Uzun süre ara verdik.
İşler, güçler, yoğunluk derken baktım ki, neredeyse bir yıla yakın bu köşeyi boş bırakmışız.
Ancak artık geri dönmenin vakti olduğunun farkındayım.
Bizler de gelişmelerle ilgili iki üç söz etmek gerektiğini düşünüyorum.
Nereden başlasak desem, o kadar çok konu birikmiş ki.
***
Suriye mi desem, terör mü desem, koalisyon kurulacak mı desem, bilemiyorum.
Bir tarafta ulusal güvenlik sorunumuz ciddi boyutlara ulaşırken, diğer tarafta yurdumuzun belki de en güzel köşeleri olan Doğu Karadeniz'de direnişin en kutsalı yapılıyor.
Ağaçlar korunuyor, çevre korunuyor, özünde de Allah'ın yarattığı en yüce varlık olan insan korunuyor. Anlayabilene, doymasını bilene...
Bu Karadeniz'e düzenli yol yapma sevdasının ileride çıkartılmak istenen Rusya gerginliğiyle bağlantısı var mı, onu da bir kenara not ediyorum ama yine de insanımızın, Havva Analarımızın bu pis oyunu bozacağına, bizleri kurtaracağına inanıyorum.
***
Öbür taraftan bizim cenah da çok karışık.
Öyle bir Ataşehir bombası düştü ki CHP'ye, savunulacak yanı var mı bilemiyorum.
AKP cenahını anlayabiliyorum.
Saraydı, şaşalı yaşamdı, yolsuzluklardı, sıfırlamaktı derken karşı taarruz için bir fırsat buldular.
Karşılaştırması bile mümkün değil ama isminde Halk olan, o büyük lider Mustafa Kemal Atatürk ve onun devrimci kadrosunun Halk için örgütlediği partinin bir belediye başkanının doğruysa makam odasını 1,5 milyon TL'lik eşyalarla dolu olmasını sindirmek kolay değil.
Rezidansları söylemiyorum. Müteahhitlikten kazanmıştır, arsasını satmış, karşılığında almış olabilir. Hadi ona eyvallah da. Halka ait belediyenin o şaşalı makam nedir?
İşte o makam odası, rezidansları da sorgulatır.
Bu nedenle bizim cenaha da giremiyorum.
***
Geliyoruz öbür tarafa, koalisyon görüşmelerine.
Kulisler kaynıyor.
AKP'si bir taraftan, CHP'si öbür taraftan karışık.
MHP'de ise ilginç çıkışlar var. Aktaracağız.
7 Haziran'dan sonra AKP'nin tek başına iktidar olamaması, 14 yıl sonra koalisyonu gündeme getirdi. Seçmenin ne mesaj verdiğini aktarmayacağım. O geride kaldı.
Ancak AKP, daha doğrusu Saray tek başına iktidarı bırakacak mı? Emin değilim.
Kulislerde öne çıkan senaryolar şöyle:
- MHP ile 2 yıl sürecek ortak bir hükümet.
- MHP'nin, örneğin güvenoyuna girmemesiyle vereceği dolaylı destekle kurulacak azınlık hükümeti.
Ama büyük patronlar mutlu son istiyor. Mutlu sonun adı belli: AKP-CHP hükümeti.
Okyanus ötesinden gelen mesajlar da bu yönde. Buna, HDP'yi de kanalize edip, meşhur Büyük Ortadoğu Projesi'nin açılım ayağını da sürdürmek eklendi mi, Atlantik mutlu, patronlar mutlu, halk mutsuz bir iktidar modeli olur?
***
Şimdi biz AKP-MHP'yi mi savunuyoruz? Hayır. Durum tespiti yapıyoruz.
“Savaş Hükümeti olur” sözlerini bir kenara bırakıyorum. Onu ilerleyen yazılarımızda irdeleyelim.
Ama MHP de karışık.
Nasıl mı?
Rivayet odur ki, MHP patronlarla, daha doğrusu Aydın Doğan ile kavgaya tutuştu. Nasıl mı?
Meşhur Ahmet Hakan röportajı nedeniyle...
Kulağı delik bir dostumuzun aktardığına göre röportajın, daha doğrusu görüşmenin amacı MHP'yi AKP-CHP koalisyonuna iknaydı. Ancak Devlet Bahçeli ikna olmadı. O olmayınca da meşhur çaylı fotoğraf servise kondu. Devlet Bahçeli de buna çok kızdı. Ve köprüleri attı.
O fotoğrafın çıkmasından bir gün sonra Doğan medyasının istemediği AKP'nin önünü açabileceği şeklinde yorumlanan çıkışı da bu yüzden yaptı.
Biz dostumuzun yalancısıyız.
Ahmet Hakan'ın Takvim'deki içkili muhabbet haberinden sonra tatile gönderilmesinin altında bu da yatıyor mu, bilemiyoruz.
Ama memleket çok karışık.
Biz de işin içinden çıkmaya, diğer yazılarımızla devam etmeye çalışacağız.