TUTKULAR ve SUÇLULAR…
İnsanın sık sık ya da bazı aralıklarla aşırı tutkularını, hırslarını ve varsa çevresini huzursuz eden huylarını gözden geçirip kendini törpülemesi gerekir. Yine kendisiyle, başarılarıyla, pişmanlıklarıyla yüzleşmesi gerekir. Neden mi? Tabii ki toplumsal uyum ve kişisel huzur adına! Hele de yönetim erbabının…
Sırayla gidersek geçtim argodan. Çok yanlış, çok sıradan açıklamalar yapılıyor. Hem de anlı şanlı kişiler tarafından ve idari kattan. Örneğin “esnaflar, personeller” gibi. Oysa her ikisi de çoğuldur bu sözcüklerin. Ayrıca “lar” ve “ler” ekine gerek yok ki! Şimdi gel de merak etme veya sorma! Bu başdanışmanların ne yaptığını, ya da neye yaradığını? Erdoğan’ın 25, başbakanın 15’i bulan başdanışmanlarının yani! Başdanışman ordusunun maaşlarına hiç girmiyorum durup dururken ağzımız uçuklamasın diye!
Bunda ne var, ne? Demeyin sakın! Çok şey var çünkü bu danışman orduları sadece metin yazmıyor, yanlış açıklamalar yaparak gündemi de yer yer belirliyor, bazen de zorluyor. Şimdi sözcüğün anlamıyla ilerleyelim. Danışman adı üstünde kendisine danışılan demek! Yine pek çok şeyi biliyor olan demek, her konuda olmasa da uzmanlık alanında söz sahibi olan biri demek! Deneyimli, alt yapısı sağlam olan, kendini alanında kanıtlamış biri demek! Yoksa adamı durup dururken danışman hele de başdanışman yaparlar mı, ya da niye yapsınlar? (özellikle günümüzde saçma bir soru oldu ama neyse!)
Suriye’deki iç savaşa benzin dökülünce Ortadoğu’yu ve uluslararası dengeleri iyi bilen bir başdanışmanın “aman durun!” demesi beklenmez miydi?
Sınırlarımızın yolgeçen hanına dönmesine deneyimli bir başdanışman göz yumabilir miydi?
Komşularla yaşanan krizlerde olası sonuçları gören ve okuyan bir başdanışman “aman dikkat” demez miydi?
Kapılarımızı sonuna dek açtığımız mülteciler için “bu işin yarını da var” diye dikkat çekilmez miydi?
Başbakan Binali Bey, ABD başkanına; “Esad’ı vuran ellerin dert görmesin” gibi komşu teyzenin beğendiği börek için gelinini övmesi kıvamında açıklama yaparken, başdanışmanı “protokoler değil” şeklinde uyarmaz mıydı?
İktidarın durmadan istikrar ve huzur istemesinin aslında iktidar için eksiklik olduğunu başdanışman ordusunun görmesi bu kadar mı zor?
Ve nihayet 8 milyon Avro’ya mal olan ve seyirci bulamayan “Reis” filmine gerek olmadığını kültür ve sanattan sorumlu başdanışman görüp, ilgili ve yetkilileri ikaz edemez miydi?
Ben duymadım! Siz duydunuz mu?