TÜRKİYE KİMLERİN DEĞİLDİR?
Ülke TV adında yandaş bir televizyon kanalı var...
İktidarın borazanlarından biri, muhtemelen bilmiyorsunuzdur... İşte bu kanalın yönetmeni sıfatlı Hasan Öztürk isimli muhterem, Hürriyet gazetesini eleştirirken, Büyük Devrimciyi de hedef aldı!..
Hürriyetin “Türkiye Türklerindir” logosuna atıfta bulunup, şu içler acısı yorumu yaptı:
-Ben Türkiye Türklerindir” diyen adamlara şunu söylüyorum; Türkiye “Yürekli Padişah” hikaye kitabını yazan Cahit Zarifoğlu’nundur. Yine “Mihriban” şiirini yazan Abdurrahim Karakoç’undur. Dolayısıyla öyle bir kelle koyup, Mustafa Kemal’in siluetini koyup altına da Türkiye Türklerindir yazanların değil kardeşim...”
Benim de bu ülkenin kimlere ait olmadığı konusunda naçizane bir fikrim var tabii, şöyle:
“Bu ülke, İngiliz malaya zıhlısına binip kaçacak denli soysuz padişah Vahdettin ve damadının, Kuvayı Milliye kahramanları için idam fetvası verip, ardından önce Yunanistan’a, ardından Mısıra tüyüp, “Allahım beni Türk olmaktan koru” diyecek kadar alçaklaşan Mustafa Sabri karakterinde herif-i naşeriflerin, Zamanın Yunan Başbakanı Gunaris’e başvurup “siz giderleri karşılayın, Bursa’da yeni bir hükümet kuralım, siz perde arkasından idare edin” diyebilecek kadar haysiyet yoksunu sözde din adamlarının, “Kürt Teali”, “İslam Teali” cemiyetleri gibi İngiliz uşağı yobaz yuvalarının, Kurtuluş Savaşı’nın öncüsü olan Çanakkale Zaferi için “Necef direnişi benim için Çanakkale’den bin kez değerlidir” diyen dinci yazar bozuntularının ve ortaçağ kafalı ümmet taifesinin değildir kardeşim...”
1002 Büyük acı...
7 Haziran 2015 seçimlerinin üzerinden bir yıl geçti...
Dün seçimlerin yıldönümüydü... O günü de 11 insanımızı teröre kurban vererek kapattık!.. Yukarıdaki rakamı görüyor musunuz?.. 1002... İşte o rakam 365 günde toprağa düşen insanımızın toplam sayısı!.. 549’u asker ve polis, 453’ü sivil yurttaşımız tam 1002 insan!..
Kıbrıs Barış Harekatı’nda kaç şehit vermiştik biliyor musunuz?.. 498!.. Türk askeri Lefkoşa’ya girip savaşı zaferle bitirdiğinde 1200’de yaralımız vardı!.. Şu bir yıllık kan deryasında Kıbrıs’taki dehşetli savaştan çok daha fazla insanımızı yitirdik. Devletin en zirvesindeki muhterem, bu durumu şöyle ortaya koydu:
“...Tabii ki şehitlerimiz var, ciğerimiz bu noktada hakikaten kan ağlıyor. Ama her şeyin bir bedeli var. İlk insanla başlayan bu mücadele kıyamete kadar sürecek. Şu anda bunun öyle bitti biter durumu da yok.”
Yurttaşların can ve mal güvenliğini her ne pahasına olursa olsun koruması gereken devletin tepesindeki şahsın sözlerini Türkçeye çevirirsek şöyle oluyor.
-Arkadaşlar, ölmeye, bombalar altında can vermeye devam edeceksiniz. Çünkü her şeyin bir bedeli var!..
Sizler soramıyorsunuz tabii “neyin bedeli bu?” diye, biz sizlerin yerine sormaya çalışıyoruz ama “tık” yok. “kanları yerde kalmayacak”, “şehitler ölmez, vatan bölünmez” dışında söyledikleri tek bir şey yok, ne yazık ki!..
Vezneciler’deki o dehşet fotoğraflarını gördüğümde söylenen sözlerin hiç bir kıymet-i harbiyesi olmadığını, bize anlatılanların“kocaman bir hiç” olduğunu, bu kaosun sorumlularının, bırakın sorumlu olduklarını kabul etmeyi, hala bedelden, kandan, mahşerden ve tabii “Başkanlık” sevdasından adeta şehvetle söz ettiklerini dehşetle fark ettim...
-Geleceğimiz adına, evlatlarımız adına içim burkuldu, ürperdim!..
Bu terazi bu ağırlığı kaldırmaz!..
Her terör saldırısı, her hain pusu bize, bizi yönetenlerin ne denli acz içinde olduğunu da tekrar tekrar gösteriyor maalesef...
Bakın, “bedelini ödeyecekler”, “katiller” gibisinden çiğnenmekten artık hiç bir işe yaramayan beyanatlarından sonra Türkiye’de neler yaşandı:
-Dün saat 11.00 sularında, yani güpegündüz bir canlı bomba Mardin’in Midyat ilçesindeki Emniyet Müdürlüğü önünde bomba yüklü aracı patlattı. Tam bir ton patlayıcı yüklü araç ortalığı tam anlamıyla mahşer yerine çevirdi. Fotoğrafları görmenizi asla tavsiye etmem; bina enkaza döndü, ilk belirlemelere göre bir polis şehit, iki yurttaşımız yaşamını yitirdi. Yaklaşık 30 yaralı olduğu bildirildi, o da şimdilik... Bitmedi; bombanın ardından PKK’lı saldırganlarla silahlı çatışmaya da girildi... Bu ne demek?. Şu demek: Alçak saldırganlar İstanbul’daki gibi bombayı patlatıp kaçmıyorlar, ardından silahlı baskın yapmaya da yelteniyorlar!..
-Aynı zaman dilimi içinde, sürekli olarak IŞİD’in roketatar mermileri altında inleyen, bugüne dek 21 kişinin hayatını kaybettiği Kilis’e bu kez uçaksavar mermileri atıldı. Çok sayıdaki uçaksavar, kent merkezinin sınıra yakın semtlerindeki ev ve işyerlerine isabet etti. Tanrıya şükür ölen ya da yaralanan olmadı. Ancak oradaki insanlarımızın, çocuklarımızın psikolojik durumunu tahmin edebiliyorum: Neredeyse“canlı cenazeler” diyarı şeklinde!..
Peki, Saray, AKP iktidarı ne yapıyor bu saldırılar, bu ölümler, bu kaos karşısında diye sorabilirsiniz? “Olağanüstü Hal” uygulamasını geri getirmeye hazırlanıyor!.. Bu ne demek? Askerden yıllar önce aldığı “Pkk’ya karşı operasyon yetkisi” iade ediliyor demek. Ayrıca Bakanlar Kurulu kararıyla “terörle mücadele”de görev alacak askeri personele tıpkı MİT personelinde olduğu gibi soruşturma açılmasını bakan ya da başbakan iznine bağlayan yasa tasarısı TBMM Başkanlığı’na sunuldu... Yani iktidar, Ergenekon, Balyoz, Casusluk Davası kumpaslarıyla kolunu kanadını kırdığı TSK’ya yeniden en “ağır sorumluluğu” yüklüyor...
-Bakalım terazi bu ağırlığı kaldıracak mı?..