“TÜRKİYE İSLAM CUMHURİYETİ!..”
Yer, Avrupa Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu...
Kürsüde Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, Avrupalı parlamenterlerin sorularını yanıtlıyor... Macar Milletvekili Ssen İvanyi’nin, Türkiye’deki gayrimüslim azınlığın dini hakları konusunda endişe içinde olduğunu belirtmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı aynen şu yanıtı veriyor:
- Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman Çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor!..
Utanç verici değil mi? Türkiye’de Müslümanların dini özgürlüklerini yaşayamadıkları iftirası bir yana, Avrupa’nın 15 ülke temsilcisine kendi ülkesini şikayet eden bir dışişleri bakanına sahip olmanın kahredici utancı tek başına yeterli!..
Peki, sonra ne mi oldu?.. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, bu utanç konuşmasına şu sözlerle destek verdi.
-Müslümanlar, yani bizler sorunlarımız yok diyemeyiz...
Müslümanlar, yani “onlar!” Onların dışında kalanların hiç önemi yok, değeri de... Kafa on yıl, yirmi yıl önce neyse aynen o kafa, “biz ve onlar” kafası!..
Dikkat ederseniz ne bakanın ne de başbakanın adını yazmadım. Ha Ali, ha Veli, hiç farketmez, önemli olan isimlerinin önündeki sıfatlardır. O sıfatların ardında Türkiye Cumhuriyeti’nin haysiyetinin ayaklar altında çiğnenmesidir...
-Bir yurttaş olarak utandım, yüreğimin kanadığını hissettim...
İstedikleri özgürlük bu mudur?..
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’nın kendi ülkesini AB’ye şikayet edişinin ardından, o yana yakıla sözünü ettiği “dini özgürlük” adına Türkiye’de neler yaşandı bir bakalım...
-Umre dönüşü, İstanbul üzerinden Ankara’ya gitmek isteyen 18 kadın yolcu, yanlarına erkek yolcu verildiği gerekçesiyle uçağı terk etti. THY üst yönetiminin araya girmesiyle başka bir uçakta yan yana oturtulan ve yakın bölgelerine erkek yolcu verilmeyen kadınlar Ankara’ya gönderildi. Havacılık uzmanları bugüne dek böyle bir kepazelik yaşanmadığını, yapılan uygulamanın ancak şeriatla yönetilen ülkelerde görülebileceğini söylediler...
-İzmir’de Dr. Ahmet Seçkin Önoğlu eşiyle birlikte kentin tanınmış balık lokantalarından birine gitti. Masada eşinin yanına oturan dr. Önoğlu’na garson, “lütfen karşıya oturun” sözleriyle müdahale etti. Şaşkınlık içindeki evli çift nedenini sorunca şu utanç abidesi yanıtı aldı: “Edepsiz davranışları engellemek için!..”
- Malatya’da kadın iç çamaşırı satan mağazaların kapılarının altından bir uyarı yazısı atıldı. “Duyarlı Malatyalı kadınlar” imzalı uyarı mektubunda aynen şu satırlar yer alıyordu: “Malatyamız’da mağazaların vitrinleri değer yargılarımızı hiçe sayan görünüme büründü.Vitrinleriniz yüzünden haya ve iffet zedeleniyor. Sizi toplumun ahlakını bozan bu davranışlardan vazgeçmeye çağırıyoruz.” Tedirgin olan esnaf savcılığa başvurma kararı aldı.
-Sapanca’da Türkiye Büyükler Kürek Şampiyonası’na katılan Ankara Üniversiteli milli sporcular, şort giydikleri için ilçe merkezinde saldırıya uğradılar. 20-25 kişilik bir grup “Allahsızlar” çığlıklarıyla ve de sopalarla gençlerin üzerine saldırdı. Aldıkları darbelerle kanlar içinde kalan sporculardan biri beyin sarsıntısı geçirdi. Kürek takımı şampiyonadan çekildi. Sakarya Valiliği “basit bir tartışma sonucu gelişen ferdi bir olay” açıklaması yaptı!..
Nasıl, beğendiniz mi?!.. Yukarıdaki olaylar, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’nın açıklamasından sonra o sözünü ettiği “baskı altındaki Müslümanlar” tarafından gerçekleştirildi!..
- Tabii, artık ne kadar Türkiye cumhuriyeti denilebilirse!!!
İslam’ın yeni yüzü!..
Zaten Newsweek dergisi de Türkiye’nin yeni durumunu son sayısında ilan etti bile... Derginin “İslamın Yeni Yüzü” başlıklı analizinde, İslam dünyasında Bin Ladin’in radikalizmini reddeden “yeni bir vizyon” şekillenmekte olduğu, Türkiye’nin de bu çalışmada çok önemli bir rol oynadığı vurgulandı. Newsweek, Ankara’da bir grup bilginin hadisler üzerinde çalıştığını ve AKP’nin projeyi sessizce desteklediğini de yazdı.
Sonuç?.. Çok açık; içerden ve dışardan elbirliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin adı bile değiştirilmektedir. Eğer aklımızı başımıza almazsak, yeni isme şimdiden alışın:
- Türkiye İslam Cumhuriyeti!!!
Yukarıda okuduklarınız neredeyse 11 yıl önce, 2008’de bu memlekette birebir yaşandı!.. Dün kaleme aldığım “Tuvalet duası” başlıklı yazımı okuyanlar, niçin taa 11 yıl öncesine uzandığımı sanırım anlamışlardır… O günlerden bugünlere kendi ülkesini Avrupa Konseyi’ne şikayet edenler, artık istedikleri gibi, 4 yaşındaki çocukları bile tasarladıkları “dini özgürlüklere” rahatça, gayet açıkça malzeme yapabiliyorlar!..
-O günler bile çoook gerilerde kaldı!...
https://twitter.com/umit_zileli