu?..
O günün dünyasında durum şuydu: Bir yanda dünyanın büyük bölümünü sömürgeleştirmiş ve bu sayede gelişmiş emperyalist ülkeler, diğer yanda yoksul sömürge ve yarı sömürge ülkeler.. Ve bir de kendi özgün modelini oluşturan Sovyetler Birliği…
Batı örnek alınabilir miydi?. Hayır! Çünkü sosyal yapı Batı’nın kapitalist düzeyine taban tabana zıttı. Sermaye birikimi oluşmamış, sanayisi olmayan, işçi ve işveren sınıfları bulunmayan Türkiye’nin liberal kapitalizm ile kalkınması da mümkün değildi.
Sosyalist kalkınma modeli de yine sanayi ve işçi sınıfı bulunmaması nedeniyle olabilir görünmüyordu. Kısacası o zamanın bilinen tüm yolları, Türk toplumunun tarihsel, sınıfsal ve sosyal gerçeklerine uymuyordu..
–Peki Mustafa Kemal ne yaptı?
★★★
15 yıla sığdırılan mucize!..
Kurtuluş Savaşı’nda ne yaptıysa onu yaptı!..
Anti emperyalist ve bağımsız çizgiden hiçbir ödün vermeden, halka ve ülke kaynaklarına dayanarak yeni bir yol bulmak… Bu yol, özgün bir örnek olarak ortaya çıktı:
–Özel girişimciliğe yer veren ancak kapitalist olmayan, devletçiliği öne çıkaran ancak sosyalist olmayan bir ekonomik kalkınma modeli. Yani karma ekonomi!..
İşte bu yeni yol ülkenin silkinip kendine gelmesini ve 1929 Büyük Bunalımı’na rağmen kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomik kalkınmayı başarmasını sağladı. 1929-39 arasında tüm dünyada sanayi üretim artışı yüzde 19 iken Türkiye’de yüzde 96 olmuştu!
Gelelim devrimci kararlılığa ve Aydınlanma Devrimi’ne… Kemalist Devrim her şeyden önce bir kültür devrimidir. Amaç, çağın gereklerine uygun “yeni insanı” ortaya çıkarmaktır. Batı’da koşullar, 400- 500 yıllık bir süreçte yeni insanı yaratmış ve o insan da evrimi (devrimlerin de yardımıyla) gerçekleştirmiştir.
–Türkiye’nin ise ne böyle bir zamanı, ne de lüksü vardı.. Devrimin kendisi yeni insanı yaratmak zorundaydı..
Türk Devrimi, yüzlerce yıllık bir süreci 15 yıla sığdırarak “olanaksız” denileni gerçekleştirmiş, ümmetten çağdaş, bağımsız ve özgür bir ulus yaratmayı başarmıştır. Arka arkaya yapılan devrimler bunun kanıtıdır.
–Bu kısacık sürecin adı “Kuruluş Dönemi” dir…
Ve bu süreç tarihe Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzünü ağartacak ilerici bir dönem olarak kazınmıştır…
Peki bu dönem otoriter miydi? Evet otoriterdi!. Ama içinde demokratik unsurları olabildiğince taşıyarak!. Ve asla zamandaşı Avrupa ülkeleri gibi totaliter (faşist) olmadı. Ayrıca o devrimler, sorarak, referandum yaparak gerçekleştirilemezdi!.. Kadının eşitliği erkeklere sorularak sağlanamazdı!..
–Devrimci yönetimin otorite ve baskısı özellikle dinci gericiliği hedef almıştı ve sonuna dek doğruydu…
★★★
Geometri terimlerini Türkçeleştiren diktatör!..
Siz hiç, demokrasi istemi dahi bulunmayan bir toplumda halka “özgürlük ve demokrasiyi” öğretmek için “Yurttaşlık Bilgisi” kitabı yazan, çocukların anlamadığı Arapça kırması geometrik terimleri Türkçeleştiren bir diktatör gördünüz mü?.
Hiç düşündünüz mü; 20. yüzyılın tüm büyük devrimcilerinden bazılarının heykelleri yerlerde sürüklenirken, bazılarının isimleri neredeyse tarihten silinirken, Atatürk neden hâlâ halkının büyük çoğunluğunun sevgi ve saygısına sahip?. Hollandalı profesörün hayretle sorduğu gibi, “Sovyetler yıkıldı, Yugoslavya parçalandı, Türkiye niçin hâlâ ayakta?!”
Yanıt açık; Atatürk, bir Ortaçağ toplumundan yola çıktı. Yaşadığı 15 yıl gibi kısacık süreye ırk-din-cinsiyet-sınıf ayrımı olmaksızın tüm yurttaşlar arasında “hukuksal eşitliği” sığdırmayı başardı da ondan… Sevgili Ahmet Taner Kışlalı’nın anlatımıyla, Atatürk dönemi, kendi koşulları içinde olabilecek en demokratik ve ilerici yönetimdi. Ve bu açıdan Türkiye’nin bugünkü yönetiminden daha demokratikti!..
Sırada, Kemalist Devrim’in etkileri, değerlendirmesi ve karşı devrim süreci var. Son bölüm yarın…
https://twitter.com/umit_zileli